Deli Gücük adına aşinaydım. Yalanım yok, konusu nedir, Deli Gücük kimdir bilmiyordum. Tamamı Türk yazar ve çizerleri tarafından oluşturulmuş bir grafik roman olduğunu duymuştum. Zifirname, Deli Gücük'ün üçüncü serisiymiş. Memleketimin çizgi roman sevdalılarının emeklerini desteklemek amacıyla satın aldığımı söyleyebilirim. Bizim memlekette, çizgi roman çizerek geçinebileceğini düşünmüyorum. O nedenle böyle emek verilmiş yerli üretimleri çok kıymetli buluyorum. Zifirname'yi kitapçıda gördüğümde, aldığım diğer kitapların arasına koyup kasanın yolunu tutmuştum. O zamandan bu zamana kör noktamda kalmış olmalı ki bıraktığım yerde unutmuşum.
Dün gece uyuyamamıştım. Ay bulutların arasına gizlenmişti. Karanlık mı karanlık, sessiz mi sessiz bir gece hüküm sürmekteydi. Karanlıkta volta atamaktan bezgin düşmüş olmalıyım. İkili koltuğa oturdum. Ayaklarımı altıma topladım. Gene kendimle başım beladaydı. Pişmansız bir rahatlık hayal ettim. Kim bilir saat kaçtı? Koltuğun hemen yanındaki abajura uzandım. Düğmesine bastım. Oda bir nebzecik aydınlandı. Birdenbire Zifirname'yi gördüm. Sehpada, abajurun yanında duruyordu. Kitabı elime aldım. Kabına baktım. Zifiri soğuk rengi ruh iklimime iyi geldi. Kimi zaman doğruluğunu ispatlayamayacağım, benim bile doğru dürüst anlam veremediğim durumlar yaşıyorum. Kitaptan bir efsun geçtiğini hissettim. Birdenbire gözlerimi kapadım. Bir sayfasını araladım. 97. sayfa. Nasıl şahane çizimler anlatamam... Sayfaya hızla göz atıp okumaya başladım. Dondum kaldım! İlk okuduğum cümle "Ben senin vicdanınım, boşa uğraşma beni öldüremezsin" diyordu. Şöyle devam ediyordu: "Eskiden doğruları olan bir adamdın şimdi o doğrular sana hükmediyor, doğruların kölesi oldun Deli Gücük. Doğru mu değil mi düşünmüyorsun.. Vicanın ne diyor sormuyorsun artık. Hiç konuşmuyorsun benimle. Sınamıyorsun kendini."
Sonra kitabın ilk sayfasını açtım. "Doğru söylerim halk razı değil, eğri söylerim hak razı değil." diye yazıyordu. Hışımla kitabın sayfalarını dalgalandırdım. Birbirinden muhteşem çizimler... Resmen efsunlanmıştım. Arkama yaslandım. Kitabı tüm merakımla okumaya başladım.
Dün gece memleketimin yirmi iki çizer ve beş yazarının hazırladığı Zifirname'deki birbirinden büyüleyici çizgilerin ve masalların menzilinde o diyar senin bu diyar benim dolaştım dolaştım dolaştım.
"-Ne sakin bir gece değil mi?
-Sen öyle diyorsan.."
Zifirname'ye var ya... Tek kelimeyle bayıldım. Uyumuşum.