7 Ocak 2010 Perşembe

Yüksek Kişilik Sahibi Olanların Başvurması Rica Olunur.

Şöyle bir geçmiş yazılarıma göz attım. Görmek ve körlük hakkında ne çok yazı yazmışım. Bir yıldır bloğa yazıyorum. Kendimi yazdıkça tanıyorum. Mesela görmek ve körlüğü bu kadar önemsediğimi bilmiyordum. Kitaplığa baktım ki, bir kitabım daha yok mu körlük üstüne? Elias Cannetti’nin yazdığı, Ahmet Cemal çevirisi ile Körleşme! Ben bu romanı nasıl atlamışım? Oysa Hayal Kahvem’e yazmalıydım. Mesela romanın baş karakteri Profesör Kien o kadar enteresan biridir ki anlatamam! Tam nev i şahsına münhasır biri. Tuhaf bir kitap kurdu örneği. Evi o kadar kitaplarla doludur ki ayna koyacak bile yer yoktur. Ne kendi görüntüsünün ne de insanların onun için önemi vardır. Varsa yoksa kitaplar. Hayatını kitaplar doldurur. Sabahları yürüyüşe çıkar sözgelimi. Bu gezintilerin sebebi kitapçı dükkanlarının olduğu yerlere yürümek ve mağazalardaki kitap kokusunu ciğerlerine doldurmaktır. Böylece gücü yenilenmektedir. Bildiği dillerin sayısı bir düzineyi geçmektedir. Ama konuşmayı hiç sevmez. Düşüncelerini söz yerine yazı ile dile getirir. Zamanının en ünlü sinoloğudur. Tartışmalı her türlü konuda Profesör Kien’e danışılmaktadır. Davet edildiği konferanslara, hatta kendisinin konuşmacı olarak davet edildiği konferanslara bile son anda gitmez. Kendi el yazısıyla yazdığı bilimsel bildirilerini başkasına okutturur. O kadar insan içine girmez ki, yüzünü unuturlar. Fotoğrafını isterlerler. Hiç fotoğrafının olmadığını, çektirmeyi de düşünmediğini bildirir. Otuz yaşındayken bir vasiyetname yazar. Tek maddelik bu vasiyetnameyle, kafatasını içindekilerle birlikte bir beyin araştırma enstitüsüne bırakır. Gerekçe olarak, gerçekten olağanüstü bir nitelik taşıdığını düşündüğü belleğinin belki özel kafatasıyla, belki de beyninin normalden daha ağır oluşuyla açıklanabilmesi olasılığının faydası olacağını ileri sürmüştür. Profesör Kien günün birinde kör olmaktan çok korkar. Böyle bir durum söz konusu olsa, kitaplarını okuyamayacağı için kendini öldürmeye ant içer. Evinin camlarını iptal ettirip duvar ördürür. Tüm duvarları kitapları ile doldurur. Hayatının vazgeçilmezidir kitaplar. Daha fazlası hatta. Hayatının tamamını kitaplar doldurur. Bir gün gazeteye bir ilan verir:

“Çok büyük bir kitaplığı olan bilim adamı, evinin işlerine bakacak ve sorumluluk bilinci taşıyan bir kadın aramaktadır. Ancak çok yüksek kişilik sahibi olanların başvurması rica olunur. Bu nitelikte olmayanlar, kapı dışarı edilecektir. Ücret önemli değildir.”

Sonra mı ne olur? Merak eden kitabı alır ve okur. Bizzat kurduğumuz dünyaların bize nasıl yabancılaştığını ve kendi cehennemimizi yaratmayı nasıl becerebildiğimizi anlatan nefis bir romandır Körleşme. Bana göre, Nobelli yazar Elias Canetti’nin bu romanı mutlaka okunması gereken romanlar arasındadır.

4 yorum:

  1. Gerçekten merak uayndırıyorsunuz. Bunun nedeni anahtarları insanın eline veriyorsunuz. Ben öyle hissediyorum. Bir harita çiziyorsunuz. Ve işaretlediğiniz yerleri beğeniyorum. Teşekkür ederim.

    YanıtlaSil
  2. Sevgili arkadaşım
    Hayat sisli bir günde dümen tutmak gibi bazen.
    Dümeni ne tarafa döndüreceğin senin elinde
    ama neyle karşılaşacagın senin elinde değil.
    Ruhunun derinliklerinde yola cıktığında yazmak da öyle.
    Sizi çok başarılı ve paylaşımlarınızı samimi buluyorum.
    Kutluyorum.. sevgi ve saygılarımla :)

    YanıtlaSil
  3. Ablacığım kitabı çok merak ettim. Uzun zamandır beni alıp sürükleyecek bir kitabı bulamıyordum. Kitabın konusu beni oldukça heyecanlandırdı. Okumak için sabırsızlanıyorum. Tabiki senin romantik kardeşin olarak,yazarın aradığı, evinin işlerine bakacak ve sorumluluk bilinci taşıyan kadın ile arasında bir aşk olmazsa olmaz.Benimle dost olmak için romantik kişilik sahibi olanların başvurması rica olunur. Sevgilerimle...

    YanıtlaSil
  4. Nihayet benim kardeş, çok şükür yorum yazmış:)
    Oh yaw! Arada şenlendirsene Hayal Kahvem'i..
    Romantik buldun bu kitabı öyle mi? Valla kitap isteme benden buz gibi soğurum senden:)Merak etme alacağım sana, en kısa zamanda:)
    Canım kardeşim, duydum ki küçük Ali su çiçeği olmuş. Hiç şaşamadım valla. Senin gibi romantik bir annenin çocucuğu kaba kulak olacak değil ya!
    Pes ama Tuğba, şaşıyorum sana.. Virüslerin bile romantik isimlilerini nasıl buyur ediyorsun yuvana!
    Bir keresinde de sen bir döküntü dökmüştün de.. Adı ne diye sormuştum sana. Rose demedin mi? Bayılacaktım az daha:) Hahha! Hastalığa gülünür mü deme.. Ne var? Su çiçeği işte... Adı üstünde.. Hem sulu.. Hem de çiçekli. Boşver. Sen bana bakma. Bloğa yorum yazdın ya. Şımardım galiba. Pazar akşamı. Sözüm söz. Bakacağım çocuklarına:))
    Haa.. Bu arada. Seninle dost kalabilmek için şiirler yazıyorum romantik romantik ne yapayım daha:)Ne çok şey öğreniyorum ama senden. Başöğretmenimsin sen kardeş!

    Rebeka. Şiir gibi yazmışsınız. Her zaman beklerim. Hatta yanınızda Dostça'yı da getirin olmaz mı:)

    Ala, yorumlarınız için teşekkür ederim. Katkım oluyorsa ne mutlu bana

    YanıtlaSil