21 Nisan 2012 Cumartesi

Ve Ben Bütün Bunları Hissetmeyi Seviyorum.


Ben Gırgır Dergisi müdavimiydim bir vakitler. Ama ne yazık ki gizli gizli okurdum ailemden. Nedense derginin içinde fena şeyler olduğunu sanırdı annem. "Kızlara göre değil" derdi ne demekse... Oysa "can sıkıntısını ve aşk yarasını" şip şak kesen bir tılsımı vardı. Bunu aileme izah etmem imkansızdı. İşte hep bahsederler ya ders kitabı içinde çizgi roman ya da mizah dergisi okuyan tiplerden.. İşte onlardan biriydim ben.. Neyse, aradan uzun yıllar geçti. İyi de huylu huyundan vazgeçti mi peki? Yoo... Ne yalan söyleyeyim, vazgeçmedim. Halen takip ettiğim  haftalık mizah dergileri ve çizgi romanlarım var. Karikatür seyretmeyi ve okumayı hep sevdim. Biliyorsun, her karikatüristin kendine has bir çizim stili, anlatım tarzı vardır. Mesela en sade çizgi ustası Cemal Nadir'dir denir. Ben öykü okumayı seven biriyim. Öykücüyüm. Bana her karikatür  karesi bir öykü gibi gelir. İnanamayacaksın ama bana şiir gibi gelen karikatürler bile vardır. Şimdi sevdiğim iki farklı karikatüristten bahsetmek istiyorum.



Biri Şenol Bezci. Şenol Bezci'nin karikatürlerini seyretmeyi seviyorum. Genelde sözsüzdür karikatürleri ve insanın içini acıtan karikatürleri vardır. Mizahın tam anlamını bilemiyorum. Bende bıraktığı tad ne biliyor musun? Eğlenceli gibi sanıyorsun, ama sonunda Oğuz Aral'ın dediği gibi yüreğimde gözyaşıyla bile silinmeyecek bir tortu kalıp biriktiriyor. Geriye irisinden bir "çeki taşı" kalıyor. Kalıyor sahiden. Şimdi Şenol Bezci'nin yukarıdaki karikatürlerine bakınca "söze ne gerek var?" diyor insan. Çünkü sanki bu karikatürler sözün bittiği yerde başlıyor. Ve her bir kare resmen sözsüz bir öykü anlatıyor. Sonunda da insanın dimağında şiirimsi ya da öykümsü bir lezzet bırakıyor.




Peki sözlü karikatürlere ne diyeceğiz? Çizimlerini ve esprilerini sevdiğim bir diğer karikatürist ise Yiğit Özgür'dür.   Yiğit Özgür ise  sözsüz değil bilakis  bol konuşma balonu içeren karikatürler çizer. Sadece haftalık mizah dergisindeki karikatürlerini takip etmekle kalmam, evde iki tane Karikatürler1 ve 2 kitabı vardır. Karikatürlerine bakmak ve okumak  ruha şifa  gibi gelir.

Karikatür seyretmeyi ve okumayı seviyorum  diyorum ya... Ben  galiba Cemal Nadir'in dediği gibi  karikatürü ne palyaçoluk, ne de göbek attıran, çeneleri ağırtan kahkaha olduğunu düşünüyorum. Karikatürü gene Cemal Nadir'in söylediği gibi  "insan beyninin muhtaç olduğu tebessüm ve düşünmeyi temin eden" önemli bir sanat olarak görüyorum. Tanıdığım pek çok  kişiye mizah dergilerinin ve çizgi romanların dili uzaktan kaba geliyor.  Oysa  sanıldığı  gibi değil. Mizah dergilerindeki karikatürlerin kimi zaman çizimleri ve dili  kaba ya da argo olsa da bilakis hayatımızın kabalığını inceltmeye yaradığını, farketmeye zorladığını ve alışılagelen durumlara karşı zaafiyetimizi kışkırttığını düşünüyorum. Bu nedenle bence  mizah dergilerine ve çizgi romanlara uzaktan bakmamak, mesafeli durmamak, ele alıp dokunmak gerekiyor. Sözlü ve sözsüz karikatürler hayatımızı daha yaşanası kılıyor. Ben karikatürü ve karikatürle uğraşanları seviyorum. Karikatürlere bakıyorum. Onları seyrediyorum. Okuyorum. Gülüyorum. Farkediyorum. Silkeleniyorum. Çivileniyorum. Ve şuramda, tam yüreğimde bir sızı hissediyorum. Ve ben bütün  bunları hissetmeyi seviyorum.

12.10.2010





10 yorum:

  1. nasıl başka bir dünyadır karikatür.. bayılırım resmen bayılırcasına gülerim ekranın karşısında gözümden yaşlar gelir :))
    ve ben fıkra gibi onu anlatıyorum etrefımdakilere ya :))
    senin gülüşüne gülüyoruz biz diyorlar orası ayrı tabii
    :)
    yiğit özgür..favorimdir
    ve erdil yaşaroğlu..

    YanıtlaSil
  2. Sanki kan kaybetti karikatür sanatı, sebebini bilemiyorum!

    YanıtlaSil
  3. gırgırla tanışmam onikinci yaşıma kadar gider. o zaman dişlerime tel takılmıştı ve ben düzenli olarak diş doktoruna giderdim. Mesela ayda bir. Ve diş doktoru zamanın çok meşhur bir ortodontistiydi. O yüzden bekleme salonu çok kalabalık olurdu. Mesela 40 kişinin beklediğini hatırlarım belki daha fazla. Bir buçuk saat beklemek normaldi. Fakat hiç gocunmadım o beklemelerden. Çünkü bekleme salonunda Gırgır'ın çıkmış bütün sayılarını bulmak mümkündü. Ve arada bir o saçma sapan kahverengi muşamba kaplı sandalyelere oturmuş hastalardan birinden aniden bir kahkaha patlaması gelirdi. Etrafına bile bakmadan tekrar okumaya dalardı. Böyle kalabalık yerde okuması o yüzden hep sıkıntı vermiştir bana. Ama gene de doyamazdım. Son çıkan dergilere en son baktığımda komikliği küfüre dayandırdıklarını farkettim. Küfürü kaldırdığında komik olmuyorsa bence o karikatürde iş yoktur. Küfüre laf gelmişken, evet sanki böyle bir erkeklere hitap eden bir yanı var gibi. Erkekler kendi aralarında konuşup eğleniyorlar gibi bir hali var karikatürlerin. Çok mu muhafazakar yaklaşıyorum? Bilmiyorum.

    YanıtlaSil
  4. Selam cecil, sahiden karikatur anlatmak ayri bir keyiftir. Ama anlattiiginiz kisilerle mizah anlayisiniz denk dusmuyorsa, siz anlattikca ooyyle tuhaf biriymissiniz gibi yuzunuze bakarlar ya.... Komik vaziyettir. Insanin gozunden icabinda yas getirir:))

    YanıtlaSil
  5. Karikatur de icabinda bir kase lezzettir aynen sizin gibi:)

    YanıtlaSil
  6. Haklisin bolat.... Itiraf etmek istemiyorum ve cok gayret gosteriyorum ama mizah dergilerindeki bazi karikaturlerden asla keyif alamiyorum.....

    YanıtlaSil
  7. Ne yazdi ne yazmadi, cok guzel yazmissiniz duygularinizi. Ne yazik ki aynen paylasiyorum.

    YanıtlaSil
  8. Yiğit Özgür'ü çok seviyorum ben de, akşam yatmadan bir kaç karikatürüne bakmak gerginliğimi alıyor :))

    YanıtlaSil
  9. iyi karikatür herderde devadır Eren:)

    YanıtlaSil