22 Eylül 2011 Perşembe

Sinemada Oynadığım Farzetme Oyunum 5 - Sema


Eski huyumdur. Çocukluğumdan beri  insanları seyretmeyi severim.  Bu huyum sayesinde can sıkıntısı diye bir şey bilmem. Aynı bir sinema perdesine bakar gibi mütemadiyen insanları seyredebilirim. Kim olduklarını, neler düşündüklerini tahmin etmeye girişmek hoşuma gider. Özellikle sinemaya gittiğimde oynadığım farzetme oyunum vardır. Film başlamadan önce, sinemanın loşluğunda kendilerini oturdukları koltuğa rahatça bırakan seyircileri belli etmeden seyrederim. İnsanların suretlerinde kitaplarda okuyup hafızamın kuytu çekmecelerine kendiliğinden yerleşmiş irili ufaklı roman kahramanlarının izlerini  sürerim. Bu benim için anlatılmaz heyecan verici bir oyundur. İnsanların görüntülerinden çok iç dünyalarını görmek, duygularına erişmek isterim. Sinemanın o efsunlu loşluğunda etrafıma bakınırım. Bu insanların kim bilir ne sırları, ne korkuları, ne huzursuzlukları vardır diye aklımdan geçiririm.  




En son Emek Sineması'na  gittiğimde, filmin başlamasına on dakika kadar vardı. Film öncesi müzik yayını yapılıyordu. Şarkının melodisi hoşuma gitti. Arkama yaslandım. Koltuğuma iyice yerleştim.  Gene farzetme oyumu oynamaya niyetlenmiştim. Etrafıma göz gezdirdim. Salon tıklım tıklım doluydu. Ancak gördüğüm kimseyi henüz kimseye benzetememiştim. Yanımda oturan genç kız kucağındaki kalın kitaba usulca iki şaplak atınca şööle bi dönüp baktım. Kitabın üzerinde Ceza Hukuku yazıyordu. Kızla göz göze geldik. Güldüm.  "Vay! Ceza Hukuku ha?" dedim. Güldü. "Ceza Hukuku." dedi. Cesaretlendim. Eğilerek fısıltıyla "Bu kitap enteresanmış. Dediklerine göre, birinin gözünü çıkarırsan dört yıl... Ama gözlüğünü alıp kaçarsan onbeş yıl cezası varmış." dedim.  Elleri, gözleri, her yeriyle gülerek: "Doğru." dedi. Tam o anda kitabın üzerindeki sarı noktayı farkettim.  Aynı sarı noktadan sağ yüzük parmağının üzerinde de gördüm. Kendinden yapışkanlı bööle yuvarlak yuvarlak minik sarı noktalar.  İşte o anda onun Atilla Atalay'ın Sarı Noktalar adlı öyküsündeki Sema olduğunu farzettim. Sema da çalışma odasında gözünün değdiği her yere  bu sarı noktalardan yapıştırıyordu. Sevdiği erkek tarafından terkedildiği için bu sarı noktalar, bir nevi  unutuluşu ve terkedilişi simgeliyordu. Tadı filan yoktu. Hayır, bu sarı noktalar yenilip yutulmuyor, haricen kullanılıyordu. Fena anıların film gibi oynadığı satıhlara yapıştırılıyordu.  Sanırım en zalim günümdeydim. Kızı Atilla Atalay'ın  Sarı Noktalar öyküsündeki Sema olarak farzettiğim için oyunuma öyküdeki gibi devam ettim.  "Peki, ya birisinin kalbini çalıp kaçarsa biri? Böyle bir suçun cezası ne ki?"  dedim. Ona baktım. Gözleri dolu dolu oldu. Yüzünde acı bir gülümseme belirdi.  Kederli sesiyle:  "Birinin kalbini çıkarıp kaçmanın.... Sanki çok normal bir şeymiş gibi... Sanki, acısı hemencecik geçip gidiyormuş gibi... Hiç bir kitapta cezası yok." dedi.  Sustu.

 
Genç kız oturduğu yerde huzursuzca kıpırdandı. Kederli gözlerle etrafına bakındı. Sağ elini elbisesinin  cebine soktu.  İnanmayacaksın biliyorum ama usulca cebinden çıkardığı elinde, o sarı noktalardan bir tane vardı. Yapışkanlı kağıdını çıkardı. Dünyanın en önemli işini yapıyormuş gibi sarı noktaya dikkatle  baktı. Sonra parmağının ucundaki sarı noktayı, yüreğinin bulunduğu yerin üzerine yapıştırdı. Tam o anda sinemanın  ışıkları karardı. Film başladı.  Ben "Sema" olduğunu farzettiğim genç kızı unuttum. Beyaz perdenin  o muazzam illüzyonuyla usulca filmin mecrasına  aktım.

   
NOT:  Atilla Atalay'ın Sarı Noktalar adlı öyküsündeki cümlelerin bazılarını bu yazıya alıntıladım.

4 yorum:

  1. BU oyunun bir türüne ben de kaptırdım bu ara.. İnsanların ellerine balıyor gizlice el resimleri çekip onlar hallınd ane düşündüğümü ya da o ellerine bana ne anımsattığını yazıyorum..

    Bu yazıyı çok beğendim. Çok profesyonelce kaleme alınmış.

    YanıtlaSil
  2. Selam Vladimir,
    Bu beşinci farzetme oyunum oldu:)Kitap kahramanlarını farzetmeye başladım. Hoşuma gidiyor bu oyun:)
    Yazdıklarım Atilla Atalay'ın cümlelerinden alıntıdır. Ondan profesyonelce görünmüş olabilir:) Yoksa ben nasıl beceririm:))
    Teşekkür ederim.

    YanıtlaSil
  3. Ay vallahi bende yapıyordum bu oyunu...

    Eskiden Üniversite'ye giderken yada daha sonra yürüyerek işe gittiğim dönemlerde aynı saatte aynı yerde karşılaştığım insanlara yapardım...

    Çok güzel bir yazı olmuş...

    Sevgiler,
    Bengi

    YanıtlaSil
  4. Hey, sevindim Bengi:) Dünyadaki tek tuhaf benim sanıyordum. Demek ki değilmiş. Siz de varmışsınız.
    Ne güzel:) Sağolun.

    YanıtlaSil