16 Ocak 2011 Pazar

Benim Muhtelif Ben Hallerim..


Sana bir şey söyleyeyim mi? Büyük lokma ye, büyük söz söyleme derler ya! Haklılar valla! Ben bu yaştan sonra iyice inanır oldum bu lafa. Bak şimdi… Hani bazı insanlar vardır. Hep çocuk kalmak isterler. İki lafın birinde “içimdeki çocuk” der, büyümek istemezler. Hiç hoşlanmam biliyor musun böyle muhabbet edenlerden. İnsan neden çocuk kalsın ki, yaşının insanı olmalı derim. Daha önce yazmışım. İşte bu yazıda. Demiştim ki, resmen içimde iki tane ben taşıdığımı düşünüyorum. Bir film örnek vererek anlatmıştım. Bu kez hangi örnekle anlatsam sana? Bridges Jones’un Günlüğü adlı filmi bilir misin acaba? Hani İngiliz yazar Helen Fielding’in romanından sinemaya uyarlanan film. Bu filmde, (Renee Zellweger) Bridges Jones'un karasız kaldığı iki erkek vardır. Biri Mark Darcy (Colin Firth)’dir. Diğeri de Daniel Clever (Hugh Grant). Tamamiyle zıt iki tip. İşte film boyunca, Bridges Jones bu ikisi arasında sıkışıp kalır. Ne yapacağını bilemez. İnan ki içimdeki iki ben, bana  aynı bu filmdeki sıkışmışlık duygusunu hissettiriyor. Benlerden biriyle çok iyi geçiniyorum. Uyumlu mu uyumlu, aklı başında, yaşının insanı, tatlı biri. Onunla birlikte olmayı seviyorum. İçimdeki diğer ben var ya… Olamaz böyle bir şey yaa! Öteki benin aksine, geçimsiz mi geçimsiz… Hatta kimi zaman fazlasıyla münasebetsiz… Hırçın mı hırçın… Hatta feci şekilde kavgacı… Kimi zaman aklısıra muzip ve numaracı... İnanılacak şey değil! Şımarık bir çocuk adeta. İşte içimdeki o çocuğa var ya, ben hiç denk gelmek istemiyorum. Ben bu haldeyken başka biri bana denk gelirse peki? Allah yarattı demem, yazarım ya da söylerim akıl süzgeçinden geçirmeden... Vallahi ne diyeyim? Vay haline! Haydi diğerleri bellediler iyi saatte olsunlar hallerimi diyelim... Anladılar mı bu vaziyetimi... Pırrr... Yok oluverirler... Olur biter.  İyi de insanın kendinden kaçması mümkün olmuyor ki. Ben nereye ben oraya...  Filmde Bridges Jones için iki erkeğin dövüştükleri sahneleri aklına getirsene. İki İngiliz o  kadar alem dövüşürler ki!  İki erkeğin hayatımda seyrettiğim en komik dövüşüdür diyebilirim. İşte benim içindeki o iki ben bir denk gelirlerse birbirlerine, aynı Mark ve Daniel gibi komik bir vaziyette dövüşüyorlar birbirleriyle, iyi mi?.. Ama...  Ne kadar komik olursa olsun… Bir sağ kroşe ben… Bir sol kroşe ben… Mideme… Mideme… Olan bana oluyor tabii gene. Yaa, böyleyken böyle işte. Akıllanmıyorum, biliyor musun? Canımı acıtacağını bile bile... farkediyorum... aslında için için, ben bu iki benin içimde var olmalarını istiyorum. Alışkanlık mı oldu ne?



İnsanın "kendisiyle barışık" olması gerekiyorsa... İtiraf ediyorum... Ben genelde kavgalıyım kendimle... Sadece kendimle değil, neredeyse bütün dünya ile kavgalı oluyorum kendi içimde. Ne çok düzeltmem gereken, değiştirmem gereken, törpülemem gereken kusurlarım var bir bilsen. Sürekli iç hesaplaşma... Sürekli mücadele... Sende de oluyor mu böyle?


Bazı insanlar "hayatımda pişmanlık duymadım" derler ya hani, bu sözü benim söylemem mümkün değil. Pişmanlık duyarım ne yalan söyleyeyim. Kendi kendime kalır, içimdeki iki benin kavgalarını kimi zaman yatak döşek izlerim. İki ben dövüştükçe kıvrılır kalırım iki büklüm. Netice itibariyle... Nasıl teşekkür etmeyi seviyorsa bir ben'im... Öbür ben'ime gerekirse özür diletebilmek vazifelerimden biridir.


Hayret eder mi insan kendine? Ben hayret ediyorum kimi zaman kendime yeminle! Bazan yetişkin, bazan çocuk... Üstelik bazan küs, bazan barışık... Bazan umursamaz, bazan pişman.. Ne yapayım? Melek değilim ya insanım insan... Şimdi beni ancak bir şiir kurtarır bu yazının çıkmazından... İşte... Bir dakika... Aklıma ne geldi? İçimdeki hangi ben yazdırıyor acaba bu yazıyı ve şiiri? Yazıyı yazdıktan sonra pişman olacak mıyım ki? Boşşverrr! İşte buyrun... Bu da umursamaz ben!.. Şiirin adı Kırılgan... Bak şöyle.... "Kırılgan bir çocuğum ben - Yüreğim cam kırığı - Bütün duygulardan önce - Öğrendim ayrılığı - Saldırgan diyorlar bana - Oysa kırılganım ben - Gözyaşlarım mücevher - Saklıyorum herkesten - Ürküyorlar gözümdeki ateşten - Ürküyorlar dilimdeki zehirden - Ürküyorlar o dur durak bilmeyen gözükara cesaretimden - Diyorlar: Bir yanı sarp bir uçurum, - Bir yanı çılgın dağ doruğu. - Oysa böyle yapmasam ben - Nasıl korurum içimdeki çocuğu? - Bir yanım çılgın nar ağacı - Bir yanım buz sarayı" Şiiri yazan Murathan Mungan.

4 yorum:

  1. Pişmanlık hissetmek mi hayal Kahvem, ben o konuda doktora sahibiyim.Benim içimdeki çocuklar da hiç geçinemez.İkiden fazla bile olabiliyorlar bazen.Cümbüşe bak sen!:)

    YanıtlaSil
  2. "Hasta mısın?" diyeceksin belki! ama tam 4 kez izledim..izlerken keyif aldığım bir film..seyretmeyenlere de şiddetle öneririm...:) çok ama çok sevecekler..:))

    YanıtlaSil
  3. @ kelimeler dünyası, okuyalım sizin içinizdekilerin öykülerini öyleyse, ne dersiniz:)

    @ çok keyifli bir filmdir rosemary.. hele iki ingiliz erkeğin dövüşmesi var ya.. şahanedir:)

    YanıtlaSil
  4. evet o kavga sahnesinde koptum ki ne koptum adamların kavgesı bile kibar kibar...;))

    YanıtlaSil