20 Aralık 2010 Pazartesi

Yoksa Ben Artık Filmleri De Şiir Olarak Mı Görüyorum?


Bu hafta sonu var ya tam manasıyla tembeldim. Üzerine afiyet nasıl bir miskinlik halindeydim anlatamam sana. Hey! Kaçırır mıyım bu vaziyeti. Benim gibi durmaz oturmaz bir bünye hemen durma hakkını kullanmalı bu durumda. Hiç kaçırmamalı hiiççç... Sermeli kendini bir halı gibi yere... Uzanmalı iki doksan şöylee... Asla hareket etmemeli...  Bırak parmağını, kılını  bile kıpırdatmamalı. "Ne güzel çalışmamak arkasından da dinlenmek!"demeli o güzelim Meksika atasözü gibi... Ben de abarttıkça abarttım sahiden tembelliği... Bu arada film seyrettim uzandığım yerden.  Ingmar Bergman’ın iki filmini arka arkaya seyrettim. Daha önce Ingmar Bergman filmi hiç seyretmemiştim. Dünya sinemasına damgasını vurmuş ünlü yönetmenin, iki siyah beyaz eski filmini seyredince ne hissettiğimi, sonra azıcık hareket edeyim de  Hayal Kahvem’e yazayım istedim. Şöyle bir doğrulup  arkama yaslandım. Düşündüm.  Ingmar Bergman filmlerini seyredince bil bakalım ne düşündüm? Of, şiir tabii... Şiir... Sinema ve şiir. Ingmar Bergman filmleri hafızamda şiiri çağrıştırdı inan ki... Filmlerin konularına ve karakterlerine şimdi hiç girmek niyetinde değilim. Bak şimdi... Sinemanın tüm sanatları içine aldığı kesin.  İşte seyrettiğim bu iki filmin  nasıl şiirsel bir anlatımı vardı anlatamam sana. Acaba Ingmar Bergman filmlerine şiir gibi sinema denmiş midir? Ben tek bir şiir yazmamışken, Ingmar Bergman sinemayla şiir yazmak istemiş olabilir mi? Şair sözcüklerle nasıl dizelerini peş peşe dizip şiirini oluşturuyorsa, Ingmar Bergman  da görüntü ve diyaloglarla resmen şiir gibi filmler yapmış desem yanlış olur mu, bilmiyorum ki? Allahım yoksa ben artık her şeyi şiir olarak mı görüyorum?,


Ama inan bana Ingmar Bergman görüntüleri sanki belli bir ritimle birleştirilmiş. Yüzler, yüzlerdeki ifadeler, bakışlar, dudak kıvrışlar, mekanlar, nakarat gibi tekrarlanan aynı görüntüler, Aynanın İçinden filmindeki o muhteşem pencere görüntüsü misal, seyredince şiirsel bir his geçiriyor.



Tamam  iki Ingmar Bergman filmi seyrettim. Üstelik ilk kez bu yönetmenin filmlerini seyrettim. Ne yalan söyleyeyim, gerçekten şiir gibi geldi bana, pek sevdim. Sadece şiir gibi film diyorum ya, bu doğru bir benzetme mi emin değilim. Şiir okuyunca okuduğum şiir benim hayal gücümle sınırlı ya hani… Kişileri, mekanları, durumları ben istediğim gibi hayal edebilirim. Seyrettiğim film için, şiir gibi film desem de, görüntüsüyle hayalimi sınırlıyor. İnsan tipleri, manzaralar, mekanlar yönetmenin istediği gibi. Onun muhayyilesinin beyaz perdeye aktarılmış hali. Benim bu seyrettiklerim üzerine düş kurmam mümkün değil ki… Dolayısıyla şiirin dünyası bence sinemadan daha geniş.  O zaman şöyle mi toparlamalıyım bilmem. Ingmar Bergman bana göre şiir gibi  filmler çevirmiş. Böyle hissettim. Yarabbim, ben sinemadan bahsediyorken nereden gene şiire girdim? Şiir düşünmeden bir film bile seyredemeyecek miyim? Sonra toparla yazının sonunu toparlayabilirsen… Aslında nasıl tembeldim! Yoksa inan ki üç dize şiir hemen şuraya yazabilirdim diyeceğim demesine demeyeyim... Sonra şiir yazamadığım için  kendime o kadar gülüyorum ki gülmekten pıtır pıtır yaş akıtıyorum gözlerimden... Görüyorsun değil mi, şiir yazamıyorum. Ama filmleri bile şiir gibi görüyorum. Bu feleğin bana bir dayağı mı yoksa kıyağımı bilemiyorum... Kıyağı bence.. Kıyağı... Bakma böyle acıklı yazdığıma.  Seviniyorum.


2 yorum:

  1. Sevgili Vildan,

    Şiir yazmadığınızı söylüyorsunuz, şiir yazmaya çalıştınız da ortaya hiç bir şey çıkmadı mı yokda hiç denemediniz de bir tür ön yargı mı yoksa ortaya çıkacak olanın şiir olmayacağı kaygısı mı; o zaman bir soru şiir nedir diye, kütüphanme bakıyorum, 'Şiirin ilkeleri', ' Şiir nasıl yazılır', 'Şiir Sanatı' ve şiir üstüne yazılmış bir çok kitap var, hiç biri standart bir açıklama getirmiyor şiire dair, her yazar şiiri kendine göre anlatmaya çalışıyor, demekki şiir kalıplara uymayan bir şey, demekki şiir en kısa şekilde duygularını anlattığın bir tür, şiirin amacı okuyanda bir ruh hali yaratmak olmalı... Vildan siz deneyin yine de ne çıkar, bakarsınız eliniz alışır şiire, zaman zaman şiir de yazarsınız, merakla bekleriz şiirlerinizi... Sevgiler...

    YanıtlaSil
  2. Nessuno, biliyor musunuz şimdi siz bu soruları sorunca düşündüm... Ben şiir yazmayı hiç denemedim. Hiç! Ben şiir severim. Şiir okumaya bayılırım. Hayal Kahvem'e yazı yazmaya başladıktan sonra hatta bir kaç ay evvel hiç şiir yazmadığımı farkettim. Bu benim şimdiye kadar hiç dikkatimi çekmemiş. Dikkatimi çekmediği gibi beni rahatsız da etmemiş. Şimdi dert etmeye başladım.
    1-Acaba neden şiir yazmadım?
    2-Acaba neden hiç şiir yazmak istemedim?

    Dediğiniz doğru. Aynı öykü yazmak gibi, hani Burcu ve Tomrukcan öykü yazma teknikleri ile bir konu üzerinde anlaşıp öykü yazmayı deniyorlar ya, şiir de aynen öyle bir teknikle yazılabilir elbet... Niye olmasın?

    Yooo... Ben ilkeli, teknikle şiir yazmak istemiyorum ki. Benim istediğim içimden gelerek,
    yoğun bir duyguyla şiir yazmak. Oturup şimdi şiir yazmaya uğraşacağım diyerek şiir yazmak değil yani anlatabiliyor muyum?

    Neyse, gene de şiiri seven biri olduğum için ve her şeyin şiirsel bir yönünü hisseden bünyeye sahip olduğum için şükrediyorum. Belki böyle doyuruyorum kendimi... Fazla abartınca bana şiir yazma enerjisi kalmıyor belki.. Kim bilir?
    İlginiz için çok teşekkür ederim. Sevgiler...

    YanıtlaSil