20 Kasım 2019 Çarşamba

Online Gezinti:)


Ne diyeceğim...
Udemy üzerinden online Ot Yaratıcı Yazarlık Dersleri'ne başladım. Yazar olmak hevesiyle değil elbette.... Hakan Bıçakçı, Murat Menteş, Selçuk Erdem, Ali Lidar, Haydar Ergülen. adlarını görünce hemen atladım. Oldum bittim hayranlıkla okuduğum yazarlar. Tekmilini bir arada bulmak  dalgasız denizde sırtüstü yatmak gibi:)

Tüm paket ücreti 100.-TL idi sanıyorum.  İyi ki girişmişim. Konuları nasıl hap gibi toparlamışlar anlatamam. Hatta o haplar şifa veriyor bünyeye. Öyle şahane. Bayıldım. 

Şu anda ofisteyim. İşim başımdan aşkın... Lakin...  Bir mola vereyim ve sizlere duyurayım istedim.  Hayat paylaştıkça güzel:) 

Hararetle tavsiye derim.   Hiç  değilse bi inceleyin isterim.   LİNK


17 Kasım 2019 Pazar

Akademisyenlerin Takibindeyim- Doçent Mehmet Kerem Özel


Danzon adlı bloğu uzun zamandır takip ediyorum. Lakin Meksika halk danslarına Danzon dendiğini yeni öğrendim. 

Danzon, ömrümde duymadığım isimler, daha önce hiç denk gelmediğim  gösteriler, yurt içi yurt dışı  tiyatro festivallerindeki özellikle danslı performanslar hakkında samimi, kimi zaman esprili yazılarını bloğunda yazıyor. Yazdıklarıyla ilgili hiç bilgim yok. Gene de, her defasında anlattığı gösterileri merak ettiğimi hissediyorum. Bu kadarla kalsam iyi. Ayrıca  cahil cesaretimle yazılarına yorum yapıyorum. Hepsine gidebilmem mümkün değil deyip, bir kaç öneri yazmasını rica ediyorum.  Bloğunda sabırla cevaplıyor. 

Öğrendim ki, Danzon bir akademisyen, bir mimarmış. Uzmanlığı, Mimari Tasarım Kuram ve Yöntemleri, Ketsel Tasarım, Dini Mimari, Osmanlı Mimarisi'ymiş. Hay canına sayın seyirciler! Müthiş.  Blog ise  hayata ve sanata dair yaşadıkları, takip ettikleri, tanık oldukları ve izlenimlerini paylaştığı günlüğü...   Diğer okurlarını bilmem ama...  Ben... Son iki yıldır, sinema dışındaki sahne sanatlarına Danzon sayesinde giriş yaptım. Blog okuru olarak, hocanın çıtasına yaklaşmaya zorlansam bile, bilmesini isterim ki hevesle zıplıyorum:) Minnettarım.

Mesela, dün gece dünyanın en önemli dans topluluklarından biri olduğunu söylenen,  İstanbul Tiyatro Festivali kapsamında  Uniq Hall İstanbul'da  sergilenen ve elbette Danzon önerdiği için  Traptown adlı gösteriye gittim. Topluluğun daha önce herhangi bir performansını seyretmemiştim. İyi ki gitmişim. Çok etkilendim. 


Doçent Mehmet Kerem Özel'in blog ve dergi yazılarını okumanızı, aşağıdaki podcast'i dinlemenizi hararetle öneririm. 

blog link   / podcast linki     /   yazılar link


15 Kasım 2019 Cuma

ANLATICI


Halil Gökhan hakkında Hayal Kahvem'e  yazdığım ilk yazı, tesadüfen denk gelip okuduğum Erkekler Cennetinde Son Tango adlı kitabıyla ilgiliydi.  link

Yazar, o kitapta  diyordu ki: "Bu kitabın sonunu sakın kimseye söyleme! Eğer söylemezsen kitap sana büyük iyilikler yapacak. Özellikle başkalarının bilmemesi gereken, sadece senin bilebileceğin şeyleri söylemediğin için seni koruyacak."  Kitaplara inanırım.

O yazımda dilim döndüğü, elim yettiğince romanın konusunu izaha girişmiştim. Lakin söz dinlemiş, kitabın sonunu kimseye söylememiştim. Sonrasında Halil Gökhan'ın tüm kitaplarını okuduğum gibi, sosyal medyada takip eder oldum. Vee zaman su gibi akıp gitti. 

Bugün...
Haftanın son çalışma günümün son saatleriydi.  Feci bir hafta geçirmiştim.  Sıkıntı üstüne sıkıntı. Dert üstüne dert. Aksilikler havada uçuşuyor, sorunların ardı arkası kesilmiyordu. Elbette muazzam gayretler sarf ederek çoğunu halletmiştim. Lakin harap haldeydim.  Yeminle... "Ben yoruldum hayat, gelme üstüme. Diz çöktüm dünyanın namert yüzüne. Gözümden gönlümden düşen düşene...."  vaziyetindeydim.  

Ofisteki odamda, dirseklerim masamda,  ellerim yanaklarımda, dış dünyayla tüm rabıtamı kesmek niyetiyle öyleecee sus pus oturuyordum.  Taaaa ki,  masamda  duran kargo paketini  açana kadar!

Bir vakitler sosyal medyada Anlatıcı adlı bir derginin tanıtımına denk gelmiştim. , "Anlatıcı, anlatanlar, anlatmayı sevenler ve dinlemekten, okumaktan büyük haz alanlar için ne sihirli kelimedir." diye başlayan yazılar ilgimi çekmişti. Derginin  e-öykü yayını olacağı gibi, abonelik durumunda basılı formuna erişmek mümkün olacaktı. 

Derhal iletisim@kafekultur.com'a , e-posta atarak kişisel bilgilerimi gönderip, aboneliğe başlatacak işlemlerle ilgili bilgi almıştım.  ANLATICI öykü dergisinin 9 sayı yıllık abonelik bedeli 129.-TL idi. Havalemi yapıp abone olmuştum. Unutmuşum.

Halil Gökhan'ın yayınevi olan Kafekültür Yayınları'nın ilk profesyonel, satışlı "e-dergi"si Anlatıcı'nın abone olduğum için  basılmış formu işte  tam da bugün o bedbin anımda elime gelmişti. Derginin  kapağını uzun uzun seyrettim. Sonra gözümü kapattım. Bir sayfayı araladım. Baktım. Yusuf Eradam'ın Terapi Bebekleri adlı öyküsü. 

"Her şeyden önce kendimizi düşünmekten, kendimizi korumaktan vazgeçtiğimiz zaman, işte o zaman gerçekten de kahramanca bir bilinç dönüşümünden geçeriz." Joseph Campbell'in cümleleriyle başlamış.  Öyküyü bir solukta okudum. İyi geldi.  Şifalandığımı  hissettim.

Halil Gökhan'ın ilk okuduğum kitabının sonunu kimseye söylemediğim için kitap bana iyilik etti, beni korudu diye hayal ettim. Gelmişimi, geçmişimi, geleceğimi düşünmekten vazgeçtim. Tüm merakımla Anlatıcı'daki diğer öyküleri okumaya devam ettim. 

2 Kasım 2019 Cumartesi

Bu Hafta Neler Yaptım?

Son günlerde elimdeki kitaplarım ve ukulele çalmayı geliştirme çabalarım...



 San Sabastian usulü Cheesecake yapmayı becerdim. 



  Bilmediğim yollardan geçtim.



 Sevdiğim sokaklarda  gezindim.



 Mimar Sinan Üniversitesi'ndeki  Bienal sergisini inceledim.




 Pera Müzesi'ndeki Bienal sergisini gezdim.



Yedinci Kıta adlı 16. İstanbul Bienali için atladım ada vapuruna 
veee Büyükada'ya bile  gittim. 




 Şişli Bomontiada'da  Erdil Yaşaroğlu'nun  ilk kişisel sergisi olan ve 
heykellerinden oluşan "Oyun"u  gezdim.
(binların üstündeki heykeller sanatçıya ait)



Sinemaya gittim.  


 İki dizi seyrettim.