11 Eylül 2010 Cumartesi

Sarı Nokta Üzerine Kısa Bir Muhabbet


Sabah "Kör Nokta Üzerine Kısa Bir Muhabbet" başlıklı yazı yazınca, "Sarı Noktalar" üzerine muhabbet etmesem olmaazzz.. Atilla Atalay küser bana inan ki.. Diyeceksin "Tanıyor mu ki seni?" Yooo.. Tanımıyor.. Ben onu biliyorum ve öykülerine bayılıyorum ya benim için yeterli..

"Sarı Noktalar".. Hımm.. Nasıl anlatsam.. Atalarımın romantik ruhu aşkına.. Atilla Atalay'ın Yalnızlık Aletleri kitabının en arka sayfalarındaki, hani Zagor macerası misali, okuyunca swaaack efekti ile insanın böğrüne bıçak sokmuşlar hissi veren öykülerinden biridir. Bu öyküde Sema fena aşıktır. Erkek arkadaşından yeni ayrılmıştır.. Kim mi Sema? Yazarın teyzesinin oğlunun karısı Nilgün var ya.. Hah işte.. Nilgün'ün kardeşidir. Yani yazar "kız tarafındandır". Nilgün kardeşi için endişelenmektedir. Yazar'ın Sema ile dertleşmesini istemektedir.. Kız oğlanı unutacam diye ya uyuşturuya felan dalarsa? Okumuyor muyuz gastelerde, mafya eli yüzü düzgün oğlanları kızlara yem olarak kullanmıyor mu? Tahtaya üç kere vurmak ve "şeytan kulağına" demek lazım.. Neden böyle bir kanaat uyanmış Sema'nın ablasında biliyor musun? Çünkü Sema evin her yanına, kapı koluna, teyp kenarına, uzaktan kumadanın üstüne felan sarı noktalar yapıştırmış.. Kendinden yapışkanlı bööle yuvarlak yuvarlak minik sarı noktalar var ya.. Hah işte onlardan.. Bir halt var ki yapıştırıyor her yere diye, Sema'nın ablası bir tanesini yutmuştur bile.. Belki şeydir, uyuşturucu felan emdirilmiştir bu sarı noktalara değil mi? Kim bilebilir? Neyse.. Yazar'ın yaşı Sema'ya yakındır ya bi konuşsun, dertleşsin isterler kendisiyle..

Gerçekten de Sema'nın odasında her yer sarı noktalarla doludur. O sarı noktalar nedir ki? Yazar yanına gittiğinde bekler Sema'nın anlatmasını.. Aslında Yazar bir anlasa bu sarı noktaların ne olduğunu, yakıp yıkan, insanı önüne katıp, olmaz bilinmez "merdivensiz kör kuyuların" eşiğine bırakıveren halleri sular seller gibi bilmektedir.. Sema usul usul konuşmaya başlar.. Dediğine göre bir şeyi kalmamıştır aslında.. Unutmaktadır.. Masa üzerindeki Ceza Hukuku kitabını gösterir.. Anlaşılan artık kendini derslerine vermektedir. Bu Ceza Hukuku dersi de çok enteresandır biliyor musun? Bu kitaba göre mesela, birinin gözünü çıkarırsan dört yıl ama gözlüğünü alıp kaçarsan onbeş yıl cezası vardır.. Ya birinin kalbini çıkarıp kaçarsan? İşte onun hiç bir kitapta cezası yoktur. Sanki normal bir şeymiş gibi.. Sanki acısı hemencik gecip geçiyormuş gibi.. Haksızlık değil midir bu?

Sema, anlatır bir şeyler işte.. İyi de bu sarı noktaları neden yapıştırmaktadır peki odasının her yerine? Neden biliyor musun? Bak dinle.. Biliyorsun aşk acısı kolay geçez.. O minik sarı noktaları gözünün gördüğü her yere yapıştırıyor ki, her gördüğünde, "Bunların hepsi geçecek. Şimdi acıyor ama geçecek. Bu ne ki beni yıksın. Kalkar, doğrulur, hayata öyle bir patlatırım ki, bütün denkleri, dolapları, kurnaz pusuları yıkılıp gider" diye içinden tekrarlamaktadır. Sarı Noktaların tadı nasıl mı? Hayır onları hiç yutmuyormuş. Anlayacağın sarı noktalar haricen kullanılmıyormuş.. Sadece anıların film gibi oynadığı satıhlara yapıştırılıyormuş. Ya böyleyken böyleymiş işte.. Rahatlasın diye bunları ablaya anlatır yazar.. Abla ve bizim yazarın teyzesinin oğlu, hayatı çoktan çözen insanlardır aslında.. Biliyorlardır ki ya üç aya kadar geçip gidecektir herşey.. Mevsim değişecek, Akdeniz olacak ve Sema gülümseyecektir.. Ne olacak ki? Ya da bir seneye kalmaz bir başka hıyar için mavi noktaları yapıştıracaktır her bir yere.. Böyle bir öyküdür işte Sarı Noktalar.. Ben öyküyü ve sonunu tam olarak anlatmak istemedim.. İstedim ki bu kadar anlattığım merak uyandırır belki birine ve umarım kitaptan orijinalini okur..

"Kör Nokta"lardan sonra, "Sarı Nokta"lar da böyle bir şeydir işte.. Afedersin ama birinin kalbini çıkarıp kaçan bu kadar acı verirken geridekine, sahiden kalbi cürüm işlememiş midir sence? Koskoca Ceza Hukuku kitabında neden tek bir ceza yazmıyor ki acaba böylelerine? Ceza olarak kara nokta yapıştırılsa böyle kalpsizlerin alınlarının ortasına da kim olduklarını bilsek keşke.. Aaaa! Bir saniye... Şimdi kısa bir muhabbet başlatmayayım Kara Noktalar üzerine.. Yooo.. Tamam.. Yeter bu kadar.. Böyleyken böyylee..

8 yorum:

  1. "Boğazın Suları Çekildiği Zaman" başlıklı yazınız "Bloglardan Seçmeler"de yayınlandı. Hayırlı günler dileğiyle.

    YanıtlaSil
  2. Hey! Ne güzel.. Ben de size hayırlı günler dilerim. Sevgiler..

    YanıtlaSil
  3. Vildan hanım; sabah gazetesinin eski nüshalarında başlığın kenarında kurdeleli bir mavi boncuk grafiği vardı. Acaba diyorum; siz de "Hayal Kahvem"in yanına bir nazar boncuk koysnız, gözümüz önce ona ilişse.. Yazılarını takip ediyorum. Bazılarına yorum yazamaz isek de keyifle okuyup istifade ediyorum. Herşey samimiyet çizgisinde.. Tebrik ediyorum.

    YanıtlaSil
  4. Teşekkür ederim Profösör.. Eğer dediğiniz gibiyse ne mutlu bana.. Siz gene de maşallah demeyi unutmayın ama:) Eyvallah..

    YanıtlaSil
  5. blogların kraliçesiii,o yazıyı hatırlayamadım .boğazın sularını gene yayınlasana(şarkı istekleri gibi-buda blog isteği)...

    YanıtlaSil
  6. Hımm.. Dedeleri karıştırmasaydın muhabbetimize keşke Oya.. Benim büyükbabam bırak yumurta kırmayı, mutfağa bile girmezdi.. Sadece şöyle derdi.. "Ben mahpushaneye girip çıkmış adamım, ayağınızı denk alın!"

    Sen baş aşçı torunu olarak, genlerinden şanslısın demek ki.. Gerçekten şahane yemekler yapıyorsun.. Biz senin pişirdiklerini yapmaya uğraşyoruz ama senin yemeklerin gibi olmuyor.. Çakma oluyor inan ki.. Ama ne yalan söyleyeyim güzel yemekten iyi anlarım.. Güzel yemek yapan güzel hanımlardan ya yemek tarifi ya da reçel, yemek isterim.. İsterim isterim göndermezlerse. Eee.. Şeyy.. Oyacım genlerimde var yani anla beni olur mu? Diyebilirim ki istediğim halde reçel felan göndermeyen arkadaşlara..
    "Mahpushaneye girip çıkmış bir dedenin tornuyum.. Ayağınızı denk alın:))
    Sevgiler..

    YanıtlaSil
  7. amannn senin dede-torun mirasından hiç korkmadım ,aa acep niye diye düşündüm...hahh sebebini buldum.bak ciddi yazıyorum,benim diğer büyük dedem de van da gardiyanmış..yoksa kanımız birbirine ondanmı kaynaştı ne:_))))of aman offf biri bize mukayet olsunn aldık başımızı gidiyoruzzzz.:_)))canımsın kardeşşş...EN BÜYÜK TÜRKİYE -OH AH DEV ADAM-12 DEV ADAMMM ,İNŞALLAH BASKETTE DÜNYA ŞAMPİYONUYUZZ..

    YanıtlaSil
  8. Sana bir şey söyleyeyim mi Oya, bu Hayal Kahvem işi çok iyi oldu valla.. Arkadaşlarım hakkında bilmediklerimi öğreniyorum yıllar sonra.. Demek deden Van'da gardiyandı öyle mi? Hımm.. Senle aşık atamam kardeş.. Benim dedem ise söylediğim gibi mahpushaneye girmiş çıkmış biriydi.. Üstelik bu durumuyla tuhaf bir şekilde övünürdü.. Anlatmayayım şimdi mahpushaneye neden düştüğünü.. Uzun hikaye çünkü.. Dedem nerde hapis yatmıştı acaba? Sormamışım gördün mü? Bir gardiyandan bahsediyordu ama çok iyi biri diyordu.. Oya, belki de o gardiyan senin dedendi:)) Oya oyalama beni.. Hazır yakalamışken
    seni, sormalıyım sana.. Nerede vişne reçeliiii:)) Oya bu gece de gelsenize bize.. Ne var biliyor musun ekmek arası uskumru:) Arasına bol soğan ve domates tabii... Hani İstanbul'da Kireçburnu'nda yermiş gibi.. Ekmek arası balık Oya.. Hem şahane bir basket maçı var dediğin gibi.. Dedeler nur içinde yatsınlar oldukları yerde.. Şampiyon olur kutlarız ne dersin?
    Ama gelirken reçelimi lütfen getirir misin:))

    YanıtlaSil