7 Mart 2011 Pazartesi

Gece Yarısı Modernleşmeyi Sorgulamak da Neyin Nesi?


"20. yüzyıl dünya romanının kurucuları James Joyce, Franz Kafka, Marcel Proust'la birlikte Robert Musil diye kabul ediliyor madem" dedim, Robert Musil'in Niteliksiz Adam adlı kitabını okumaya karar verdim. Hep söylerim. Ben öykü seven biriyim. Ama şöyle lezzetli  yerinde, nefaseti fevkaladenin fevkinde bir roman yakalasam var ya... 500 sayfaymış demem...  Of! Gıdım gıdım, tadına vara vara  okurum. İnan bana doyamam. Niteliksiz Adam  korkuttu gözümü ne yalan söyleyeyim. Maşallah resmen tuğla gibi. Ahmet Cemal çevirisiyle bu gece okumaya başladım. Yandın... Bak peşin peşin söylüyorum. Yandın ki ne yandın. Bayıldım  bu kitaba. Ben dayanamam... Bu kitapta ne okursam... Sürekli hayal kahveme yazarım. Baksana kitap ilk bölümden sardı beni. Cümlelerinin altını çiziyorum sürekli.  Sonra paragrafları döne döne okuyorum. Şu cümleye bak şimdi... "Kentler de insanlar gibi yürüyüşlerinden tanınırlar." Çok ilginç!  Ben böyle bir şeyi hiç düşünmemiştim.  Senin aklından geçmiş miydi? Ben... Neredeyse doğduğumdan beri yaşadığım sehrimden, yıllarca uzak düşseydim sözgelimi.. Acaba döndüğümde gözlerim kapalı yürüyüşünden tanır mıydım şehrimi? Tam benim gibi hayalperest birinin aklını, sezgilerini, içgüdülerini, merakını kışkırtan bir soru bu... Ben artık bu durumu kurarım da kurarım. Hele daha önce hiç düşünmediğim bir şey ya.. Eyvah! Şimdi ben bir başlarım acaba benim şehrim kadın mı erkek mi diye mesela... Niye mi? Kentler insanlar gibi  yürüyüşlerinden tanınırmış ya... Eee... Acaba benim şehrim yürürken nasıl ses çıkarıyordu? Topuklu ayakkabı sesi mi, iskarpin sesi mi? Yoksa spor ayakkabı giyen biri gibi mi? Acaba yaşadığım şehrin kendine has bir yürüyüşü var mıydı ki? Düşünmeli.  Peki insanın nerede yaşadığı  önemli mi? Önemliymiş. Daha doğrusu kitaba göre, insanın nerede yaşadığı sorusunu aşırı önemsemesi, insanların henüz sürüler halinde yaşadıkları ve yiyecek bulabilecek yerleri ezberlemek zorunda oldukları zamanlardan kalmaymış biliyor musun? Bu kitap bir roman. Aralardaki cümlelerde ben böyle takılır hayal alemine dalarsam, sorarım sana bu 500 sayfalık romanı nasıl tamamlayacağım? Ama bu kitabı çok sevdim.  Hiiç acelem yok. Karar verdim. Yavaş yavaş, üzerinde hayal kura kura okuyacağım. Şimdi aklıma ne geldi biliyor musun?  Bir şehri şehir yapan şeylerden biri bir kedinin saçak üzerinde kayarcasına yürüyüşüdür der İtalo Calvino...  Şehrimi koca koca apartmanlar sardığından beri, kediler çatıya tırmanıp saçaklar üzerinde kayarcasına yürüyemiyorlar. Belki şehrimin yürüyüşü  çatılardaki kedinin saçak üzerinde yürüyüşüydü... Ne bileyim? Her yer okadar paldır küldür yıkılıp yenileniyor ki,  düşünüyorum düşünüyorum... Şehrimi kişişselleştirecek hiç bir anı düşmüyor belleğime... Ay!İçim fena oldu... Çünkü unuttum gitti geçmişe ait o sesleri... Of! Dur bir dakika... Kitabın adı Niteliksiz Adam değil miydi? Ve konusu bambaşka bir şey.  Allahım! Kitabın daha ilk bölümünde yazan "Kentler de insanlar gibi yürüyüşlerinden tanınırlar." cümlesine nerden takıldım şimdi? Bakar mısın Robert Musil'e... Kitabın ilk bölümünden modernleşmeyi sorgulatmaya başladı bana iyi mi? Yooo...  Gidiyorum... Uyku.. Uykum... Çok uykum geldi. Aaa! Bak ne diyeceğim... Uyku var ya insanlığın oluşundan beri hiç değişmedi. Neyse. Değişmeyen bir şey buldum. İyi bari...

3 yorum:

  1. Tam size göre bir kitapmış anlaşılan :) Baksanıza ilk cümlelerinden bile bir sayfa dolusu yazı çıkartmışsınız. 500 sayfadan neler çıkar neler... Yaşadık kısacası :) Keyifli okumalar ;)

    YanıtlaSil
  2. sevgili hayalkahvem;

    ne kadar güzel bir heyecan bir teleş içinde okuyor ve yazıyosunuz
    okurken bende bir telaşlandım
    ritminize uydum
    bakalım daha neler var kitapda

    sevgiyle...

    YanıtlaSil
  3. @ Selam Mit, hoş bir kitap gerçekten:) Yandık değil de yaşadık demişsiniz ya.. Teşekkürler:))

    @ Selam Yürekten Damlalar, hey böyle bir enerji geçirebiliyorsam ne mutlu bana:) Sahi mi:))

    YanıtlaSil