25 Mayıs 2009 Pazartesi

Cengiz Aytmatov ve Selvi Boylum Al Yazmalım ve Mankurt


Dün gece benim edebiyaçı kızkardeşimle, gene bir araya gelince, romantik filmlerden biri vardı gündemimizde. Türk sinemasının en unutulmaz, en eskimez, yüreklere en fazla etki eden filmlerinden biri. Selvi Boylum Al Yazmalım. Türkan Şoray, Kadir İnanır ve Ahmet Mekin... Güçlü oyuncular! Peki ya müzik? Cahit Berkay'ın filme damgasını vuran harikulade müziği. Yönetmen de gene büyük usta... Atıf Yılmaz. Böyle bir kombinasyondan kötü bir film çıkabilir mi?



Oyunculuk, müzik ve yönetmen iyi olsa da, eğer senaryo güzel değilse, filmin başarılı olması mümkün değildir diye düşünüyorum. Hele diyalogların bu kadar akla kazındığı bir filmde. Türk Sinemasının başyapıtlarından biri olan Selvi Boylum Al Yazmalım adlı bu film, 1928 doğumlu, ünlü Kırgız Yazar Cengiz Aytmatov’un Kırmızı Eşarp adlı yapıtından Türkiye koşullarına uyarlanarak çekilmiş. Yazar'ın Cemile adlı kitabı da, en güzel aşk romanı olarak kabul edilmektedir.

Bir ara Cengiz Aytmatov’un “Gün Olur Asra Bedel” adlı kitabındaki efsane çok gündemdeydi. Hani Mankurt efsanesi. Juan-Juan adlı barbar bir toplum, esir ettiği bazı insanları nitelikli köleler haline getirmek için belleklerini silerlermiş. Önce başını kazıtır,saçlarını tek tek köklerinden çıkatrırlarmış. Kesilen devenin en kalın yeri olan boynundaki deriyi, tutsağın kanlar içindeki başına sararlarmış. Kuruyan deri başı mengene gibi sıkınca dayanılmaz acılar verir, ıssız bir yerde, bağlı bir halde, aç susuz dört beş gün bekletirlermiş. Genelde bu uygulamaya tabi tutulanların çoğu ölürmüş.Kalanlar ise belleklerini yitirirlermiş. Tutsak, zamanla düzelir, kendine gelir ve toparlanırmış ama ölünceye kadar geçmişini ve kim olduğunu hatırlamayan bir mankurt haline gelirmiş. Bilinci ve benliği olmayınca da, efendisinin tam bir kölesi olurmuş. Aytmatov'un çok tanınan eserlerinden biri olan Gün Olur Asra Bedel adlı romanı, aslında Sovyetler Birliği döneminde yaşanan sosyal ve kültürel sorunların bir öz eleştirisi. Aytmatov romanında geçmişin efsaneleriyle geleceğin bilim kurgusunu harmanladığı çok özel bir teknik uygulamış. Mankurt kelimesi, Aytmatovun bu kitabından sonra sosyoloji termonolisine girmiş.

Selvi Boylum Al Yazmalım filminden, yazarı hakkında muhabbete girince, nerelere geldik değil mi? Geçen yıl vefat eden Cengiz Aytmatov'un kitabından uyarlanan,çok sevdiğimiz filmine dönerek yazıyı bitirmek istersem eğer, filmin sonundaki yürek dağlayan finalini hatırlayalım derim..

ilyas: asyam.. al yazmalım..
asya: (iç ses): samet baba demişti.. onu babalığa seçmişti.. sevgi neydi? sevgi iyilikti, dostluktu. sevgi emekti.. (cemşit'e doğru yürümeye başlar)
ilyas: asya..asya, samet ve cemşit'le giderken bir durur, döner. ilyas'a bakar;
asya: (iç ses): durursam bir daha kurtulamam..
ilyas: (iç ses): ziyanı yok, gülüşü yeter bize..
asya: (iç ses): yüreğim kaydıysa günah mı?
ilyas: (iç ses): çamura saplansam yardıma gelir misin?
asya: (iç ses): elini tuttum.. sıcacıktı.. yüreği elimdeymiş gibi..
ilyas: (iç ses): elinden tutuversem benimle gelir mi?
asya: (iç ses): seninim işte.. alıp götürsene beni..
ilyas: elveda asya.. elveda.. selvi bolum.. alyazmalım.. elveda.. bitmemiş türküm benim..



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder