6 Ekim 2012 Cumartesi

Ekim Ayı Ve Attila İlhan Vakti

Attila İlhan 11 Ekim günü İstanbul'daki evinde geçirdiği ikinci kalp krizi sonucu hayata veda ettiğinde 80 yaşındaydı ve takvim 2005 yılını gösteriyordu. Bir varmış bir yokmuş olacaktı elbette. Ölüm herkesin başınaydı. Çok üzülmüştüm sevdiğim şairin öldüğüne. Yüreğim üşümüştü. Öte yandan felek bir şaire yakışacak en  kıyak ölümü  armağan etmişti ya Attila İlhan'a, ne yalan söyleyeyim inandığım Tanrı'ya gülücük göndermiştim. Mevsimlerden sonbahardı.  An gelmişti. Paldır küldür yıkılmıştı bulutlar. Gökyüzünde anlaşılmaz bir heybet. O eski heyecan ölür ya hani... An gelir biter muhabbet. Çalgılar susar heves kalmaz hani.... Görünmez bir mezarlıktır zaman. Şairler dolaşır saf saf tenhalarında şiirler söyleyerek. Kim duyarsa korkudan ölür. Tahrip gücü yüksek. Saatli bir bombadır patlar. An gelir. Attila İlhan ölür demişti şiirinde.  Sicilinde bir enfarktüs sabıkası vardı. Şair kalbî sebeple ölüme yenik düşmüştü. Attila İlhan ölmüştü. Önümüzdeki bir kaç günü Attila İlhan'a ayırmaya karar verdim. Şairin ruhuna rahmet gönderip, Sisler Bulvarı'ndan giriş yapmak istedim. 

Attila İlhan'ın Sisler Bulvarı adlı şiirini bilirsin değil mi? Of, ben çok severim. Aslında  Sisler Bulvarı'nı kasım ayında okumak çok iyi gider. Çünkü ilk iki dize "Elinin arkasında güneş duruyordu... Aylardan kasımdı biz üşüyorduk" diye başlar. Sonra hüzün ve elem dolu dizeleriyle devam eder. Of! Binlerce kez okusam her seferinde... İnan her bir dizesini binlerce kez okusam tek tek... Yüreğime yine, yeni, yeniden tesir eder. Şair şiirinin bir yerinde şöyle söyler: "Sisler Bulvarı'na akşam çökmüştü... Omuzlarımıza çoktan çökmüştü... Kesik bir kol gibi yalnızdık." Bu nasıl benzetmedir? Şair bir yalnızlık tarifi yapmaktadır yapmasına ama bu yalnızlığı "kesik bir kol gibi" diye örnekliyor ya... İyice çarpıyor bu dize beni biliyor musun? Acaba "kesik bir kol gibi yalnızlık" la Attila İlhan  ne demek istemişti? Nasıl bir yalnızlık hissini anlatmak istemişti? Anlayamıyordum.


Sonra günlerden bir gün gazetelerden birinde "hayalet uzuv sendromu" diye bir habere denk gelmiştim. Uzuvlarını kaybedenlerin sanki o uzuvları yerindeymiş gibi acı çekmelerine neden olan rahatsızlığa "hayalet uzuv sendromu" deniliyormuş.. Şöyle.. Deprem, savaş veya kaza sonucunda uzuvlarını yeni kaybedenler, sanki kolu, bacağı ya da eli halen yerindeymiş gibi hissediyorlar ve acı çekiyorlarmış.. Bu ağrının şiddetinden intiharı düşünenler bile oluyormuş.. Allah vermesin kimseye.. Düşünsene.. Ne feci bir histir kimbilir? Attila İlhan'ın Sisler Bulvarı'nda "kesik bir kol gibi yalnızdık" dediği böyle bir duygu olmalı.. Öyle bir yalnızlık hissi ki sanki bir uzvun, kolun kesilmiş gibi sözgelimi.. O halde tam burada İtalyan yazar Cesare Pavese'nin günlük yazılarından oluşan Yaşama Uğraşı kitabındaki o ünlü cümlesini yadetmenin tam zamanı değil mi? Der ya hani... Of! Yazmak bile içimi acıtıyor inan ki.. "Yalnız kalmamak için tüm akşam aynanın karşısında oturdum." Bu sözlerin yazarının sonu ne olmuş biliyor musun? 42 yaşında bir otel odasında, hem de çok meşhur bir yazarken üstelik, uyku hapı içerek intihar etmiş..


Şimdi Pavese'nin aynalı cümlesinden bak nereye geçeceğim.. Kaliforniya Üniversitesi'nde, son derece basit bir yöntemle "hayalet uzuv sendromu"nu tedavi etmeyi başarmışlar.. Hani uzvunu kaybeden kişiler, kayıp henüz yeniyken, kesilmiş ellerini veya ayaklarını hissetmeye devam ediyorlarmış ya.. Bu beynin bir organı yitirmeye direnişiymiş aslında.. Artık olmayan bir elin karıncalanması, olmayan bir ayağın uyuşması, omuzun kesik yerinin yumrusuna dokunduğunda elinin parmaklarını tutuyormuş hissi vermesi gibi yani.. İşte bu nedenle Hayalet uzuv deniyormuş.. Bilim dünyası Ayna Tedavisi diye bir yöntem geliştirmiş.. Uzvunu kaybeden kişi ayna karşısına geçiriliyormuş. Misal kolunu mu kaybetmiş.. Sağlam kolunu aynanın önüne koyup kaldırıp indirmesi isteniyormuş.. Beyin kol kesik değilmiş gibi algılıyormuş ve bu durumda hastanın aslında var olmayan ama ağrıyan kolunun ağrısı yok oluyormuş.. Bir nevi görsel aldatmaca yani.. Ve bu yöntem uzuvlarını kaybeden hastaların ağrılarının giderilmesinde çok başarılı bir yöntem olmuş. Ne güzel!

İyi de, İtalyanın yalnız yazarı Cesare Pavese, yalnız kalmamak için tüm akşam aynanın karşısında oturup, yalnızlık sızısını dindiremeyip intihar ettiğine göre demek ki Ayna Tedavisi yalnızlığın ilacı değil öyle değil mi? Ya da şöyle mi düşünmeli. Eğer yalnızlık acısı varsa, insan aynayı belki de kendi içine çevirmeli. Yalnızlığın hayali ağrısını dindirmek için belki içindeki Sisler Bulvarı'na ayna tutmalı. Ne diyor büyük şair: "eğer sisler bulvarı olmasa.. eğer bu şehirde bu bulvar olmasa.. sabah ezanında yağmur yağmasa.. şüphesiz bir delilik yapardım.. " Gördün mü halimi? Neyle başladım yazıma... Nerelere gittim? Sonunda toparladım mevzuyu da, çok şükür nihayetinde  başladığım yere döndüm.. Neyse... Böyleyken böyle...  

14 yorum:

  1. Sisler Bulvarı.. Attila İlhan... Kanıma işleyen şiirleri. Şimdi açıp kitabın kapağını körkütük dalmalı sislere.. Teşekkürler.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Eyvallah Gülsüm. Yorumunuz için esas ben size teşekkür ederim.

      Sil
  2. Konuyu güzel dağıtmış, güzel toplamışsınız. Akıcı üslubunuz da sürükleyip götürmüş.

    Sisler Bulvarı'nı son elime alışımı hatırladım. Kapı çalmıştı, akşam... Bir arkadaş, yüzü allak bullak, dağılmış, acı ve şaşkınlık içinde gözleri büyümüş. İçeri girdi, kardeşini kaybetmiş bugün. Saçma sapan bir kazada, tam da "b.k yoluna gitti" dedirtecek cinsten. Bir insan sesine ihtiyacı vardı, aşikâr...

    Sabaha kadar rakı şişesinden de medet umarak, Sisler Bulvarı'ndan okudum ona, bir başından, bir sonundan, bir ortasından. Bir epey konuştuk... Epeyce de ağladı.

    ...Sonunda iyi gibiydi ayrılırken. Gariptir, bu onu son görüşüm oldu. Sisler Bulvarı'nı da son okuyuşum.

    Uzun zaman olmuştu o geceyi düşünmeyeli, bana onu hatırlattınız.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Stoktan, bazan yazılar, kokular, müzik bir anda nasıl eski anılara götürüverir sahiden. Anıları hatırlamak, acı da olsa iyidir diye düşünüyorum. Umarım siz de aynı düşüncedesinizdir:)

      Sil

  3. Hayal Kahvem, Facebooktan link aldığımdan beri yazılarını keyifle okuyorum.
    Seni yeniden tanımaya başlyorum diyebilirim. Gerçekten çok hoş şeyler.
    Şaşirttın beni. Edebiyat notların çok yüksek olmalı. Önce tebrik ederim.
    Bir sonrakini ilgiyle okuyacağımı teyid ediyorum. Öptüm.Selamlar.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Nebahat, kimse göründüğü gibi değildir:) Hele ben var ya... Tam bir arap saçı. Ben bile çözemedim daha kendimi:))

      O değil de, okulda vasat bir öğrenciydim. Eğer yazıları beğendiysen ne mutlu bana. Teşekkür ederim.

      Sil
  4. Beyni bedendeki bir eksiklik için ayna ile kandırabiliyoruz ama ruhumuzdaki eksıklik için aynı yol geçerli değil. Ruh güzel duygularla doyar,tamamlanır ancak. Şairi tam anlamasak bile o sözler bize iyi gelmiştir. Attila İlhan'ı sisler bulvarını bende severim ne hoş bağlantılar kuruyorsun Hayal Kahvem...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Gülcihan Attila İlhan şiirleri yüreğimden mıhlar beni. Şimdi bir kaç gün Attila İlhan şiirleriyle haşır neşir olacağım ya, biliyorum sarhoş gezineceğim:)

      Sil
  5. İncimiz Attila İlhan...Bekleriz şiirlerini burada da. Yasak Sevişmek'ten mesela,iyi olurdu.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. N.Narda, nasıl güzeldir bu şiir. Durun sizin için bir kaç dizeyi buraya geçirivereyim:)

      "adımı değiştirdim başka adla yaşıyorum
      gece gündüz siyah gözlük takıyorum
      öteki kapımdan gel bunu açamazsın
      sabaha karşı gel bütün gözlerinle gel"

      Sil
  6. çok enteresan ani benim algılayışımda aynada sağlam kolu göstermek yerine kolun artık orada olmadığını e olmayan şeyin ağrımamsı gerektiğine dair beyni ikna etmek varken araştırmalar diğer kolla beyni kandırıyor.
    yanlızlığa gelince ilacı bir ayna olsaydı mutsuz insan kalır mıydı sanmam:)

    YanıtlaSil
  7. Nabrut, her şey düşünüldüğü gibi olmuyor demek ki. Denemişler ve böylesinin tesir ettiğini öğrenmişler. Umarım şifadır ve acıları geçirir demeliyim.
    Yalnızlığı şahane bir şeydir dediğim her anda aklıma Sait Faik in Şişt şişt öyküsü gelir. Hemen "allah kimseyi yalnız komasın." deyiyeyiviririm:))

    YanıtlaSil
  8. öyle meşgul ve bir o kadar da hastayım ki,okuyacak ne halim ne de vaktim var.Ama ne sevindim bu Attila İlhan serisine,bir yere not düşüyeim,bi şey yapayım mutlaka okuyacağım.Unutmamalı.Hem kendi sesinden şiirlerini dinlemek ne güzeldir üstadın di mi..Sevgiler.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kolay gelsin Levent. Ve de geçmiş olsun elbette.
      İyi yaptım galiba Levent:)Böyle bir kaç gün Attila İlhan şiirleriyle ve yazılarıyla haşır neşir olmak fena olması sahiden. Sadece vaziyetim biraz melankolik o kadar... İçmeden sarhoş, şiirden başıhoş geziniyorum:))
      Sevgiler benden.

      Sil