19 Ağustos 2013 Pazartesi

Ne Ki Garibanın Tekiyim, Varım Yoğum Düşlerim.

 
"Elimde olaydı atlaslar sererdim ayaklarının altına
Ne ki garibanın tekiyim, varım yoğum düşlerim.
Düşlerimi serdim ben ayaklarının altına
Nazik ol lütfen, üzerine bastığın benim düşlerim."
William Butler Yeats


Karaköy'den Eminönü'ne doğru yürüyordum. Takvime göre güzün bitmesine üç gün kalmıştı. Ha geldi ha gelecekti ya... Kışın eli kulağındadı. Acaba uğraşsam, bir mevsimin diğerine döndüğü o efsunlu anı hissedebilir miydim? Hissedebileceğimi hayal ederek yürümeye devam ettim. Galata Köprüsü'ne vardığımda, günün minesi soluvermiş, esmer renkli sema gökyüzüne sereserpe yayılıvermişti. Hava ılık, deniz berrak, tarihi yarım ada ise tek kelimeyle büyüleyiciydi. Köprü üstünde balık tutmakta olan insanları seyrede seyrede yürümeye devam ettim. Sait Faik öyküleri sebebinden midir bilmem, denizi, balığı, balık tutanı, ekmeğini denizden çıkaran insanı çok severim. Baktım, genç bir adam oltasını çekti.  Çırpınmakta olan iri bir balık misinanın ucunda göründü. "Vay anasını!" dedim içimden. Adamın yüzündeki sevinci farkettim. "Vay canına" dedim bu sefer. Ben bilmiyorum. Hiç tatmadım bu tür sevinci. Balıkçının sevincini seyretmek hoşuma gitti. 

"Balık tutmak ne güzel!" diye aklımdan geçti. Çantamı omuzuma iyice yerleştirdim. Balıkçıyı seyre devam ettim. Adam misinanın ucundan balığı çıkarma gayretindeydi. Nasıl itina, şefkat ve sabırla balığı ağzındaki iğnesinden kurtarmaya çabalıyordu anlatamam. Az sonra ölecek balığa bu kadar merhamet göstermesine anlam veremedim. Sonra kızdım kendime. Ne fena biriyim diye aklımdan geçirdim. Tüm merakımla  seyretmeye devam ettim.  Adam yan tarafında oturmakta olan  ihtiyara seslendi. Baktım. İhtiyar adam, kendi girdiği halin insanı olan biriydi. Dizlerine dayanarak kalktı. Oltanın ucundaki balığa baktı. Hoyrat davranmadı. Gözlerim şahit. Balığı merhametle tuttu. İşinde mahirdi. Tek hamlede iğnesinden çıkardı. Genç balıkçının eline bıraktı. Nasıl hoşuma gitti anlatamam. Bu seyri bembeyaz tülbente sardım. Hafızamın "zamanı geldiğinde ilaç yerine kullanılacak anılar" bölümüne yerleştirip bıraktım. 

Köye döner dönmez ilk denk geldiğim arkadaşıma, bu olayı mutlulukla anlattım. Dedim ki: "Balığın ağzı yırtılmasın diye gösterdikleri çaba ne hoş değil mi?" Sadece gülümseyerek değil, küçümseyerek dinledi beni.  Bir tokat indirir gibi "Ne safsın. Sanırım misina iğnesinin kaç para olduğunu bilmiyorsun." dedi. Sana bir şey söyleyeyim mi, o an duyduğum his feciydi. Bir süre çivilendim, öylece kalakaldım. Sazanın tekiydim. Adamlar aslında balığı değil, misina iğnelerini düşünüyorlardı demek ki! Ne fena! Ne yalan söyleyeyim, etkilendim. Acıtan bir hayalkırıklığı hissettim. Gözlerim buğulandı. Arkadaşım vaziyetimi farketti. Güldü. "Boşver dediklerimi, sen  gene balık daha fazla acı çekmesin diye, balıkçıların öyle davrandıklarını düşünmeye devam et." dedi. Gitti. 

İnan saflığıma değil, hayal kırıklığıma kederlenmiştim. Bu durumu kabullenmedim. Ruhum yaralanmıştı. Acilen tedaviye ihtiyacım vardı.  "Zamanı geldiğinde ilaç yerine kullanılacak anılar" arasından, son anımı hemen çekip çıkarttım. O günü başa sardım. Dört gün öncesine, ihtiyarın, genç adamın eline balığı bıraktığı zamana ışınlandım. Genç balıkçı sonra ne yapmıştı peki, diye  düşünmeye başladım. O zaman, o mekan ve o adam bir mıh gibi hafızama işlenmişti. Genç balıkçı elindeki oltayı köprünün duvarına dayadı, bıraktı. Sonra çırpınan balığı iki eliyle tuttu. Yüzüne doğru yaklaştırdı. Balığın ağzına şefkatle baktı. Gördüğünden memnun kaldı.  Balığı su dolu kovaya usulca bıraktı. Ne hoştu! Böyle hatırlamak hoşuma gitti. Sevindim. Anımı bembeyaz tülbente gene sardım.  Hafızamın "zamanı geldiğinde, ilaç yerine kullanılacak anılar" bölümüne, itinayla yerleştirip bıraktım. 


8 yorum:

  1. Olsun..biz iyi düşünmeye devam edelim...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Zaten değişemem ki Neşeli ve İncili Günler. Böyleyim:)

      Sil
  2. O saf düşünceye bende kapılmıştım..doğal ama yaşım henüz 11 di..:)
    İnsan beyni ne ilginç di mi? İstediğimiz gibi anılara almak bizim elimizde :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Crazywomanrosemary, hani "7 sinde neyse 70 inde odur" diye söylenir ya,
      sanırım ben o cinstenim:)

      Sil
  3. sait faik demişken benim aklıma ilk büyük bir öykü ustası geliyor sonra balık tutmayı çok sevmesi ve uslanmaz bir küfürbaz olması :)
    ben misina iğnesi ve balık arasındaki gerçekliği şu anda öğrenmiş durumdayım :)
    acı gerçekler koleysiyonunun yeni parçası :)
    elinize sağlık...

    YanıtlaSil
  4. Şefkat bardaki sarışın kız değil çok şükür Delal, şefkat, iki balıkçının çabası:)

    YanıtlaSil
  5. :) ... evet mutlaka öyle mutlaka.

    YanıtlaSil