21 Kasım 2019 Perşembe
20 Kasım 2019 Çarşamba
Online Gezinti:)
Ne diyeceğim...
Udemy üzerinden online Ot Yaratıcı Yazarlık Dersleri'ne başladım. Yazar olmak hevesiyle değil elbette.... Hakan Bıçakçı, Murat Menteş, Selçuk Erdem, Ali Lidar, Haydar Ergülen. adlarını görünce hemen atladım. Oldum bittim hayranlıkla okuduğum yazarlar. Tekmilini bir arada bulmak dalgasız denizde sırtüstü yatmak gibi:)
Tüm paket ücreti 100.-TL idi sanıyorum. İyi ki girişmişim. Konuları nasıl hap gibi toparlamışlar anlatamam. Hatta o haplar şifa veriyor bünyeye. Öyle şahane. Bayıldım.
Şu anda ofisteyim. İşim başımdan aşkın... Lakin... Bir mola vereyim ve sizlere duyurayım istedim. Hayat paylaştıkça güzel:)
Hararetle tavsiye derim. Hiç değilse bi inceleyin isterim. LİNK
17 Kasım 2019 Pazar
Akademisyenlerin Takibindeyim- Doçent Mehmet Kerem Özel
Danzon adlı bloğu uzun zamandır takip ediyorum. Lakin Meksika halk danslarına Danzon dendiğini yeni öğrendim.
Danzon, ömrümde duymadığım isimler, daha önce hiç denk gelmediğim gösteriler, yurt içi yurt dışı tiyatro festivallerindeki özellikle danslı performanslar hakkında samimi, kimi zaman esprili yazılarını bloğunda yazıyor. Yazdıklarıyla ilgili hiç bilgim yok. Gene de, her defasında anlattığı gösterileri merak ettiğimi hissediyorum. Bu kadarla kalsam iyi. Ayrıca cahil cesaretimle yazılarına yorum yapıyorum. Hepsine gidebilmem mümkün değil deyip, bir kaç öneri yazmasını rica ediyorum. Bloğunda sabırla cevaplıyor.
Öğrendim ki, Danzon bir akademisyen, bir mimarmış. Uzmanlığı, Mimari Tasarım Kuram ve Yöntemleri, Ketsel Tasarım, Dini Mimari, Osmanlı Mimarisi'ymiş. Hay canına sayın seyirciler! Müthiş. Blog ise hayata ve sanata dair yaşadıkları, takip ettikleri, tanık oldukları ve izlenimlerini paylaştığı günlüğü... Diğer okurlarını bilmem ama... Ben... Son iki yıldır, sinema dışındaki sahne sanatlarına Danzon sayesinde giriş yaptım. Blog okuru olarak, hocanın çıtasına yaklaşmaya zorlansam bile, bilmesini isterim ki hevesle zıplıyorum:) Minnettarım.
Mesela, dün gece dünyanın en önemli dans topluluklarından biri olduğunu söylenen, İstanbul Tiyatro Festivali kapsamında Uniq Hall İstanbul'da sergilenen ve elbette Danzon önerdiği için Traptown adlı gösteriye gittim. Topluluğun daha önce herhangi bir performansını seyretmemiştim. İyi ki gitmişim. Çok etkilendim.
Doçent Mehmet Kerem Özel'in blog ve dergi yazılarını okumanızı, aşağıdaki podcast'i dinlemenizi hararetle öneririm.
blog link / podcast linki / yazılar link
15 Kasım 2019 Cuma
ANLATICI
Halil Gökhan hakkında Hayal Kahvem'e yazdığım ilk yazı, tesadüfen denk gelip okuduğum Erkekler Cennetinde Son Tango adlı kitabıyla ilgiliydi. link
Yazar, o kitapta diyordu ki: "Bu kitabın sonunu sakın kimseye söyleme! Eğer söylemezsen kitap sana büyük iyilikler yapacak. Özellikle başkalarının bilmemesi gereken, sadece senin bilebileceğin şeyleri söylemediğin için seni koruyacak." Kitaplara inanırım.
O yazımda dilim döndüğü, elim yettiğince romanın konusunu izaha girişmiştim. Lakin söz dinlemiş, kitabın sonunu kimseye söylememiştim. Sonrasında Halil Gökhan'ın tüm kitaplarını okuduğum gibi, sosyal medyada takip eder oldum. Vee zaman su gibi akıp gitti.
Bugün...
Haftanın son çalışma günümün son saatleriydi. Feci bir hafta geçirmiştim. Sıkıntı üstüne sıkıntı. Dert üstüne dert. Aksilikler havada uçuşuyor, sorunların ardı arkası kesilmiyordu. Elbette muazzam gayretler sarf ederek çoğunu halletmiştim. Lakin harap haldeydim. Yeminle... "Ben yoruldum hayat, gelme üstüme. Diz çöktüm dünyanın namert yüzüne. Gözümden gönlümden düşen düşene...." vaziyetindeydim.
Ofisteki odamda, dirseklerim masamda, ellerim yanaklarımda, dış dünyayla tüm rabıtamı kesmek niyetiyle öyleecee sus pus oturuyordum. Taaaa ki, masamda duran kargo paketini açana kadar!
Bir vakitler sosyal medyada Anlatıcı adlı bir derginin tanıtımına denk gelmiştim. , "Anlatıcı, anlatanlar, anlatmayı sevenler ve dinlemekten, okumaktan büyük haz alanlar için ne sihirli kelimedir." diye başlayan yazılar ilgimi çekmişti. Derginin e-öykü yayını olacağı gibi, abonelik durumunda basılı formuna erişmek mümkün olacaktı.
Derhal iletisim@kafekultur.com'a , e-posta atarak kişisel bilgilerimi gönderip, aboneliğe başlatacak işlemlerle ilgili bilgi almıştım. ANLATICI öykü dergisinin 9 sayı yıllık abonelik bedeli 129.-TL idi. Havalemi yapıp abone olmuştum. Unutmuşum.
Halil Gökhan'ın yayınevi olan Kafekültür Yayınları'nın ilk profesyonel, satışlı "e-dergi"si Anlatıcı'nın abone olduğum için basılmış formu işte tam da bugün o bedbin anımda elime gelmişti. Derginin kapağını uzun uzun seyrettim. Sonra gözümü kapattım. Bir sayfayı araladım. Baktım. Yusuf Eradam'ın Terapi Bebekleri adlı öyküsü.
"Her şeyden önce kendimizi düşünmekten, kendimizi korumaktan vazgeçtiğimiz zaman, işte o zaman gerçekten de kahramanca bir bilinç dönüşümünden geçeriz." Joseph Campbell'in cümleleriyle başlamış. Öyküyü bir solukta okudum. İyi geldi. Şifalandığımı hissettim.
Halil Gökhan'ın ilk okuduğum kitabının sonunu kimseye söylemediğim için kitap bana iyilik etti, beni korudu diye hayal ettim. Gelmişimi, geçmişimi, geleceğimi düşünmekten vazgeçtim. Tüm merakımla Anlatıcı'daki diğer öyküleri okumaya devam ettim.
2 Kasım 2019 Cumartesi
Bu Hafta Neler Yaptım?
Son günlerde elimdeki kitaplarım ve ukulele çalmayı geliştirme çabalarım...
San Sabastian usulü Cheesecake yapmayı becerdim.
Bilmediğim yollardan geçtim.
Sevdiğim sokaklarda gezindim.
Mimar Sinan Üniversitesi'ndeki Bienal sergisini inceledim.
Pera Müzesi'ndeki Bienal sergisini gezdim.
Yedinci Kıta adlı 16. İstanbul Bienali için atladım ada vapuruna
veee Büyükada'ya bile gittim.
veee Büyükada'ya bile gittim.
Şişli Bomontiada'da Erdil Yaşaroğlu'nun ilk kişisel sergisi olan ve
heykellerinden oluşan "Oyun"u gezdim.
(binların üstündeki heykeller sanatçıya ait)
Sinemaya gittim.
İki dizi seyrettim.
Etiketler:
16.istanbul bienaki,
bu hafta neler yaptım,
cem yılmaz,
erdil yaşaroğlu,
karakomik filmler,
salt fat acid heat,
san sabastian,
yedinci kıta
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)