15 Kasım 2013 Cuma

Hey! Bir Şey Yapmalı!




Vay canına sayın seyirciler! Konser salonundayım. Ve karşımda Moğollar! İnanamıyorum. Şu ahir ömrümde Moğollar’ı sahnede canlı seyrettim ya! Ne diyeyim? Tanrım, teşekkür ederim! İyi ama… 45. yıllarına mı denk geldim yani... Yuf olsun bana! Kendime teessüf ederim!
  


Moğollar’ın konseri dün geceydi. Bütün gün, ofiste çılgın gibi çalışmıştım. Akşam eve gelince… Yooo, sanal ansiklopediyi karıştırmadım. Kitaplarımın arasından Cumhur Canbazoğlu’nun yazdığı Kentin Türküsü: Anadolu Pop-Rock kitabını aradım. Hah, tamam. Buldum. 153. sayfayı açtım. Moğollar’ın tarihini okudum. Cumhur Canbazoğlu memleketimin pop-rock’a emek vermiş isimleri hakkında müthiş bir araştırma yapmış. Bu kitabı ortaya çıkarmış. Müziğin m’sinden anlayan biri değilim. Böyleyken, zamanında bu kitabı neden almışım peki? İşte böyle günler için almış olmalıyım. Moğollar’ı seyretmeye gidecektim ya… Elbette ön hazırlık yapmalıydım. Müziklerinin hazzına tam anlamıyla varabilmem için,  bilmediklerimi öğrenmeli, bildiklerimi gözden geçirmeliydim.

  



Sana bir şey söyleyeyim mi, öyle böyle değil, rüya gibi bir geceydi yemin ederim. Cahit Berkay, tek başına ayaklı enstüruman... Nasıl devleşiyor sahnede anlatamam. Kitapta yazıyordu...  Bağlama, gitar, yaylı tanbur, cura, kopuz, ıklığ, kabak kemane... Aklımıza ne gelirse çalabiliyor gerçekten. Ne şahane! 

Kitapta diyor ki Cahit Berkay: “Perdeli sazlara karşı yatkınlığım var; mesela verin udu elime, perdesiz filan fark etmez; elime oturunca beş dakika sonra çalarım. Tabii ki bir utçunun tekniğine, onun seviyesine yaklaşamam ama beceririm. Mesela yaylı tanburda, tövbe, bir Sadun Aksüt ya da Ercüment Batanay kadar değil ama kendi bildiğimin en iyisini yaparım. Bağlamada da böyle; hiçbir zaman bir Arif Sağ, bir Erdal Erzincan, bir Musa Eroğlu’nun yanında adım geçmez ama ben gitar tekniğiyle karışık bir çalış tarzı oluşturmuşumdur zamanla kendi kendime. Keman biraz farklı. On dakika çalıştın mı oturuyor parmak. Herşeyi çalamıyorum tabii ama kafamdaki melodiyi elimi alıştırıncaya kadar deniyorum, sonra çalıyorum.” 

Gözlerim ve kulaklarım şahit. Yeminle hem şahane çalıyor hem de enfes şarkı söylüyor. Koskoca Cahit Berkay! O güzelim Yeşilçam filmlerinin müziklerini yapan usta! Selvi Boylum Al Yazmalım… Devlerin Aşkı… Çöpçüler Kralı… Gizli Yüz… Daha neler neler? Du bi… Hatırlayalım mı Cahit Berkay’ın  film müziklerini… Haydi…



Biliyorum yeteneksiz biriyim. Enstrüman çalmaya içim gider. Öğrenmeyi denemedim değil. Denedim. Sadece… Gitarda Romans’ı, bağlamada Metris’i pintiricik çalabilirim. Daha fazlasını denedim. Beceremedim. Tanrı  sanatından bir nebzecik damlatmamış bu aciz kuluna, ne yapabilirim? Du bi… Telli sazlara yeteneğim yok belki. Şimdi karar verdim. Daha önce öğrenmeyi hiç denemediğim vurmalı sazlara geçeceğim. Hem araba kullanırken, parmaklarımla direksiyonda çok güzel ritim tutuyorum. Ne bileyim? Marakas, perküsyon, bateri çalamasam bile… Hey! Bir şey yapmalı! Bari bir enstrüman çalmalı, öyle değil mi? Davul çalayım… Darbuka çalayım…  Hiç olmadı kaşık çalayım bari. 

Bi dakka ben Moğollar’ı anlatacaktım. Cahit Berkay’la başladım. Gene kendime atladım. Hey! Vakit gece yarısını geçmiş. Kusuruma bakma. Şimdi anne sözü dinler gibi masum uyumaya gideceğim.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder