30 Ocak 2021 Cumartesi

Ölmüş Romancıların Romanlarının Okuru


"Abi, Safvet Nezihi'nin Zavallı Necdet'ni okudun mu?" diye sorunca, yüzüme acıyarak baktı. Başını iki yana sallayarak  tekrar tekrar cık cık yaptı. 

"Bütün ölmüş adamların romanlarını okumak gibi bir çaba  içinde görüyorum seni," dedi.  Şaşırdım. Tutamadım kendimi, kocaman bir kahkaha attım.  

Önce Safvet Nezihi'nin Zavallı Necdet'ini okuyacağım. Abim duysa kim bilir nasıl kızacaktır. Ardında   Peyami Safa'nın Zıpçıktılar'ını okumaya niyetliyim. 




22 Ocak 2021 Cuma

Akademisyenlerin Takibindeyim - Prof. Dr. Solmaz Zelyüt

Bu akşam kitaplığımın önünde epeyce volta attım. Son aylarda felsefe, sosyoloji okumalarına öyle bir daldım ki... Sokrates, Platon, Aristoteles dünyasına giriş o giriş...  Bir türlü çıkamadım. 

Bugün mola vermeye niyetlendim. Ruhunu ütüsüz ve buruşuk gezdirmeyi seven, insan kaybolmayı ister mi, ben işte istedim bayım, diyen, ya da ne bileyim, ey beni kesik bir korku filmine esas kız yapan hayat, diye seslenen  bir kadının dünyasında dolanmak istedim. 

Didem Madak'ın şiir kitaplarının olduğu rafın önünde durdum. Elimi kitapların üstüne koydum. Usulca okşadım. Gözlerimi kapadım. Birini çektim çıkardım. Kallavi bir kitap... Şaşırdım. Kapağına  baktım. Hey! Bu Didem Madak'ın şiir kitaplarından biri değil. Olsun. Kitap baştan sona Didem Madak'la ilgili.

2014 yılında Ege Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Kadın Çalışmaları Anabilim Dalı'nın Didem Madak'ı Okumak başlığıyla  düzenlenen anma sempozyumuna katılan konuşmacıların sunumları, Solmaz Zelyüt'ün hazırlamasıyla kitaplaştırılmış. Ben bu kitabı 2016 yılında satın almışım.   

Önce sayfalarını dalgalandırdım. Belli ki, zamanında sıkı okuma yapmışım. Cümle altlarını epeyce karalamışım. 

Oturdum. Önce ilk yazıyı okumaya girişecektim ki, başlığı gördüm.  Bana feleğin bir kamera şakası olabilir mi diyerek etrafıma baktım.

İlk yazının başlığı ne, bilin bakalım? 

Platon Didem'i Severdi. 

Vallahi hoşuma gitti. Gülümsedim. Tamam felsefecilerden kaçmaya niyetlenmiştim lakin... Madem;
Platon, Didem'i severdi.
Ben de  Didem'i severim.
O halde Platon beni severdi:)

O değil de, bu kitabı okuduğumda var ya... Taa 2016'lar yani... Yeminle...  Platon hiç ilgimi çekmemiştir. Eminim. Şimdi başlıkta Didem Madak ile  Platon'un adını yan yana görünce iki arkadaşımı görmüşüm gibi çok sevindim:)

Hep  söylerim... Meraklarım muhtelif, ilgim dağınık, bilgim yarım yamalak. 

İşte buyrun... Platon ve Didem Madak'ı unutuverdim. Bu başlığı atan  Solmaz Zelyüt'i merak ettim.  Kim acaba? Edebiyatçı mı? Hay canına sayın seyirciler!

Hemen hırkamın düğmesini ilikledim. Solmaz  Zelyüt felsefe ve mantık  profesörüymüş. Felsefe kitapları var.  Videolarına baktım.  Allahım ne ballıyım. Çıtır  çıtır Aristoteles'i anlatıyor. Harika bir kadın. Gündelik dilde örnekler veriyor.  Açık ve net. Bayıldım.  Durur muyum? Tüm kitap ve videolarıyla birlikte memleketimin   şahane bir akademisyenini daha takibe aldım.






19 Ocak 2021 Salı

Edebiyat Akrabalığı - Haydar Ergülen


Arkadaşımın gönderdiği kargo paketini açtığımda, içinden sürpriz kitaplar çıkınca ne sevindim anlatamam. 

Hepsini kucaklayasım, tadasım, koklayasım, yiyesim geldi. 

Şimdi ben böyle hissettim ya... Durdum bi... Dedim, bu sözlerin benzerlerini ben nerede okudum?  Zihnimden yuvarlanan sözler  tanıdık çünkü...

Hey! Hatırladım. Durur muyum? Hemen Bavul'un bu ayki sayısını elime aldım. Pürtelaş sayfaları çevirdim. İşte buldum. Oğuz Alkan'ın sorularını, bir kaç ay önce Nişanlılar İçin Şarkılı Alfabe adıyla deneme kitabı yayımlanan Haydar Ergülen cevaplamış. 

- Nasıl çıktı bu denemeler, diye sorunca, demiş ki:

- Yazmak ve okumak. En çok sevdiğim şeyler. Hatta okumak daha önde. Okudukça yazasım, yazdıkça okuyasım geliyor. Böylece ortaya pek çok yazı, sonucunda da kitap çıkıyor. 

Kitaplar da tıpkı şiir gibi doğanın parçası adeta.  Üzüm gibi, elma gibi, ceviz, zeytin gibi geliyor bana. Besleyici, geliştirici, güçlendirici, renkleri, biçimleri güzel. Tadları, lezzetleri apayrı. Hepsini tadasım, koklayasım, yiyesim geliyor desem şaşırma!"

Murathan Mungan, "Edebiyat akrabalıkları, hiçbir zaman buluşup bir kahve içemeyeceğiniz insanların yeryüzüne dağılmış varlığını hatırlatır size. Gene de asıl buluşmanın edebiyat olduğunu bilirsiniz." demiş ya... 

Haydar Ergüden'le sanki akrabalığım varmış gibi hissettim.  Yazdıklarını aynen yaşıyorum çünkü. Çok haklı... Her kitabın tadı, lezzeti apayrı. Hepsini tadasım, koklayasım,  yiyesim  geliyor desem şaşırmayın:)

Edebiyat akrabalığına inanıyorum. Edebiyata inanıyorum desem de şaşırmayın:D


14 Ocak 2021 Perşembe

ve Murathan Mungan ve Aristoteles ve AŞK

"Aşk ve soğukkanlık. Bir araya  gelmesi en zor ikili.

Oysa Aristoteles, vücudun en soğuk unsurunun beyin olduğunu söyler.
Aynı zamanda beyni aşkın merkezi olarak görür. 
Dünyanın çekirdeğindeki kor ile buzulların ilişkisine kadar götürür bu insanı."

NOT

Cümleler/ Murathan Mungan-Aşkın Cep Defteri

Kareler/ Son Gece-Keira Knighley-Guillaume Canet                                           


13 Ocak 2021 Çarşamba

Yoo! Whatsapp Sözleşmesi Değil, Konumuz, Toplum Sözleşmesi:)

 

OT dergisinde, Toplum Sözleşmesi Ne İşe Yarar?  Hobbes, Locke ve Rousseau diye başlık görünce, yazıya balıklama daldım. Baştan sona soluksuz okudum. Sonra tekrar okudum. Durdum. Yazarına baktım. İlker Kocael. Her ay OT dersisi alırım. Yazılarını hiç okumamışım. Tanımıyorum. 

Yazıyı üçüncü kez,  cümlelerin üzerinden tek tek geçerek tekrar okudum. Harika bir yazı. Geçen hafta final sınavlarım vardı. Hobbes, Locke, Rousseau ve hatta  Wittgenstein'ın düşünce dünyasında epeyce dolanmıştım. Lakin yeni öğrenmeye başladım ya, karıştırıyorum.

İlker Kocael'in OT  dergisinde, Toplum Sözleşmesi üzerinden üç felsefecinin düşünceleri arasında karşılaştırma yapması, kafamda oturmayan taşları öyle güzel yerlerine yerleştirdi ki, şaşırdım kaldım.

Thomas Hobbes, John Locke  ve Jean Jacques Rousseau  17. ve  18. yüzyılda yaşamışlar.

Daha geriye gidersem... 2.400 yıl önceleri yaşayan Sokrates, Platon, Aristoteles'den günümüze uzanan  upuzun düşünür silsilesi, sayısız  kitaplar var.

Çok merak ediyordum, ne diyor bu insanlar? Niye halen okunuyorlar? Toplum nedir? Devlet nasıl meydana gelmiş?  Devlet ve toplum arasındaki ilişkiler  hangi merhalelerden geçmiş ve geçiyor? 

İlker Kocael OT'daki köşe yazısında  Einstein'in çok sevdiği sıkça kullandığı biir düşünce deneyinden söz ediyor. Diyor ki; "Düşünce deneyi, gerçek hayatta gerçekleşmemizin mümkün olmadığı bir durumu hayal edip buradan belirli mantıksal çıkarımlar yapmamızı mümkün kılan bir araç."  Yüzyıllar boyunca bu düşünürler, "Devlet ve toplum arasında ne tür ilişki olmalıdır" sorusu üzerinde sürekli  düşünce deneyleri yapmışlar.

Okuldaki hocalarım duysa, şaşar kalırlar şu çalışkan halime... Yalanım yok... Felsefe tarihi, mantık, siyasal düşünce tarihi, sosyoloji okumaları yapmak,  binlerce  yıl öncesinden günümüze düşünürlerin dünyasında dolaşmak büyüleyici geliyor bana. Sahiden:)

Öte yandan çok başındayım. Zorlanıyorum. Yolumu açacak, okumalarımı dahası anlamamı kolaylaştıracak insanlara ihtiyacım var. İlker Kocael'in  yazısını fark ettiğim için çok şanslıyım. Yazıyı dergiden kestim. Kitaplığımın camına yapıştırıverdim.  


Eee. Bekler miyim? Hemen gugılladım. İlker Kocael'in, 2012 yılında Boğaziçi Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü'nden mezun olduğunu, Eiffel Başarı Bursu ile Fransa'da karşılaştırmalı politika yüksek lisansı yaptığını öğrendim. Halen Koç Üniversitesi'nde doktora yapıyormuş. Müthiş değil mi? 


Araştırmalarıma devam ettim. Heyy!  Harikulade videoları var. Her birini nasıl hap gibi hazırlamış  anlatamam.  "Platon'un 2400 yıl önce kaleme aldığı ve siyaset felsefesinin başyapıtı olan Devlet'i bir de benden dinleyin!" diyor mesela... Bir kaçına hemen kulak kestim, göz gezdirdim. Esprili, kolay, akıcı, günlük dilde anlatmış.  Hay canına sayın seyirciler... Ne ballıyım... Resmen hazine buldum! Yaşasııın!

Du bi... Ben bu videolara dalarsam var ya... Okulu mokulu  bırakırım. Oh! O saçma sapan sınavlardan kurtulurum:)   Ne diyeyim?  Minnettarım. 

LINK  videoları

LINK   yazıları


5 Ocak 2021 Salı

5 Kişinin Ortalaması:)


Derler ki:  
"İnsan, en çok vakit geçirdiği 5 kişinin ortalamasıdır.

Pandemi nedeniyle evdeyim. 
Evden çalışıyorum. 
Yaşadığım ev şehirden, arkadaşlarımdan uzakta.  
İşimin dışında kitaplara sığınıyorum. 
Son günlerde, daha önce hiç okumadığım kitapları okumaya başladım. 

Bu hafta en çok vakit geçireceğim kişiler, 
İbni Sina, Aristoteles, Ebheri, Farabi ve Umberto Eco.
Bakalım, beynim bu kişilerin beyniyle nasıl sekronize olacak?
Ve...
Nasıl bir ortalama çıkaracağım?
Meraktayım:)

Gerçeeekteen!



1 Ocak 2021 Cuma

ve Ders ve Sinema ve Bellek


Ders  çalışırken ara verdim. 

İkinci dünya savaşında felsefe eğitimi gördüğünü, özel ilgi alanının  hareketli görüntü ve hafıza olduğunu, sinema ve bellek kavramları üzerine eşsiz yapıtlar ürettiğini öğrendiğim Chris Marker'ın 1962 yapımı 25 dakikalık  ilginç filmini  az önce seyrettim. La Jetee.  

Küt diye bir sağ kroşe çaktı.   Filmin sonunu seyredince, başını tekrar seyretme ihtiyacı hissettim. Vay canına! Yönetmenin, diğer filmlerine girişip epeyce silkelenmek isterdim lakin,  yarın sınavlarım başlıyor.  Ders çalışmalıyım. 

Ne düşünüyorum biliyor musunuz?  Bilmediğim bir  rotada  yol almaya başladım. Enfes, nefes kesici  sulara açıldığımı hissediyorum. Şaşkın ve bahtiyarım. 


"Sıradan anları hatıralardan ayıran bir şey yoktur. 
Ne zaman ki, o anların açtığı yaralar sızlar, hatıra değeri kazanırlar."
(Filmden)



Filmle ilgilenirseniz,  FilmLoverss'da, Sinemayla Hafıza Yaratmak başlıklı  şahane bir inceleme yazısı var. Hararetle tavsiye ederim.   LINK 

2013 yılında İstanbul Modern'de Chris Marker'ın filmleri haftası yapılmış. Filmlerin neler olduğunu  buradan görebiliriz.  LINK