28 Ocak 2010 Perşembe

Kaçmanın Her Türünü Severim. Bu Kez İşin Kolayına Kaçtım!

İlla kaçmak isterim bir yerlerden. Kimi zaman evden kaçarım, kimi zaman da ofisten. Tamam. Bu akşam değişik bir kaçma yolu deneyeyim öyleyse dedim ve işin kolayına kaçmaya karar verdim. Tatlı niyetine bir şey yapmaya heves ettim. Öyle şerbetli, hamurişi birşey olsun istemedim. Çocukluğumun pötibör bisküvili tatlısını yaptım. Bir kat pötibör bisküvi, bir kat puding. En kolay ve en hafif tatlı çeşidi. Hem işin kolayına kaçmakla keyiflendim, hem de on dakikada tatlı işim bitti. Dedim ki " Ağız tadı bukadar mı değişmez bir insanın? Bu kadar mı eski lezzetlerini arar?" Bizim zamanımızda binbir çeşit bisküvi yoktu ki. Ya pötibör bisküvileri çaya banardık. Ya da annemiz pötibör bisküvi üzerine kakaolu muhallebiyi dökerdi. Nasıl iştahla yerdik. Oh ya! Öpebilsem kendimi alnımdan öpecektim vallahi. Ne iyi akıl ettim. Çocukluğumun sütlü ve pötibör bisküvili tatlısı, bir ömre bedeldi.!

Bak şimdi. Yukarıdaki cümlemde değişmeyen ağız tadı deyince aklıma ne geldi. Hiç Tan Oral'ın Değişen Ağız Tatları başlıklı yazısına denk gelmiş miydin? Kadıköy'de bir lokantada yemek yiyordum. Bir yandan da, oradaki Yemek ve Kültür adlı dergilere göz atıyordum. İşte o dergilerden birinde Tan Oral'ın bu yazısı vardı. Yazısı anne yemeklerini hatırlamakla başlıyordu, eski ve yeni lokantaları mukayese ederek devam ediyordu. Sonra hazır yemekler çoğaldıkça, eskiden mutfakların, evlerin en geniş, en aydınlık, en iyi yerindeyken, sonradan iyice daralıp karanlıklaştığını söylüyordu. Tabi bunun en büyük sebebinin, çalışan kadınların mutfağı yavaş yavaş terk etmesi olduğunu düşünüyordu. Ancak günümüze geldikçe, hazır mutfaklar sayesinde evlerdeki mutfakların genişleyip, renklendiğini anlatıyordu. Eski ve yeni yemek pişirme alet ve usullerinden yağlara, eski ve yeni ekmek pişirme yöntemlerinden - ki bunu anlatıyorken Oktay Akbal'ın Önce Ekmekler Bozuldu kitabının altını çiziyordu- simide, çaya, kahve ve gazoza kadar geniş bir bakış açısıyla değişen ağız tadlarımızı anlatıyordu. Mesela kahve, çayın kayınbiraderi oluyormuş biliyor muydun? Yeminle ben Tan Oral'ın bu yazısını okuyunca öğrenmiştim.

Yazının sonlarına doğru, yemeklerin dünyayı dolaştığını, dolaşırken de yola çıktıkları yeri unutmadığını söylüyordu. Arnavut ciğeri, Çerkez tavuğu, Tatar böreği, Acem pilavı, Şam tatlısı, Laz böreği, Rus salatası gibi yemekleri örnek veriyordu. Ayrıca memleket içinde de durum farklı değildi. Çıktığı yerin ismini almış, İzmir köfte, Adana ya da Urfa kebap, Adapazarı ıslama köfte, Bursa iskender, Ankara tava gibi o kadar çok çeşit yemek adı vardı ki. Enteresan bir şey daha okumuştum. Kolaya kaçılarak yapılan yiyeceklerden biri olan sandviçin, kumarbaz İngiliz Bay Sandwich'in oyun masasından kalkmadan karnını doyurabilmek için uydurduğu ekmek arası peynir olduğunu ve tüm dünyaya oradan yayıldığını gene Tan Oral'ın bu yazısından öğrenmiştim. Bu güzel deneme yazısı tatlılarla bitiyordu. Tan Oral tatlıların lezzetli olduğu kadar şakacı olduklarından da söz ediyordu. Bunlara da Vezir Parmağı, Dilber Dudağı ve Kadın Göbeğini örnek veriyordu. Çizim dünyasının ünlü ismi yazısını şu fıkra ile sona erdiriyordu: Yamyam ailesi sofrada atıştırırken ufaklık boyuna konuşur, annesi de onu azarlar; annesi çocuğuna "ağzında biri varken konuşma!" der. Nasıl ama? Demek ki dünyanın her yerinde aynı yemek yeme adabı var:) Bunu da Tan Oral'dan öğrendim. Afiyet olsun.

9 yorum:

  1. Mmmm... Pötibörlü pasta. Ne kadar da çok severdim küçükken. Büyük ihtimalle hala seviyorumdur ama yemeyeli o kadar uzun zaman oldu ki...

    Tan Oral doğru söylemiş, mutfaklar eskiden daha renkli, daha aydınlıktı. Şimdi ise çabucak bir şeyler atıştırıp çıkılan bir yer oldu.

    Yamyam fıkrasına bayıldım bu arada :) Teşekkürler..

    YanıtlaSil
  2. Selam Mit, pötibör bisküvili pasta yapmak çok kolay. Kendinizi ödüllendirin ve yapın. Bir paket kakaolu puding alın. Üzerindeki tarife bakıp, 2.5 bardak sütle pişin. Sonra bir sıra pötibör yerleştirin bir dikdörtgen tabağa. Üzerine pudingten sürün. Tekrar bisküvi. Tekrar puding. İnşaat yapar gibi hani:) En üste pudingin tamamını boşaltın. İşte hazır bile. Niye beklemişim ki şimdiye kadar? Ne uzun zaman olmuş yemeyeli gerçekten... Kolaya kaçın sizde:) Eve gidince yapın:)

    Evet, yamyam fıkrası çok güzel sahiden:)
    Ben teşekkür ederim.

    YanıtlaSil
  3. İŞİN KOLAYINA kaçma hakkımı kullandım arkadaş,hem arada hazır reçel alacaksın ki reçellerimin kıymeti bilinsin:-)))...Geçen gün bir kilodan portakal reçeli yaptım beş günde bitti,hazır aldığımda aylarca sürünüyor.yeniden portakal reçeli yapacağım,tabii daha fazla..hımmm reçel adını andığına göre sana reçel verme vaktim gelmiş.. geçen sene böğürtlen diktik bahçeye,bu yaz ellerinle taplatıp,sana reçel yapacağım sözzzz..

    YanıtlaSil
  4. Oyaa... Yeminle hiç reçel kalmadı. Bir damla bile yok. Bilirsin senin verdiğin reçelleri
    bizim evdekilere asla koklatmam. Yalnız ben yerim doya doya... Buna rağmen bitmiş.
    Portakal reçeli yaparsın da nasıl bir küçük kavanoz vermezsin bana arkadaş! Of ya! Olur mu ama Oya! Küstüm valla:)

    Bak ne diyeceğim...Rabia Teyzenin fasülye turşusu geldi. Hımm. Ne yalan söyleyeyim vermeyecektim sana:)
    Of.. Tövbe Yarabbim, ben niye böyle cimri biriyim yemekler konusunda. Sen de unuttun beni işte, portakal reçeli vermedin değil mi?
    Tamam.. Tövbe... Bak daha var fasülye turşusu..
    Valla.. Söz... Vereceğim sana... Bana reçel yollasana... Lütfen Oya:)

    YanıtlaSil
  5. Almadan vermek alllaha mahsus..tamam anlaştık,al reçeli,ver turşuyu kardeş:-)))...

    YanıtlaSil
  6. Ben şimdi durup dururken nerden fasülye turşusunu işin içine karıştırdım ki! Zaten verecektin bana portakal reçeli.Hımm.. Gizli saklı bir şey olmaz mı bende:)
    Oya. Bak, turşu tek başına iyi gitmez ki.
    Sen şahane kurufasülye yaparsın ya hani.
    Yapsan kurufasülyeyi. Ben Rabia Teyze'nin taze fasülye turşusundan yarım kavanoz ayırıp sana gelsem. Turşu ile birlikte, üzerine kırmızı acı biber serperek, kuru fasülyeyi yesek.
    Sonra sen bana koca bir kavanoz portakal reçeli versen. Ben eve dönsem. Reçeli evdekilerden gizlemek için, buzdolabının arka köşesine gizlesem. Önüne diğer kavonozları dizsem. Sonra gizli gizli yesem bitirsem.
    Şahane olmaz mı? Tamam mı? Anlaştık di mi?
    Son derece hakkaniyetli bir anlaşma değil mi sence:))

    YanıtlaSil
  7. saftiriğim diyorsun,yok yok pardon demeyiceğim:)))bir reçelin R si dedim kemen turşuları açık verdin ah benim temiz kalpli arkadaşım( saftorikin kibarcası temiz kalpli).tammmm da böyle düşünürken yarım kavonaza,bir büyük kavanozz diye yazınca fikrim değişti.sen ne cinsin cinnn:))..canımsın benim ,iyiki varsın..reçel kazanları sana feda olsun...

    YanıtlaSil
  8. Oyacım. İnan, cinlik falan değil bu.
    İçimde asla kötülük yok. Bak bilirsin, isteyin canımı vereyim. Sadece kitap verme ve yemek paylaşma konusunda cimriyim. Gizlemiyorum ki. Bak işte açık açık itiraf ediyorum.
    Oyaa.. Şey.. Baktım çok az kalmış turşu. Ben sana turşu vermesem. Olmaz mı?
    Senin son cümlen o kadar hoşuma gitti ki!
    Ben gelsem ve senin reçel kazanında yüzsem:)

    YanıtlaSil
  9. Çok hoşsunuz ikinizde güldürdünüz beni.
    Biriniz recel digeriniz turşu canavarı.
    Bu arada reçel kazanında yüzmek fikrini cok tuttum. Ama reçel sıcak olmasın ılık olsun..süt banyosu oluyorda reçel banyosu neden olmasın? Padişahlarımızın aklına gelse idi onu da yaparlardı hem de gül reçeli banyosu ne hoş diymi?
    Tabii reçelin kıvamı cok önemli. Sağlık güzellik için girip.. macun şekeri gibi çıkmak da var işin ucunda :) hay siz cok yaşayın emi. Ben şimdi bunu hayal eder eder gülerim
    Sevgiler

    YanıtlaSil