27 Mayıs 2009 Çarşamba

Çetin Altan'ın Tarifi ile Limonata Yapalım mı Seninle?

Hiç unutmadım hiiiç! Bugün gibi hatırımda. Tarih 2 Haziran 2003. Günlerden Pazartesi. Milliyet Gazetesi'nin Şeytanın Gör Dediği adlı köşesinde, büyük usta Çetin Altan, limonata hakkında bir yazı yazmıştı. Aslında ilk kez bu yazıyı, günümüzden 24 sene evvel Güneş gazetesinde yazmış. Şimdi olduğu gibi, yaz mevsimi eli kulağında vaziyetindeyse eğer, açar okurum bu yazıyı, yaza merhaba diyerekten. O nedenle tarihi hatırımdadır...Yoksa hafızamın iyi olduğundan değil.... Çok severim bu yazıyı. Sanki yaşam manifestomu özetlemektedir. Aynen aktarıyorum bloğuma:

"Yaşamında hiç limonata içmemiş biri, limonatayı çok pahalı bir serinletici sanabilir. Oysa çok ucuz bir serinleticidir. Bir bardak suya bir çorba kaşığı toz şekeri döküp, iyice karıştırdıktan sonra, üstüne doğru dürüst sıkılıp çay süzgecinden geçirilmiş, yarım limon suyu eklersin... Ve hepsini karıştırırsın. Bardak, görkemli ve uzunca bir bardaksa, yarım yerine bir limon sıkar, bir çorba kaşığı toz şekerini de, iki çorba kaşığı yaparsın... Bir limonata, dişleri donduracak kadar mı soğuk olmalıdır? Hayır, bardağın çevresine hafif bir buğu yalazlanması yapacak kadar soğuk olmalıdır. Ayrıca bardağın içine kalıp buz atılmalı mıdır? Hayır, gerekiyorsa bir tatlı kaşığı dövülmüş buz atılmalıdır. Yarım tekerlek bir limon dilimi, bardağın kıyısına mı takılmalıdır, yoksa içine mi konmalıdır? Bardağın kıyısına konduğu zaman, daha dekoratif olur; dileyen, limonun kokusunu daha keskin duymak isterse, bardağın kıyısına takılmış yarım dilimi bardağın içine atabilir. İyi bir limonata yapmaya bu kadarı yeter mi? Yetmez. Çentilmiş limon kabuğuyla bir sap taze naneyi de, önce limonatanın içinde kısa bir süre tutup, sonra hepsini süzmek gerekir. Böyle bir limonata ultra süper bir zenginlik sorunu mudur? Hayır, sadece bir yaşam sevgisiyle, bir yaşam zevki sorunudur. Bu, çok önemli midir? Bir kez gelinip, bir kez geçilen dünyayı, en sade koşullar içinde dahi, ıskalamamanın göstergesi olduğu için, çok önemlidir. Sabahları bir saat yürüdükten sonra, duş almak da öyledir."
Şahane bir tespit değil mi bu? Akşam yemeğinin yanına, aynı Çetin Altan'nın tarifiyle bir limonata yapalım mı seninle? Bir dene olur mu, bu akşam lütfen beni dinle... Bir kez gelinip, bir kez geçilen bir dünyayı, en sade koşullar içinde ıskalamayalım olmaz mı, ne dersin? Bu benim sorunum değil senin sorunun diyebilirsin! Öyle diyorsan, boşver zaten, sen dert etme!.. Bu bir yaşam sevgisiyle, yaşam zevki sorunu! Bilmem, belki ben üşenmem, limonata yanına iki tane de mum bile koyarım masaya... Maliyeti ne ki ? İnsan küçük keyiflerle hayatı renklendirmeli, öyle değil mi?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder