24 Mayıs 2015 Pazar

Aşk Hikayesi Anlatmaya Nerden Başlasam





1970  yapımı, başrollerini Ali Mc Graw ile Ryan O’Neal’in oynadığı, senaryosunu Eric Segal’in yazdığı, yönetmenliğini Arthur Hiller’in yaptığı, seyredene göz yaşı döktüren  Love Story adlı filmin tanışma sahnesini pek bi severim. 

Harvard Üniversitesi’nde Hukuk okumakta olan Oliver, zengin ve saygın bir ailenin oğludur. Bir gün  sınavına hazırlanmak için Radcliffe  Kütüphanesi’ne gider. Müzik eğitimi almakta olan,  kütüphanede çalışan Jannifer’e bir kitap sorarak muhabbet başlar. 

Şşşşttth! Kütüphanedeyiz... Sessizlik... Dinleyelim bakalım ne konuşuyorlar?



Oliver-     Ortaçağ ile ilgili kitabınız var mı?
Jennifer-  Sizin kendi kütüphaneniz yok mu ufaklık?
Oliver-     Sorumu cevaplar mısın?
Jenniver-  Önce benimkini cevapla!
Oliver-     Radcliffe Kütüphanesi'ni kullanma iznimiz var.
Jennifer-  Yasalardan söz etmiyorum ufaklık. Etikten söz ediyorum. Harvard'ın beş milyon kitabına karşılık, Radcliffe'in bir kaç bin kitabı var.
Oliver-     Benim tek istediğim yarınki sınava hazırlanmak lanet olası.
Jannifer-  Lütfen terbiyeni bozma ufaklık.
Oliver-     Hey! Niye bana ufaklık deyip duruyorsun?
Jennifer- Aptal ve zengin görünüyorsun da...
Oliver-     Aslında zeki ve fakirim.
Jennifer- Esas zeki ve fakir olan benim.
Oliver-     Zekan nerden geliyor?
Jennifer- Mesela seninle asla kahve içmem.
Oliver-     İyi, zaten soran da olmadı!
Jennifer- İşte bunun için aptalsın:)

 
 
 
 
 


Bir Robot Şirketinin Sigorta Acentesi Olmak

Yukarıya  afişini iliştirdiğim Automata’yı var ya, bugüne kadar  ne gördüm ne işittim. Az önce sanal alemde volta atarken, tesadüfen denk geldim.  Afiş, tek kelimeyle, müthiş!

Filmin türü deseniz... Binlerce kasırga aşkına!  Tam benlik... Aksiyon, bilim kurgu, gerilim.   Başrol oyuncusu deseniz, Antonio Banderas. Laf aramızda, Desperado’dan beri kendisini pek bi severim.  

Konusunu okuduğum anda ise var ya... Resmen yerime çivilendim. Aynen şöyle yazıyor: “ Film bir robot şirketinin sigorta acentesi olan Jack Vaucan’ın, robotların illegal manipülasyonunu araştırmasını konu ediniyor.”  

Hay canına sayın seyirciler…  Bir robot şirketinin  sigorta acentesi öyle mi?

Heidegger ne demiş? “"Şimdi", olanaklı bir geleceğe kapı araladığında anlamlıdır.” 

Ben bu filmi… hemen… İşte, şimdi... Evet... "Şimdi" seyredeceğim:)




1.gizli not-
filmin konusunu okurken, ilk cümlede "illegal manipülasyon araştırması" diyor ya, ne demek istediğini pek anlamadım.

sanal ansiklopedide bulduğum “şimdi’yle ilgili, şöyle afili bir felsefeciden afilli bir cümle bulup yazımın sonuna ekledim ki, bilgili endam vermek niyetindeyim.

2.gizli not- 
felsefecinin adını doğru yazdığıma emin değilim.


3.gizli not-
merak eden olur diye söyleyeyim istedim, ben bir sigorta acentesiyim. ve hayalci biriyim. hemen havaya girerim. misal bu ya, bir robot şirketinin sigorta acentesi olmayı  isterim.

4.gizli not- 
filmi daha seyretmedim. merakta obur, ilgide dağınık, bilgisi yarım yamalak biriyim. henüz illegal manipülasyonun ne olduğunu anlamadım. filmi seyrettikten sonra,   bir robot şirketinin sigorta acentesi olmaktan vazgeçebilirim.  yani... haybeye söz vermeyeyim.

20 Mayıs 2015 Çarşamba

El Ayak Çekilince....



"Ben, el ayak çekildikten sonra odamın kapısını sürmeleyip kitaplarımla baş başa kalmak saatini dört gözle beklerim. Çünkü bu ömrümün bütün hazin sergüzeştini ve yaşadığım anın ağır sıkıntısını unuttuğum tek saattir."

Yakup Kadri Karaosmanoğlu/Yaban

17 Mayıs 2015 Pazar

Ve Şair Ve Bisiklet Ve Şiir

“Bisikletin pedalı yalnız tekerlekleri değil döndürmez, anılara da tat verir. Cahit Sıtkı, faşizmin kara bulut misali Avrupa’ya yayıldığı sırada, Paris’te Fransız radyosunda spikerlik yapmış. Türkçe olarak faşizm belasını anlatmıştır.  Ve bir gün faşist saldırganlar Cahit Sıtkı’nın bulunduğu bölgeye doğru gelince, bisikletine atlayarak kaçacak, yolda uçakların makineli ateşine tutulmasına rağmen bu vartayı atlatacaktır. Cahit Sıtkı’nın hayatını kurtaran bu “bisiklet”in şiirle de yakın bir ilgisi olduğunu düşünüyorum. Çünkü şiir yazmak da bisiklete binmek gibidir. Sekiz yaşında bisiklete binmeyi öğrenirseniz, 80 yıl binmeseniz de 88 yaşında yine binebilirsiniz. Şiir de böyle bir şeydir. Bir kez yazmaya başladınız mı, uzun yıllar kalemi ele almasanız bile, şiir bir gün gelir sizi bulur. Ayrıca bisiklet kullanana da, şiir yazana da ehliyet gerekmiyor.”

Refik Durbaş/Şair Bisiklete Binerse



 

12 Mayıs 2015 Salı

Şşşth Kimse Duymasın -19 -


Bu fotoğraftakiler kim mi?
Arkadaşlarımla  ben tabii…

Ne mi bekliyoruz?
 Atilla Atalay’ın  yazmakta olduğu “Yavaş Tren”i.

Ben hangisi miyim?
 Fotoğraf çekiyorum, görünmüyorum ki...

Lale devri çocuklarıyız  biz.
Fotoğraf makinelerimiz eski.
Yapamıyoruz, selfi:)