Dün gece Şenol Bezci'nin karikatürünü betimleyip, görmeyen arkadaşlarıma mesaj atmış, anlaşılır olup olmadığını sormuştum. Sabah Mahmut'tan mesaj geldi. "Fiziksel durumlarını daha çok betimleyebilirsin. Mesela telaşlılar mı?" dedi. Arkadaşlarım yanımdayken betimlemenin daha kolay olduğunu anladım. Çünkü, bana sordukları sorulara göre anlatabiliyorum. Olsun, vazgeçmek yok. Hemen Mahmut'un direktifleri doğrultusunda betimlememe ilaveler yaptım.
"Bu karede, insanlar sağa sola yürüyorlar. Kiminin başı eğik, kimi sırtını kamburlaştırmış. Hiç birinin yüzü gülmüyor. Mutsuz görünüyorlar. Tepkisizler. Telaşsızlar. Her birinin ya elinde ya boynunda denizde boğulmamak için kullanılan can simitleri var. "
Mahmut'la sıkı bir mesajlaşmadan sonra, Şenol Bezci'nin yukarıdaki karikatürünün betimlemesini son duruma getirdik:
Mahmut'a, görmeyen birine bir karikatürü betimlerken neye ihticım olduğunu sordum.
"Göz ne görüyorsa, yorum ya da duygu katmadan anlatmak yeterli." dedi. "Baktığın gibi anlatırsan sanatsal betimleme, gördüğün gibi anlatırsan yalnızca betimleme olur. Ve sanatsal betimlemede mutlaka ama mutlaka kişisel izlenimlerin bulunduğu yorum vardır. O da ister istemez sinestezi mekanizmasını çoğu zaman olumsuz yönde etkiler" deyince, gene sineztezinin karşıma çıktığını anladım. Dedi ki Mahmut:
"O zaman sinestezi ile ilgili küçük bir tanım yapayım. Duyu organlarının işlevini duyudan algıya geçerken değiştirmek. Mesela kulakla görmek."
(Nefise'nin kocası, Burak'ın babası.
Arkadaşım. Akıl hocam.
Boğaziçi Üniversitesi'nde Psikoloji okudu.
Devlet Hastanesi'nde çalışıyor.
Deli Filozof
Çılgın öğretmen.
Çılgın öğretmen.
Beyaz baston eğitiminden tutun da, bilgisayar, kişisel gelişim, hukuk, psikoloji,
yabancı dil ve akla gelecek her konuda eğitim veriyor.)