14 Nisan 2012 Cumartesi

“Sevgili Tanrım, Bu Coşku Beni Terk Etmesin!”


Aşağıdaki yazı, meğer  Hayal Kahvem'e ilk yazdığım yazıymış. Bilmiyordum.

"Erkenden kalktım. Uzunca zamandır heyecanla beklediğim Orhan Pamuk’un son kitabı bugün  satışa çıkıyordu. Nedense aklıma oturduğum şehrin büyük alışveriş merkezindeki o güzelim kitapçının kapatılarak yerine banka açılacağını öğrendiğim günkü duygularım geldi.  Nasıl da öfkelenmiş, kitap kolilerine oturup ağlamıştım. Günlerce mutsuz dolaşmış, önüme gelene anlatmıştım kitapların yerini paralar alıyor diyerek... Umduğum kadar tepki alamamıştım insanlardan… Kendimi yapayalnız hissetmiştim. Kitapçılar mabetimdir benim… Şimdi kimi zaman önünden geçip iç geçirdiğim banka ise başkalarının mabedi olmalı… Asla benim değil... Orhan Pamuk’un kitabını yaşadığım kasabadan iki saat uzaklıktaki İstanbul’dan alacağım. Kitapçılar gibi İstanbul da büyük bir kıymet benim için… İstanbul’un gizemli yanını bana sevdiren biraz da Orhan Pamuk’tur.


Orhan Pamuk’un ilk Kara Kitap’ını okumuştum. Yaşadığım büyük bir üzüntünün akabinde tesadüfen gitmem gereken Viyana gezimde yanıma aldığım bir kitaptı Kara Kitap… Şehrin karanlık ve barok mimarisi ile romanın baş döndürücü, mistik ve uzun cümleri, o dönemdeki depresyonlu ruhuma okadar denk düşmüştü ki, Kara Kitap’ta Galip’in peşini bırakmayan gölge sanki benim de peşimdeymiş gibi şehri kaçar adım dolaşmıştım. Sonra ardı ardına yazarın adında renk olan tüm kitaplarını okumaya devam ettim… Kara Kitap... Benim Adım Kırmızı... Beyaz Kale... Kar... Öteki Renkler… Sonra da diğerlerini… Hepsini çok sevdim. Yazar hakkında konuşulan her türlü olumsuzluk bir kulağımdan girip diğer kulağımdan çıkmıştır… Kitapçılar ve İstanbul gibi Orhan Pamuk da hayatımın en kıymetlileri arasına girmiştir.


Yazarın uzun zamandır beklediğim Masumiyet Müzesi adlı kitabını beli bir tören içinde okumaya karar verdim. Erkence kalktım... İstanbul’a gittim… Sessizce kitapçıya girdim. Kitapları gördüm… Hayret… Pembe bir kitap kapağı… Kitabı avuçlarımın arasına aldım… Fırından yeni çıkmış ekmek gibi yavaşça kokladım… Kitabı bu alışveriş çılgını insanlar arasında okuyamam… Kasabamdaki büyük çınarların altında, sukûnetle okuyacağım… Bugün sadece koklayıp, dokunacağım… İlk sayfasını açtım… “Hayatımın en mutlu anıymış, bilmiyordum.” diye başlıyor kitap… Kapattım… Memleketim yazarının, anadilimde yazdığı cümleleri, paragrafları, sayfaları lezzetine vara vara, keyfini çıkara çıkara , kelimelerin ve mekanın armonisinde dans ederek okuyacağım…

“Sevgili Tanrım, bu coşku beni terk etmesin!”


Bugün gazetelerde, 28 Nisan Cumartesi günü Masumiyet Müzesi açılıyor, diye yazıları görünce, kalbim nasıl pır pır etti anlatamam. Şimdiye kadar okuduğum bazı kitapların, sadece sinemaya uyarlanmış filmlerini seyretmiştim.  Ve okuduğum kitapları beyaz perdede seyretmekten her daim heyecan duymuşumdur. Bazan, kimi  filmler için, "film kitabın ruhuna sadık kalmamış," diye eleştirirler ya hani... İnan böyle tepkilere çok şaşırırım. Elbette film, yazarın kitapta anlattığı gibi olmayacak. Hatta film, benim o kitapta okuduğumda hissettiklerimden, hayal ettiklerimden de elbette farklı olacak. Bu kez yönetmenin gözüyle, hayalleriyle, uyarladığı filmi yoluyla kitabın içine dalacağım elbette. Hatta farklı yönetmenlerin aynı kitabı filmleştirmeleri de hoşuma gider. Aynen Ejderha Dövmeli Kız, kitaptan filme uyarlanmışken, ardından David Fincher'in de aynı kitabı beyaz perdeye tekrar uyarlaması gibi. Tarantino ve Chan Wook Park'ta aynı kitabı kendi tarzlarında film yapsalar keşke. Kimbilir ne hoşuma giderdi. Bu kez çok sevdiğim bir kitabın sinemaya uyarlanmış halini seyretmeyeceğim. Hey! Masumiyet Müzesi adlı romanı müzede gezeceğim. Romanı müze ortamında seyredeceğim. Bunu düşünmek bile büyüleyici geliyor bana. Masumiyet Müzesi'nin   baş kahramanı  Kemal'in, tutkuyla aşık olduğu kadın Füsun'un hayalini, nefesimi tutarak, adım adım  süreceğim. Müze açılışı ve devam eden günler kalabalık olacaktır. Ben gene sabırla bekleyeceğim. Masumiyet Müzesi'ni en masum duygularımla sukûnet içinde gezeceğim. 

“Sevgili Tanrım, bu coşku beni terk etmesin!”


8 yorum:

  1. This blog really pretty, nice, I like this blog, and I've folow number 1662, would be happy if you come to my blog and folow behind, okay, thanks in advance al

    YanıtlaSil
  2. Orhan Pamuk benim de severek takip ettiğim bir yazardır ayrıca Masumiyet Müzesi kitabını da ikinci kez okuyacak kadar çok severim...ama saklıyorum müzeyi gezdikten sonra tekrar okuyacağım:))
    Dün tesadüf Cihangirdeydim ve müzenin yerini keşfettim yalnız söylentilere göre tam açılış günü belli değilmiş,daha tadilat varmış.
    Bakalım ben de takipteyim...
    Orhan Pamuk'un Babamın Bavulu kitabını da eğer okumadıysan tavsiye ederim hayal kahvem:)

    YanıtlaSil
  3. penyuluh perikanan, teşekkürler:)

    YanıtlaSil
  4. Selam Natalie, bu ayın 28'inde Masumiyet Müzesi açılıyor işte:)
    Basın tanıtımı yapılmış. Şahane bir durum bu... Bir romanın müzesinin olması var ya merakımı acayip kışkırtıyor benim:))

    Off, anlatamam:)))

    YanıtlaSil
  5. Evet Buket, Masumiyet Müzesi açılıyorrrr:))

    YanıtlaSil
  6. lütfen birlikte gidelim lütfen lütfen... ben de hafta sonu gazetede okudum ve mutlaka hayal kahvem'le gitmeliyiz diye geçti aklımdan. orhan pamuk'u seviyoruuuuum.

    YanıtlaSil
  7. Birlikte gideriz elbette Kara Kitap.
    Hep birlikte gideriz sakın merak etme:)

    YanıtlaSil