10 Aralık 2010 Cuma

Efsane Kaya Amca ile "Mızrap, Parmak, Kulak" Vaziyetlerimiz


"Yok!" dedim Kaya Amca'ya. Bende sanata hiç kaabiliyet yok. Yapamayacağım sanırım. Olmayacak. Hiç yormayayım sizi." 

Of! Bende neden  her şeye  fena halde merak var?  Öyle böyle değil hem de. Resmen oburluk derecesinde. Bir dur değil mi? Bir otur hanım hanımcık oturduğun yerde.. Zaten işin gücün var. Ya Hayal Kahvem. Yaz babam yaz. Sanki arkamdan atlı kovalayan var. Nedir bu yani?  Bütün bunların üzerine illa bağlama çalacağım diye çırpınmam niye? Of! Bazan var ya.. yok... yok... Çoğunlukla çözemiyorum kendimi. Erkin Koray söyler ya hani o kendine has sesiyle... "Arap saçına döndüm. Çöz beni arap saçı. Çivi çiviyi söker. Budur bunun ilacı." Kaya Amca dediklerimi hiç dinlemedi. Hiiiç! Ofise geldi. Utandım tabii.. Durmadan  gamlı baykuş misali bıdı bıdı bıdı bir sürü bahaneler  öne sürüyorum. 

"Kaya Amca, üzülüyorum sizin için. Buraya kadar geliyorsunuz. Çalıştırıyorsunuz. Diyorsunuz ki, "Mızrap, parmak, kulak... Bu üçünün koordinsayonunu sağlayacaksın." İyi ama Kaya Amca bende hiç kulak yok ki. Öğrenemiyorum. Ben bağlamamın teline teline vurup şöyleee derinlerde gezinmek istiyorum. Ama olmuyor ki... Kaabiliyetim yok benim Kaya Amca. Israr etmenin anlamı yok anlatabiliyor muyum? Sizi yormak istemiyorum." dedim. Güldü Kaya Amca. "Ben bu manzarayı bir yerden hatırlıyorum." dedi. Aynen senin gibiydim bende... Hemen öğrenmek, hemen çalmak istiyordum.  Benim hocam Alaattin Palandöken'di. O güzelim Amasya şivesiyle "Gayacım, acele etme gulum! Sen beni geçecen... Merak etme!" derdi. Dur bakalım! Dün bir bugün iki. Şimdi al bakalım bağlamanı eline. Hiç boşuna dertlenme. Bugün yeni bir türkü öğreneceğiz." dedi.  "Su sızıyor sızıyor. Taşların arasından. Eğil bir yol öpeyim. Kaşların arasından" Kaya Amca vurdu bağlamanın tellerine. Allahım, ne güzel çalıyor! Gene bağlama öğrenmeye iştahlanmaya başladım iyi mi? Notasız öğretiyor. "Mızrap, parmak, kulak!" Sıırımız bu! Aldım Gönül'ü elime... Şivemi değiştirdim. Eğildim bağlamamın kulağına... Usulca dedim ki:  "Gız, mahcup etmeyesin beni Gaya Amca'ya... Aman haa!"  İnanmıyorum. Dinledi sanki beni. Öğrendim bu türküyü çalmayı iyi mi? Çalabiliyorum vallahi... "Kar yağıyor yağıyor... Abamı giyeceğim... Sakallıya varıp da... Baba mı diyeceğim." Hey, yok ben gene vazgeçemeyeceğim. Bağlama çalmayı öğreneceğim galiba.... Sağolun var olun köyümün efsanesi Kaya Amca!

3 yorum:

  1. :) Öğrenirsin umarım sadece kendine güven.

    He sen çokmu biliyosun diyebilrsin bana ben bilmeyom gayri ama senden umutluyum :D

    YanıtlaSil
  2. Bağlama çalmayı öğrenemedik ama ağız mızıkası taşıyorum ben. Hüzünlendiğimde bir bir acıklı name, sevindiğimde de, bir şen şakrak bir nameyi üflüyorum.

    Bu arada; Mehmet Akif Bebeğin ziyaretçisi yine geldi.
    Fakat pencere camı kapalı olduğu için, camda nöbet bekledi. Bebek ile kedi arasındaki garip iletişim onların arasında derin bir arkadaşlığı simgeliyordu.

    http://mefkuremiz.blogspot.com/

    YanıtlaSil
  3. @Kitap Cadısı, hım... Teşekkürler:)

    @Profösör, Ağız mızıkası deyince aklıma Clint Eastwood'un filmi gelir... İyi Kötü Çirkin...
    Ağız mızıkasından çıkan ezgiler ve arsından
    niriniri niiii... niii niii niii !!!!

    YanıtlaSil