13 Eylül 2011 Salı

Bugün Düş Ekmeği İle Doydum.



Hayli zamandır OktayAkbal'deneme ve öykü kitaplarına bir daldım ki ne dalma. En son dün gece Düş Ekmeği adlı yüz beş sayfalık ince bir öykü kitabı elimdeydi. Kitap kucağımda uyumuşum. Sabah gözümü açar açmaz kaldığım yerden devam ettim. İnsan Düş Ekmeği'ni  elinden bırakmak istemiyor. Anlatımı öylesine sürükleyici, öylesine genç... Bir solukta bitirdim.  Onyedi yaşındaki bir gencin 1940 yılındaki günlüğünden bölümler anlatıyor.  Lise sona giden bir grup gençler...  İlk gençlik aşkları, sanat arayışları, arkadaşlıkları, özlemleri, umutları... Düşünsene... İkinci dünya savaşı zamanları. Avrupa'da savaş kopmuş. Bir kaç hafta önce Polonya ezilmiş. Bizim memleket  ise savaşa ha girdi ha girecek... Ne fena... Birinci Dünya Savaşı'nda lise son öğrencilerinin  savaşa girdikleri, cepheye gönderildikleri bizimkilerin kulağına gelmiş.  Olabilir mi? Üç dört aylık eğitim almışlar. Sonra marş marş "ihtiyat zabiti" olarak savaşa gönderilmişler. Tamamen gerçek. İyi ama ya memleket savaşa girerse... Ya bizimkileri de cepheye gönderirlerse? 1940 gençliğinin içinde yaşadığı tedirginlikler okura aynen geçiyor.  Ya ilk dünya savaşındaki gibi... Daha yirmisine gelmeden yok olup giderlerse? O ve arkadaşları... Yaşamadan daha! En küçük bir sevinç duymadan... Sevdikleri kıza el değdirmeden... İçindeki duyguları kâğıt üstüne dökmeden... Of! Akıl alacak gibi değil. Eğitimleri ne olacak? Hayalleri peki?  Kitabın ilk sayfasında "Biz düşlerle aynı hamurdanız." diye  Shakespeare'den bir alıntı var. Hemen altında da Oktay Rifat'tan iki dize... "Bazen yanılıp ekmek yerine / Yıldız yiyorum."  Kitaptaki kahramanımız da hayalperest biri zaten. Genç tabii.  Gelecek hayalleriyle ilgili kaygıları var. Yazar olmak istiyor. Bazı öyküleri dergilerde çıkmaya başlamış. Çok seviniyor. Kendisini bir fotoğraf makinesi olarak farzediyor. Çevresinde olan bitene dikkat ediyor. İnsanları gözlemliyor. Dünyaya, insanlara bir öykücü gibi bakmak istiyor. Arkadaşları var. Muhabbetleri iyi. Gene de yalnızlığı, kendisiyle kalmayı çok seviyor. Aşk olmaz mı? Hem de nasıl gençlik aşkları var. Nefis bir kitap... Bir dönem kitabı Düş Ekmeği. Okuduğunuzda bir kez daha anlıyorsunuz ki dönemler değişebilir ama gençlik arzuları, kaygıları  değişmiyor. Hep aynı...


Oktay Akbal sinemayı seven bir yazar. Kitapta sinemayla ilgili nefis paragraflar var. Kahramanımız da sinemayı seven biri. Sanırım bu kitapta Oktay Akbal, kendi ilk gençlik yıllarını anlatıyor. Daha eskiden Fred Astaire ya da Gary Cooper'la  özleştiririp, onların serüvenini kendisi yaşıyormuş gibi hayal ederken şimdi onyedi yaşında ya büyük tabii... Filmlerin artık yapay olduğunu düşünüyor. Aynı hayatlar gibi...   "Bir rol vermişler, kişilik diyoruz ona, işte o kişiliğin gerektirdiği işleri, eylemleri yapıyoruz." diyor. Yazar olmaya niyetli madem... Çok kitap okumalı, yazılar yazmalı, her gördüğünden dinlediğinden öykülerine malzeme çıkarmalı. "Kişi, her anını anlamlı kılmalı. Bir katkısı olmalı yaşadığı topluma, insanlara, dünyaya, en başta da kendine. Bir hayvan, bir bitki gibi geçirmemeli yılları. Evleniyorlar, çocukları oluyor, bir iş, bir güç, bir didişme; sonra yaşlanma, sonra da bitiş noktası. Bu güzel gençler, bu yakışıklı delikanlılar, gösterişli kızlar bir gün bambaşka biri olacak, en sonunda da yok olup gidecek..." Kitabın kimi zaman hüzünlendiren, kimi zaman gülümseten anlatımını çok sevdim. Zaten Oktay Akbal'ın kitaplarını okumanın tadına doyamadım ki...  Düşünsene tam 63 kitap yazmış Oktay Akbal. Böyle bir ömre boş geçmiş denebilir mi? Dopdolu bir ömür gerçekten. Kitaplarında müthiş bir deneyim müthiş bir duyarlılık yatıyor. Oktay Akbal'ın kitaplarının tadına illa bakmalı.  Anlatılacak gibi değil. Okumak gerekiyor.


Bir güzellik daha var. Kitabın bazı sayfaları, bu yıl 46 yaşında yitirdiğimiz, Suavi Süalp'le çizgi romanlar çizen, Yaşar Kemal'in İnce Memed'ini resimleyen, değerli karikatürist İsmail Gülgeç'in siyah beyaz çizgileriyle iyice zenginleşmesi... Bugün Düş Ekmeği ile doydum ya.. Oktay Akbal'a yürek dolusu sevgiler göndermeli.


10 yorum:

  1. Oktay Akbal şiir sayesinde tanıdığım bir yazardı yıllar önce; Önce Şiir Vardı (1982-Adam Yayınları) adlı deneme kitabıyla.. daha sonra da pek okuma fırsatı bulamadım doğrusu..

    bu kitabının ilgimi çekmesini sağlayan en önemli faktör açık söylemek gerekirse İsmail Gülgeç gibi sevdiğim bir kalemin desenleri oldu.. tavsiye için teşekkürler, belki festivalde bulur ve alırım kitabı :)

    YanıtlaSil
  2. Timur, sahiden kaçırmayın.. Ben Değirmendere'deki sahaf arkadaşımdan almıştım beş altı tane deneme kitabını. Ama Düş Ekmeği'ni İstanbul'dan kitapçıdan aldım. 5. baskısı bu..
    Tüm kitapları resmen akıl kapısı açıcı. Ve dili nasıl genç anlatamam... Çok sevdim ben.. Çoook!

    YanıtlaSil
  3. İnce Memed betimlemenin şahıdır :) tek geçerim.

    YanıtlaSil
  4. Çoook sevmişsiniz belli :))

    'Düş Ekmeği' hakkında bir kaç eleştiriye şahit olmuştum..Okuyanlar arasında “Sıradan Bir Günlük” olarak yorumlayanlar olmuştu..Buda haliyle kitabı okuma hevesimi kırdı fakat İsmail Gülgeç gibi değerli bir şahsiyetin desenleriyle zenginleşmesi kitabı okumaya teşvik etti...

    Yazar sıradanlığa zaman ayırıp okurunu da ortak etmişti..Edebiyat tarihinde bu tekniğin romanda kullanılışı ile ilgili pek çok başarılı örnek var..Bu kitapta onlardan biri sayılabilir..

    Hoş bir yazıydı..Teşekkürlerimle.

    Sevgiler..

    YanıtlaSil
  5. Selam Ofelya,
    Son günlerde Oktay Akbal deneme kitaplarını okuyorum. Araya Düş Ekmeği girdi. Ve bir solukta bitirilen bir somun sıcacık ekmek gibi geldi. Samimi.. 40'lıların dönemi. O dönemde yaşamış sevdiğim o kadar çok şair ve yazar var ki. Hangi koşullarda yazmışlar öğrenmek hoşuma gitti. Sonra yazı dilini çok seviyorum Oktay Akbal'ın.

    Ben bir taraf olunca Ofelya... Of! Feci oluyorum biliyor musunuz? Taraftar ruhum depreşiyor ve mesela kim "Sıradan bir günlük" demiş diye bağırmak istiyorum:)

    Kitap tavsiye edilmez aslında.
    Her kitap kime gideceğini bilir diye inanıyorum:))

    Benden de size sevgiler. Çok teşekkür ederim

    YanıtlaSil
  6. Selam Bolat. İnce Memed'den sual olunmaz:)

    YanıtlaSil
  7. Çizgi metinlere hayat verir bence..

    YanıtlaSil
  8. Dus ekmegi ile karnimizi doyurdunuz Hayal Kahvem, Oktay Akbal i ben de daha once okumadim, en yakin zamanda edinecegim Dus Ekmegi'ni, aciktikca yanilip ekmek yerine yildiz yemek adina:)

    YanıtlaSil
  9. Haklısınız Profösör, çizgiler metinlere hayat veriyor sahiden..

    YanıtlaSil
  10. Afiyet olsun Sisi. Oktay Akbal deneme kitaplarını okumak çok iyi geliyor sahiden. Düşünsene, tüm dünya edebiyatını yutmuş ve neler görmüş geçirmiş bir yazar Oktay Akbal. Ayrıca 40'lılar dediğimiz Orhan Veli, Melih Cevdet, Sait Faik gibi yazarlar en iyi arkadaşı. Onların dönemlerini Oktay Akbal'ın leziz dilinden okumak ne hoş bir bilsen.
    Aynı ne gibi biliyor musun, arının balı bile demiyeceğim.. Arı sütü içmek gibi resmen. Tüm yüreğimle söylüyorum. Gerçekten.

    YanıtlaSil