14 Aralık 2021 Salı

Jokond ile Sİ YA U'nun Hikayesini Duydunuz mu?

 


Nazım Hikmet'in Jokond ile Si Ya U adlı masal gibi şiirini yeni öğrendim.
O kadar etkileyici bir şiir ki, kısaca özetleyeyim istedim. 

Jokond, Leonardo da Vinci'nin meşhur tablosu Mona Lisa'nın diğer ismidir.
Gülümsemesiyle meşhur kızımızın canı, duvarına asılı olduğu Luvur Müzesinde  sıkılmakta; 
"Müzeyi gezmek iyi, müzelik olmak zor" 
demektedir. 
Neticede, bir hatıra defteri tutmaya karar verir.

Miyop bir Amerikalının cebinden mürekkepli kalemi aşırmıştır. 
Temiz bir defter kağıdı bulamayınca, muşambasının tersine anılarını yazmaya başlamıştır. 

Yıl 1924, Nisan ayının 1'idir.
Çekik gözlü bir Çinli delikanlı, kızımızın karşısına çıkıverir.
11 Nisan'da öğrenir ki Çinli'nin adı Sİ YA U'dur.
Sİ YA U ile Jokond birbirlerine aşık olur.

Bu arada Çin'den haberler gelmektedir. 
Tanklar kırk ayaklı tekerlekleriyle pirinç tarlalarını ezmektedir.
Sonra, Çinli günlerce müzeye uğramaz olur.
Jokond çok merak eder.
Anlar ki, Çinden gelen sevgilisi çine gitmiştir.

Kız fena halde ağlamak istemektedir. 
Lakin beceremez.
Kübist bir ressama fırça olsun kemiklerin, diye ah eder.
Çünkü Leonardo yüzünden sürekli gülümsemektedir.

Neyse,
Muharrir yardım eder. 
Kızımız çıkar çerçevesinden, Luvur müzesinden firar eder.
Önce teyyareyle sonra gemiyle Şang Hay'a kapağı atıverir.
Etrafa şaşkın şakın bakarken, 
biri önde biri arkada iki Çinli, köşe başından çıkıverir. 
Heyy! Öndeki koşmaktadır bizim kıza doğru. 
Bir bakıyor ki o ne?
Önde  ona doğru koşan Sİ YA U'dur.

Sevgilisini yakalarlar.  
Pala ile doğranan Sİ YA U'nun  kellesini Jakond'un ayağının dibine fırlatırlar. 

"Ve işte böyle bir ölüm günü 
Şang- Hay'da kaybetti Floransalı Jakond
Floransa'dan daha meşhur olan tebessümünü."
der muharrir.  

Leonardo'nun güzeller güzeli  Jakond'u,
artık muazzam bir kavganın dev kadını olmuştur.
Sonunda Şang Hay'da Fransız divan harbinde,
Jokond'un infazına karar verilmiştir.

"Bir ses:
-Haydi çakmağı çakın.
Yakın Jokondu yakın...
İlerleyen bir karaltı
bir parıltı...
Çakmağı çaktılar
Jokondu yaktılar.
Kıpkırmızı bir alevle boyandı Jokond.
Güldü içten gelen bir tebessümle
Gülerek yandı Jokond......"

Benim yazdığım kendimce özettir.
İlla ki  sahisini;
muharririn o şahane anlatımından okumak gerekmektedir.

Buyrunuz:



8 Aralık 2021 Çarşamba

İki Dandini Bir Dastana

 

Anlatayım mı anlatmayayım mı uzun zaman karar veremedim. Yeminle Oğuz Atay'ın yalancısıyım. Meğer dandini dandini dastana, danalar girmiş bostana dediğimiz tekerlemedeki dandini ve dastana kardeşlermiş. ☺ Çok güldüm. 

Son günlerde hep yollardayım. Haybeye  direksiyon sallamayayım, bir kitap devireyim istedim. Ceketimin düğmelerini ilikledim. Yıllardır okumaya niyetlenip beceremediğim Oğuz Atay'ın Tutunamayanlar'ını storytelden dinlemeye başlayıverdim. 

İşte  Tutunamayanlar'ın bir bölümünde Oğuz Atay, Kutluğ Dandini ve Fargus Dasdana'dan söz ediyor. Meğerse, Dandini ve Dastana, İ.S 7. yüzyıla ait efsanede anlatılan Hartug'un oğullarıymış. Meğerse Hartug hristiyanlığı yaymak için Mezopotamya'dan Nevşehir'e göç etmiş. Hatta Nizip dolaylarındaki bir mağarada, baba Hartug'un  kabartma heykeli bile varmış. Heykele bakılırsa, iri yarı, uzun ve kıvırcık sakalları olan bir adammış. Vay canına sayın seyirciler:)

Neyse... Benden bu kadar.  Merak eden  gugıllar gerisini öğrenir nasılsa... 

İyi yazarlar işte böyle ezber bozarlar. Bayıldım Dandini ve Dastana'nın  kardeş olmasına. Hahha!  Efsane! ☺ 

6 Aralık 2021 Pazartesi

Abrakadabra!

 

Dün gece okudum.  Çok hoşuma gitti. 

M.S 2. yüzyılda yaşamış,  şair, dönemin en iyi kütüphanesinin sahibi, iki imparatora doktorluk yapmış Sarenus  Sammonicus, iyileştirme sanatındaki keşiflerini Gizli Konular adı kitapta toplamış.

Sammonicus; hastaların ateşini düşürmek, ölümü korkutup kaçırmak için Eski İbranicede şu anlama gelen sözcüğü hastaların göğsüne astırıyormuş. “Ateşini sonsuza yolla”... Abrakadabra!

Sihirbazların gösteri sırasında kullandıkları bu söz, meğerse  2000 yıl önce hastalıklara iyi geldiğine inanılan doktorların kullandığı bir sözmüş. Hoş değil mi?

ABRAKADABRA!☺


30 Kasım 2021 Salı

Film Gibi Şiir- 1-

KAHVALTI

Fincana
Kahveyi koydu
Kahveye
Sütü koydu
Sütlü kahveye 
Şekeri koydu
Kaşıkla 
Karıştırdı
Sütlü kahveyi içti
Fincanı yerine koydu
Benimle konuşmadan 
Bir sigara
Yaktı
Dumanlarıyla 
Halkalar yaptı
Külleri
Kül tablasına döktü
Benimle konuşmadan
Yüzüme bakmadan
Yerinden kalktı
Şapkasını 
Başına koydu
Yağmurluğunu
Sırtına geçirdi
Yüzüme bakmadan
Hiç konuşmadan
Yağmur yağıyordu
O yağmurda
Çekip gitti
Ben de
Kapatıp avuçlarımı yüzüme
Ağladım ağladım

Jacques Prevert

28 Kasım 2021 Pazar

Sevdiğim Kitapların Sevdiğim Kapakları-1-

 


Kitap kapaklarını seyretmeyi severim.  İçini bilmeden sırf kabının güzelliğine tav olup kitap alabilirim. Ayrıca kabını seyretmeyi sevdiğim kitapları, bir tablo gibi kitaplığımın rafına yerleştiririm. Önünden gelip geçerken durur seyrederim.

Bugün kapaklarını sergilediğim kitapları değiştirdim. Şöyle bir karşıdan baktım. Heyy! Çok sevdim. Kitap kapaklarını değiştirdikçe fotoğraflarını çekip, Hayal Kahvem'e gözü değenlerle paylaşmaya niyetlendim. 


Şıışşştth! Film Seyrediyorum:)

 

Bayıldığım  komik adamlardan biridir Kevin Hard. 

Mini dizisi True Story'yi seyretmeye başladım. Henüz ikinci bölümü yeni bitirdim. Şahane bir komedi diyemiyorum. Komedi değil çünkü... Polisiye, gizem, entrika tadında tam pazar günü seyredilecek şahane bir dizi. Bayıldım. Durun bi... Seyretmeye devam edeceğim.😅





22 Kasım 2021 Pazartesi

Erkek Film Yönetmenleri ve Kadın Film Editörleri

 

Thelma Schoenmaker ve Sally Menke  Amerikalı film editörüymüş. Hem de en sevdiğim yönetmenlerden  Martin Scorsese ve  Quentin Tarantino'nun en sevdiğim filmlerinin film editörleri... 

İnanın aşağıda linkini bırakacağım podcasti dinlemeden önce,  Thelma Schoenmaker ve Sally Menke'nin adını hiç duymamıştım. 


Google'a, film editörü ne yapar, diye sorduğumda şu cevabı aldım:
Bir filmin ham görüntülerini alma, en iyi seçimlerini seçme, sırayla yerleştirme, ses, grafik ve özel efektler eklemekten sorumludur.  

Scorsese ve Tarantino'nun uzun uzun  çektiği filmleri, kesip biçip en etkileyici sahneleri bir araya getirip sıraya sokan o güzelim filmleri ortaya çıkaran bu  iki şahane  kadınmış meğer. Vay canına sayın seyirciler.  Bayıldım.

Bir kaç film ismi vereyim mi? Kalanını meraklısı araştırır bulur zaten... Bakar mısınız? Hey yavrum hey!.. 😀





15 Kasım 2021 Pazartesi

Kitap ve Yorgan


Müşterilerimin üst üste gelen  hasarları, verdiğim teklifler üzerine debdebeli görüşmelerim sebebiyle, gün boyu arazideydim. Kasım ayındayız ya... Dışarısı nasıldı biliyor musunuz? Buz... buz... Arabaya bin... Arabadan in... Bütün gün kurtlar sofrasında koştur babam koştur. İşten güçten farkına varmamışım. Of!.. Fena üşümüşüm... Çok fena...  Eve geldiğimde, üzerinize afiyet, nasıl bir sıtma nöbetine tutuldum anlatamam. Tir tir titriyordum. Hemen su ısıttığım gibi koca bir bardağa karışık bitki çayı doldurdum. Canım yemek falan hiiççç istemiyor. Yooo...  Canım ne istiyor biliyor musunuz?  Sadece yorgan altına girmek. O kadar... Elime çayımı, sırtıma yorganımı aldığım gibi kendimi çalışma odamdaki  yatağa attım. Kararlıyım. Elimdeki sıcak sıvıyı bitirir bitirmez uyuyacağım.

Yorganı kafama çektiğim anda aklıma ne geldi bilin bakalım? "Yoruldum ben ağalar, karar verdim, yorgancı olacam" cümlesi... Hoppala... Yok, yorganın altına girince, yorgancı olmak dururken nerden seçmişim sigortacılığı diye düşünmedim değil... Yorgancı olaydım fakir mi kalacaktım yani? Düşünmüştüm vallahi... Ben doğduğu andan itibaren cin çarpmış gibi dolanan biri olacağıma, sobasıynan, kedisi olan ve tüm gün dükkanındaki diktiği yorganın altında oturan bir yorgancı olsaydım mesela diye aklımdan geçirmiştim... Düşünsenize... Sobamın üzerindeki çay demlenirken, pilli radyomda bir türkü çalıyor olaydı...  Sıcacık dükkanımda kırkyama, saten, mermerşahi gibi kumaşlara, topdikiş, beşorta, kırlangıç, baklava, trenyolu gibi desenler işleyeydim mesela... 

İyi de ben nereden bildim bu yorgancılık vaziyetlerini şimdi... Yooo... Ben yorgancılık üstüne tek bir kitap ömrümde okumadım vallahi... Yorgan, kitap ve trenyolu derkene...  Peki eğer yorgancı olaydım, bu kadar kitap okur muydum acaba, diye düşünürkene ben... İşte o anda, aklıma gelen cümleyle, küllüm yorgancılık terimlerini nerede okuduğumu hatırladım. Tabii ya...  Kitapla yorganın birbirine yakın olduğunu anlatan Atilla Atalay'ın bir öyküsünde...  

Atilla Atalay'ın yazdığı gibi, acaba yorgan altında okuduğumuz kitaplar, kimsenin bilmediği efsunlu ninnilerden mi söz ederdi?  Uykudayken biz, onlar usulca kalbimizi onarırlar mıydı sahi? Allahım nasıl bir öyküydü ki? Aklım fena halde öyküye takıldı. Yok ama... O an... İnanın yataktan kalkmaya, Atilla Atalay'ın kitapları arasında o öyküyü bulmaya hiç mecalim yoktu. Yatakta bir süre yuvarlandım. Sonunda yorgana iyice sarılarak, karşımdaki kitaplığa baktım. İşte oradaydı. Kişi Başına Bir Yalnız... Bana olduğu yerden göz kırpıyordu sanki... Sürüne sürüne kalktım. Kitabı elime aldım. En son sayfalarından birini açtım. Altını çizdiğim cümlelerde aynen şöyle yazıyordu: 

"Adam olmamakla, kurtlar sofrasında yerini başkasına kaptırmakla, çaldırmakla, fakir kalmakla, yalnız ölmekle korkutmasınlar. Lazımsa yani, uyu sen şimdi... Unutma ama uyu... Ondan anlattım ben bunları..." 

Akabinde "Yoruldum ben ağalar, karar verdim, yorgancı olacam," diye aklımdan geçirdim. Du bi... Sabah ola hayrola... Unutmadan uyumam lazım şimdi.


6 Kasım 2021 Cumartesi

Kitap Okumak İçin İlham Yakalamak:)

 



İki sevdiğim kadın konuşuyor. 

İki profesör. Memleketimin iki şahane akademisyeni. Prof. Dr. Meltem Gürle ve  Prof. Dr. Seval Şahin, Günün ve Güncelin Edebiyatı adlı podcastte, James Joyce'nin Ulysses'inden söz ediyorlar.

Armağan Ekici çevirisi Ullysses yıllardır kitaplığımda  duruyor.  Çok zaman göz göze geliyoruz.  Devasa duruşunu gördüğüm an, hoop kaçıyorum. Başka bir kitabı elime alıyorum. Dile kolay tam 750 sayfa...  Korkuyorum! 

Kitap üzerinde öyle çıtır çıtır muhabbet ediyorlar ki, heyy ikna olmaya başlıyorum galiba, diye aklımdan geçirdim. Sonra kitaba baktım. Kıpkırmızı ejder gibi  görünüyor. Hey! Hissettim, artık korkutucu değil. Resmen, oku beni, diyor. Ben bunları düşünürken, Seval Şahin,

-Bu metni okumak için bir ilham olsa ne güzel olur öyle değil mi, dedi.

Yeminle yerimden zıpladım. Acaba benim için mi, söyledi?  Ardından Meltem Gürle;

- Ben Ulysses'in müstakbel okuyucularına buradan bir mesaj göndermek istiyorum, demesin mi?  Bayıldım. Kulaklarımı iyice açtım.

 Dedi ki;

- Bu, evet zor bir metin. Ama sizi korkutmasın. Bir taraftan da kesinlikle her emeğinizin karşılığını kat be kat verecek, çok eğlenceli bir metin. Yani Ulysses bir komik kitap olarak da okunabilir. Ve çok sevilebilir. Dolayısıyla gözünüz korkmasın, lütfen Ulysses alın. Okumaya başlayın. 

Durur muyum? İlhamımı yakaladım. Hemen okumaya başladım. 😅

https://open.spotify.com/episode/3HxFg4sMTcAkmGgciMTowl?si=TNF8FsFQSMGm1HV6sPmkOw&context=spotify%3Ashow%3A7wqsnRPaB05La3CwxicWq0&nd=1


5 Kasım 2021 Cuma

Şehir Romantikleri Derneği Kuralım:)

 

"Bir şehre aşık olmak, bir insanı sevmekten farklı değildir. Eğer aşıksanız, sevdiğinizin eksiklerini, hatalarını göremez, gördüklerinizi affedersiniz. Aşkınız sürdüğü sürece sorun yoktur. Ancak aşkın bittiği yerde, artık o sevilene bağımlı hale düşmüşseniz vah halinize! Kimi kez zevkten, çoğu kez sıkıntıdan kahrolarak, yanarak tutuşur, ama ne kadar terk ederseniz, o kadar çok dönersiniz ona! İşte bir kente aşık olmak da tıpkı böyle bir karasevda hikayesidir!"

Buket Uzuner/ Şehir Romantiğinin Günlüğü'nün arka kapak yazısı






1 Kasım 2021 Pazartesi

Kişisel Gelişim Kitapları Hakkında Beyanımdır:)

"Şu kişisel gelişim kitaplarından birini aldım.  Bir sayfasında güzel görünen bir egzersiz vardı. "Yapamayacağınızı düşündüğünüz bir şeyi yazın," diyordu. Ben de pek tereddüt etmeden devrim yazdım. Sayfayı çevirdim. "Şimdi o yapamayacağınızı düşündüğünüz şeyi derhal yapın. Ve bunu yapmadan bu kitabı okumaya devam etmeyin," yazıyordu. 

Yapamayacağımı düşündüğüm ama aslında yapabileceğim bir şey bulmaya çalıştım. O da biraz saçma geldi. Yapabileceğim bir şeyi neden yapamayacağımı düşüneyim ki. 

Benim kişisel gelişimimi tamamlayan hamle bu olmuştur.  Kişisel gelişimden uzak durmayı gelişimimin en nadide aşaması olarak görüyorum."

Yukarıdaki cümleleri, Barış Uygur'un Uykusuz'daki köşesinden aceleyle kafa defterime karalamışım.  Şahane değil mi?   Üstüne ne yazabilirim ki? Hiç.  Belki sadece şunu beyan edebilirim. 

Aynı fikirdeyim. 😀



30 Ekim 2021 Cumartesi

Seyrettim. Seyrediyorum. Seyredeceğim.

 
Senaryosunu Levent Cantek'in yazdığı, yönetmenliğini Çağan Irmak'ın yaptığı Yeşilçam'ın 2. sezonunu sabırsızlıkla bekliyordum.  28 Ekim'de gösterime girdi.  Durur muyum? İlk 5 bölümünü bir oturuşta seyrettim. Aşk, heyecan, polisiye, eski zamanlar, unutulmayan şarkılar...  Nasıl denir?  Ayakları yerden kesen... 32 kısım tekmili birden:)  Devamının takibindeyim.


Hayret edilecek şey! Bu diziyi nasıl gözden kaçırmışım?  Mizacım gereği abartmayı severim. O nedenle  oldum bittim dizilere mesafeliyim.  Misal bu dizi 3 sezonmuş. Her sezonda 8 bölüm varmış.  Bilseydim başlar mıydım:)
Dün gece başladım seyretmeye. Ve durduramadım kendimi... Seyrettim. Bitti. Seyrettim... Bitti... Derken...  5. bölümde uyuyup kalmışım.  Çok sevdim. Az sonra başlarım seyretmeye... Birinci sezonu tamamlarım:)

25 Ekim 2021 Pazartesi

Ters Kontak mı? Düz Kontak mı?

 



Çocukluğundan beri uzaydan gelen sesleri takip eden astronom Ellie, nihayet Vega yıldızından gelen bir sinyali keşfeder. 

Ne yani? Uzayda bizden başka canlılar vardır öyle mi? 
İşte bu film bu soruya,  şöyle cevap vermektedir: 
"Bizden başkaları da var mı bilmiyorum ama eğer sadece biz isek, bu çok büyük bir alanı boşa harcamak olurdu."  

Yeminle aynı fikirdeyim. Ama  laf aramızda, henüz hiçbir uzaylıyla kontak kuramamış olduğumu itiraf etmeliyim:)

1997 yapımı Contact adlı bu  film, ışıklar içinde uyusun kendisine gani gani saygım, sevgim olan Carl Sagan'ın aynı isimdeki kitabından sinemaya uyarlanmış.  Aksiyonlu, aşklı meşkli  ilginç bir film. 

Bilim insanlarının, uzaydaki varlıkların ispatlanması çabaları karşısında, siyaset ve din adamlarının vaziyetleri, Einstein'in "İki şey sonsuzdur. Evren ve insanoğlunun aptallığı. İlkinden o kadar emin değilim" sözünün resmen ispatı.  Neyse ki kızımız zeki.😅

Hey! Aslında  başka bir şey yazacaktım. Şöyle... Bir sürü dalevera yapılsa bile, hak yerini buluyor ve kızımız, özel olarak üretilen uzay aracına bindirilip  uzaylılarla kontak kurmaya gönderiliyor.  

Veeee.... Uzayın sonsuzluğunda harikulade manzarayı görünce, sevgili Ellii'nin nutku tutuluyor.  Gördüklerini ifade edecek kelime bulamıyor. Ve yukarıdaki karelerde göreceğiniz gibi keşke benim yerime bir şair gönderselerdi, diyor.  

Bu sahneler ve sözlere bayıldım.  Geri sardım.  Aynı bölüme tekrar tekrar bakakaldım. 

Sonra hemen bir şiirle kontak kurdum. Oturdum. Murathan Mungan'ın Yalnız Bir Opera'sını okudum. 




22 Ekim 2021 Cuma

“Dünya Bir Penceredir, Her Gelen Baktı Geçti”

 

Vay arkadaş! Günler akıp gitmiş. Hayal Kahvem'e tek satır yazmamışım. 

Yazmadım ama yeminle  boş geçirmedim.   Her şeyin vakti zamanı vardır demezler mi? Şimdi  bir şey yazmak için olabilecek en güzel anmış mesela. Olamaz mı?  Eee.  Neler neler yaptım, bir özet geçeyim  öyleyse:)

Bir yıl sonra ilk kez sinemaya gittim.

Contemporary İstanbul Uluslararası Çağdaş Sanat Fuarı'nı gezdim.


Yen açıldığını öğrendiğim  Hasanpaşa- Kadıköy'deki Gazhane Müzesini gezdim. 

Bahçesinde iki küçük kafe var.  Gazhane'nin ilginç binaları gölgesinde kahvaltı yapıp, kahve içmeye gidilebilir.

https://muzegazhane.istanbul/


Ünsal Ünlü'nün "Nazım" başlıklı videosunda işitip merak ettiğim,  
Sibel Oral'ın "İşitiyor musun Memet ?" adlı anlatı kitabını okudum. 
Nazım Hikmet'in oğlu Memet... Ben de seslendim. 
"İşitiyor musun Memet? Seni anlıyorum." dedim.


Sabah 6.30'da Kadıköy'de dolandım.  
Allahım Kadıköy bomboştu. 
Simit, peynir, çay ve  sessizzz, ıssızz  Kadıköy. Bayıldım.
Karaköy motoruna bindiğimde, halen ay vardı gökyüzünde😅

Akşam 6.30'da Karaköy'den döndüm. 
Sana dün  bir gemiden baktım aziz İstanbul. 😊

Galata'ya selam çaktım. Kendisine harbiden aşığım. 




Soldaki Kafka'nın sigorta kurumunda çalışırken hazırladığı, iş kazalarını önlemek için alınacak tedbirler raporuymuş.  Sigortacıyım. Neden? 
Kafka da zamanında sigortacılık yapmış ya, elbette o sebepten:)
Kafka'nın ofis yazılarını bir kitapta toplamışlar. Türkçeleştirilmemiş.  
İngilizce çevirisini sipariş ettim. 
Kim bilir, belki ben Türkçeleştiririm diye hayal ettim.😅


Sabahattin Eyüpoğlu uzun zamandır aklımda. 
 Son günlerde  hakkında yazılanları okuyorum, videoları izliyorum.
Mutlaka yazmalıyım. 
İçimde derin bir minnet hissi var.
Öğrendiklerimi yüreğimde demliyorum. 


-not- 
başlık yunus emre'den