16 Ekim 2010 Cumartesi

Haydi Masal Gibi "Gelin Pilavı" Pişirelim!

En son anlattığım kısır tarifinden sonra, okadar çok yemek tarifi talebi aldım ki anlatamam. Posta kutum doldu taştı. Sonunda "Peki!" dedim. İşte şimdi yazacağım. Bugün, özel bir törenle hazırladığım "Gelin Pilavı"nı anlatmaya karar verdim. Yemeklerimi yaparken çok özenirim. Hele "Gelin Pilavı" çok daha özel ilgi isteyen bir yemektir. Yapacağım yemeğin adında "gelin" varsa eğer, düğüne hazırlar gibi itina ister. Bu yemek farklı bir bulgurdan, frik bulgurundan yapılır. Gelimiz frik bulguru, Güneydoğu Anadolu yöreli , hatta muhtemelen Gaziantepli'dir. Biz gelini Gaziantep'ten aldık getirdik. Getirirken de "Yüksek yüksek tepelere ev kurmasınlar/ Aşrı aşrı memlekete kız vermesinler/ Annesinin bir tanesini hor görmesinler/ Uçan da kuşlara malum olsun ben annemi özledim / Hem annemi hem babamı ben köyümü özledim." türküsünü söylettik. Biraz ağlattık. Eee! Gelin hem ağlayıp hem gitmez mi? Biraz ağlamak yaraşır haspaya! Bu frik bulguru, normal bulgurlardan farklıdır. Açık yeşil renktedir. Gelinimizin kendine has bir kokusu vardır. Sanki hoş bir is kokusu... Buğday başağı daha tazeyken alınıp sazların arasına yerleştirilmiştir. Sazlar biraz yakılmıştır. Başaklara is kokusu sinmesi sağlanıp, tütsülenmiştir. Bu gelin çok özeldir. Daha yetiştirilirken özen gösterilmiştir. Yoksa burada okadar bulgur varken, neden taa memleketimin Güneydoğu yöresinin frik bulgurunu alalım gelin diye öyle değil mi? Bir de diğerlerine göre oldukça pahalıdır. Özel bir gelini düğüne hazırlarken özel bir itina göstermek gerekir. Ben bu yemeği zaten bir düğün töreni şenliği içinde hazırlarım. Bakın şöyle:

Pilav ıslatmak için kullandığım kasemi iki avucumun içine alırım. Bu kase bana, sanki akça pakça bir hanımın, gülümsediğinde oluşan, tek yanaktaki gamzesini anımsatır. Bu nedenle adı Gamze Hanım'dır. Ben bazı eşyalarıma isim veririm. Hele emektar eşyalarıma taktığım isimlerin ardına mutlaka hanım yada bey gibi saygı terimlerinden birini eklerim. Onlar benim işlerimi gören eşyalar. Saygıyı mutlaka hakederler. Kaseyi yavaşça tezgaha bırakırım. Hızlıca bırakıpta "takk!"diye çığlık atmasını asla istemem. Frik bulgurunu Gamze Hanım'ın içine itina ile yerleştiririm. Böylece "Gelin Hamamı" törenine başlamış olurum. Gelinimizin üzerine kaynar suyu korkmadan boşaltırım. Bilirim ki firik bulguru sıcak suyu çok sever. Şöyleee bir bırakır sıcak suya kendini, kirlerini döker. Rahatlar...Düğün heyecanını atar...Bir yarım saat kadar tüm sıkıntılarından kurtulmasını ve ferahlamasını beklerim. 
Bu arada başka bir tenceredeki suda, bir kaç parça tavuk parçasını haşlamamam gerekmektedir. Hem suyunu hem de etini kullanacağım bu yemeğimde. Ayrıca sizde yapar mısınız bilmiyorum. Ben daima bulundururum soğutucumda... Haşlanmış bir küçük kase nohut. Eğer nohut pişireceksem biraz fazlaca nohut kaynatırım. Fazlasını dondurucuda saklarım. Hem çalıştığım hem de kırk tarakta bezim olduğu için böyle pratiklikler hayatımı kolaylaştırır. Gerekince işte böyle, elime gelirler. Yarım saat doldu ve bulgurumuz kendini şöyle bir saldı değil mi? "Olmaz ki bu kadar ama!" deriz. Şimdi kızımızı biraz kendine getirmemiz gerekir. Toparlanmalı... Düğünümüz var ya! Bir süzgeç içinde soğuk suyun altına tutmam gerekir ki toparlasın kendini. Söylerim önce ama, derim ki: "Şimdi seni soğuk su ile çok iyi yıkamalıyım. Böylece canlanmalısın öyle değil mi?" Anlar beni. Zaten gurbette... Anne yok.. Baba yok.. Ses çıkarmaz. Ne yapsın? Sessizce boyun eyer söylediklerime. Bol soğuk suyun altında çok ama çok yıkanmalıdır. Parmaklarınızla taneleri okşayarak. Bu yemeğin en önemli ipuçlarından biridir. Asla unutulmamalıdır. Çok yıkanacak. Hem de iyice... Hırpalamadan ama sefkatle... 
Ateşin üzerindeki tencereye bir miktar yağ konur. Yıkanan bulgurumuzun şimdi yağlanma, zamanı gelmiştir. Tencerede sıcacık yağ içindeyken bulgur, tahta kaşıkla bir süre kavrulur. Kavrulurken mutlaka bir kere "ettehiyyatü" duası okunur. Bu duanın içinde "berekatü" geçer ya bu dua okunursa eğer, bereketli ve lezzetli olur bütün yemekler. Bu dua annemden bana vasiyettir. Her yemeğime okurum. Gerçekten okadar bereketli olur ki inanmıyorsanız deneyin! Misal, misafir geldi acele bir yemek yapacaksınız. Malzemeniz az yetmez diye düşünüyorsunuz. Bu dua ile yaparsanız göreceksiniz yemek ne demek yetmemek...Dolup dolup taşacak. Benden söylemesi... Bu dua da yemeklerimin sırlarından biridir! Sevildiğinizi bilin yani... Kapağı kapatınca yalnız hissetmesin kendini diye, Anadolu'dan bir arkadaş veririm eşliğine. Daha önce pişirip hazır ettiğim nohutları... Şöyle bir karıştırırım nohut ile bulguru beraberce. Sevinirler birbirlerini görünce... Sanki hasret giderir gibidirler. Üzerlerine nefaseti yerinde tavuk parçaları ve tavuk suyunu katarım. Biraz tuz mutlaka... Düğünümüzün tadı tuzu yerinde olsun diye... Tencerenin kapatırım kapağını... Kısarım ocağın ateşini en düşüğe... Bırakırım yavaş yavaş pişsinler diye hepbirlikte... Pilav suyunu çekince ocaktan alırım tenceremi, yandaki Nihale Hanım'ın üzerine.. Kapağını açarım bakarım ki bir de ne göreyim?.. Frik bulguru, nohut ve tavuk ile tavuk suyu bir kaynaşmışlar, hemhal olmuşlar hepbirlikte... Oyy..Oyy..Oy... Bu "Gelin Pilavı" tadından yenmez... Bir de yendi mi ? Hep istenir...Vazgeçilmez!...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder