"Hangi zamanlarda dersen, işte o zamanlarda. Hangi zamanlarda? Buğdayın taş dibeklerde tahta tokmaklarla öğütüldüğü zamanlarda. Hangi zamanlarda dersen, işte o zamanlarda. Suyun hafızasının uzak olduğu zamanlarda.
Günlerden bir gün yaşlı bir adam, üzgün bir çocuk görmüş. Yanına yanaşmış. Adını sormuş. Çocuk adının Abdulkadir olduğunu söylemiş. Yaşlı adam, çocuğun neden arkadaşlarıyla oynamadığını sormuş. Çocuk, "Biz saklambaç oynuyoruz. Ben saklandığım zaman beni kimse bulamıyor," demiş.
-Peki, gel birlikte oynayalım, demiş yaşlı adam. Önce ben gözlerimi kapatıyorum ve sen saklanıyorsun.
Yaşlı adam gözlerin kapatmış. Abdulkadir, yedi kat yerin altında bir yere saklanmış. Yaşlı adam gözlerini açmış, Abdulkadir'i yedi kat yerin altından çıkarmış ve sobe etmiş.
- Şimdi sıra bende, demiş yaşlı adam. Sen gözlerini kapa, ben saklanayım. Abdulkadir gözlerin kapatmış ve yaşlı adam bir anda ortadan yok olmuş.
Abdulkadir gözlerini açmış. Yedi kat yerin altına bakmış. Yok. Yedi kat yerin üstüne bakmış. Gene yok. Yıldızların arkasına bakmış bulamamış. Yaprakların arkasına bakmış bulamamış. Dolanmış. Dolanmış. Dolanmış. Sonunda dayanamamış. Alnını Mezopotamya'nın topraklarına dayamış. Yeri göğü yaratana niyaz etmiş.
-Ya bana bu adamın nerede olduğunu söylersin ya da ben alımı bu secdeden kaldırmam, demiş. Yeri göğü yaratan mucizesini göndermiş.
-Mezopotamya'ya gideceksin. Mezopotamya'nın kuzeyinde bir şehir var. O şehrin üzerinde bir kale var. O kalenin altında sessiz bambaşka bir şehir daha var. En alt katında da bir bahçe var. O bahçenin içinde bir kümes... O kümesin içinde bir güvercin... O güvercinin içinde bir yumurta. Aradığın şey orda, demiş.
Abdulkadir bir adımda denen yere gitmiş ve güvercini tam yumurtlamak üzereyken görmüş. Avucunu açmış. Yumurta Abdulkadir'in avucuna düşmüş. Abdulkadir büyük bir sevinçle bakmış yumurtaya ve:
-Buldum seni, demiş. Sobe."
Gizli Not- Bu masalı Ebuburak'tan dinledim. Çok sevdim. Burada dursun, okunsun, dilden dile anlatılsın istedim.