29 Haziran 2011 Çarşamba

Kahve Molası - Rüyalarım, Tablolar Ve Filmler






Vay canına sayın seyirciler! Rüyalar başlı başına bir dünya değil mi sence? Düşünsene.. Anne sözü dinler gibi masum  tıpış tıpış yatağa giriyorsun. Gözlerini kapıyorsun. Uyumak istemesen bile illa ki uyuyorsun. Uyumadan yaşayamıyorsun ki... Sen belki uykuda geçen zamanı resmen  vakit kaybı diye düşünüyorsun. Değil bence. Çünkü gerçek dünyada yapamadıklarını rüyalarında hayal kurarak yapabiliyorsun. Sen rüyalarını  hayallerine göre akort edebilir misin? Ben akort edebilirim. Daha doğrusu uğraşa uğraşa  hayallerimi rüyalarıma monte edebilmeyi  öğrenebildim. Bak şimdi. Ben gerçek dünyada sigortacıyım. Ve işimi çok seviyorum. Sigortacılıktan önce öğretmenlik yaptım. Öğretmenliğe de bayıldım. İyi ama yapmak istediğim o kadar çok  iş var ki benim... Hep aynı birisi olmak çok sıkıcı. Gerçek dünyada bunları gerçekleştirmem mümkün değil. Bir örnek vereyim.  Küçüklüğümden beri sirkler ilgimi cezbetmiştir. İç çekerek keşke trapezci olaydım dediğim zamanlar çok olmuştur. Hatta ortaokula giderken jimnastik derslerinde bu hevesle paralel atlama bile denemiştim. Olmadı ama. O kadar hayal alemine dalarak atlıyordum ki düştüm kolumu kırdım sonunda. Şimdi sorarım sana... Benim gerçek dünyada bir sirkte çalışmam mümkün mü? Asla! Nerdeee? Zaten sirk yok ki memlekette... Diyeceksin ki "nereden aklına geldi şimdi sirk?" Haybeye aklıma gelmedi elbette. Kolombiyalı ressam Fernando Botero'nun tablolarını inceliyordum. Botero şişmanları ve boğa güreşlerini resmeden bir ressamdı.  Tablolarının arasında  yaşamlarının felsefesinde tıpkı çingenelerin yaşamında olduğu gibi bir şiirsellik bularak büyülü bir dünya olduğunu düşündüğü sirk resimleri de vardı. Ne hoş!


Bu tablolara bakıp sirk hayatı hafızamda canlanınca,  bil bakalım şimdi hayalimde hangi mesleği icra ediyorum? Gülme ama olur mu? Son günlerde kendimi rüyalarımda  hep trapezci olarak görüyorum. Hoşuma gidiyor bu durumum. Gece yatarken  kendimi trapezciymişim gibi rüyama monte ediyorum. Nanananommm... Uçuyorum... Havalarda uçuyoruuum... Sirk hayatını nereden mi bileceğim? Tablolardan ve filmlerden tabii... Sinema veya tabloları seyretmek insana hayatı eşsizmiş gibi hissettirmez mi? Hissetirir inan ki. Tamam. Boteronun tablolarına baktıktan sonra aklıma 1956 yapımı başrollerini Tony Curtis, Burt Lancaster ve Gina Lollobrigida'nın oynadığı o güzeller güzeli Trapez adlı filmini getirdim. Ben Gina Lollobrigida oldum. Şimdi bunları yazarken ansızın aklıma Sunay Akın'ın şiiri geldi iyi mi?  Der ya hani...  "Girecektin elbette bir trapezcinin gözüne.. Sendin çünkü.. Salıncakta ellerini korkusuzca bıraktın.. Ama üçüncü sınıf da olsa hiçbir sirk çadır  kurmadı doğduğun taşra kentine.. Gemi yaptığın terliklerin içinde bırakırdın düşlerini... Halının mavi kıvrımlarına uzanan Sen nehrine ulaşmaktı tek amacın.. Salonda büfede duran Eyfel kulesi biçimindeki kolonya şişesine.." Hımm şimdi ben anlatıyorum ya böyle... Şiirin sonu ise bitiyor bak şöyle...  "Ezilmemiş gazoz kapağı karşılığında aile çay bahçelerinin  suskun masaları arasından kolayca kurduğun dostluklarda  nasıl da anlatırdın hiç görmediğin trapezcileri..." Hayal Kahvem'in suskun hayali masaları arasından kurduğum dostluklarda nasıl da anlatıyorum değil mi hiç görmediğim trapezcileri? Hatta trapezci benmişim gibi... Böyleyken böyle işte. Rüyaları hayallere göre akort etmek inan bana  çok zevkli. İşe dönmeliyim. Kahve Molam bitti.


NOT: Eski bir yazımı Botero'ya göre yeniden toparladım:)

5 yorum:

  1. Eylem eylem.. Bir yere kadar! Yazıya konursa Trapez filminin afişi, kimse tutamaz beni.. Önce, rüyalar kaç saniye sürüyor ki efendim, uykunun uzun olmasına gerek mi var? Ayrıca, gözü açık rüya görmek de mümkünken.. Ne gerek uykuya? Gerek elbette. En azından bu sabah, okuduğumuz bu yazı için gerek. Ben de aslında Trapez ile ilgili yazacaktım ki.. Özür, dönüyorum aslına. Sanırım, yaşım 18 falandı. Evin ücra bir köşesinde, bir tripod buldum. Tripod var, makina yok. Allah Allah.. bizim evde tripod üstelik. Elime aldım rahmetli peder beyin gazete çay keyfini böldüm pazar pazar. Elimdekine baktı, güldü. Daha ben sormadan.. Eee, en büyük keyfimdi bunlar benim; sinema ve fotoğraf.. Sen bilmezsin tabii, annene sor, evlendiğimiz yıl yazlık sinema işletmiştim keyif için B.' de iken. (İzmir'in ilçesi yani bu B.) Bizim peder bey ve yazlık sinema??? Hele şu trapez filmi yok mu.. Bört Lankester ve Cina Lolobrigida'nın başrolde oynadığı,o filmi getirtmiştim ilk..Cümlenin gerisi gelmedi, annem öyle bir ters ters baktı ki, Gina adını duyar duymaz.. Babam ve annem 1930 lu olduğuna göre demek ki, 25-30 yaş arasında geçen bir macera. Yetişmem ne mümkün.. Şimdi o film, arşivimde. Arada izlerim, sık değil ama. İzlerken bir duble de rakı koyuyorum şerefine. Annemden gizli ama. Neme lazım, ters ters bir de bana bakmasın.

    YanıtlaSil
  2. Şu "nanananommm" efektiniz yok mu? Güldürüyorbeni ölmekten. O kadar çok hoşuma gidiyor ki bu minik kelimeyi okumak. Neredeyse "Böyleyken böyle" ile yarışacak yani :)

    "Eh be mit! Bunca şey yazdım,aklında sadece bu mu kaldı?" diyeceksiniz şimdi. Tabi ki hayır! Rüyaları hayallere akort etme becerisi bir parça da bende vardır. Hatta bazen rüyalarımı kontrol ettiğim bile olur. Enteresan bir şey gerçekten de...

    Trapezci falan olursanız ilk yapacağınız iş kendinizi sigortalatmak olsun :)

    Sevgilerimle...

    YanıtlaSil
  3. Siyah beyaz Trapez filmini, arkasından Çingeneler
    Zamanını izlemiştim bu kış. İkisi arasında karşıt
    argümanlar geliştirerek, nesnel benzerliklerde
    örtüştürmüştüm.

    Para kazanma, suçlu ve suçlama paradigmasını alt üst ediyordu her iki film de..

    Sevgiyle.

    Ahmet

    YanıtlaSil
  4. @ Selam Avram, ilginç bir yorum olmuş.. İlginç bir anı.. Nereden nereye değil mi?

    @ Selam Mit,ee sizin rüyalarınızı da okuyalım o halde?

    @ Selam Tolga, Çingeneler Zamanını getirdiniz hatırıma.. Edinip seyretmeli en kısa zamanda..

    YanıtlaSil
  5. çok güldüm haylkavesine bayıldım...üzüldüm..neşelendim..sevdim sevdimm :)) şu şahane serseri olmaktı niyetim yazınızdan ilham alarak bir şeyler yazdımı..ilhamınızı helal ediniz..sayenizde Kavafis'i de tanıdım...

    YanıtlaSil