26 Kasım 2018 Pazartesi

Şşşth Kimse Duymasın - 35 -


Hışımla... 
"Yooo... Benden ne köy olur ne de kasaba." 
diye yazıya başlayıp,  kendime kazma kürek girişecektim ki... 

Hoppala! 
Durdum bi tamam mı? 
"Benden ne köy olur ne de kasaba."  diye yazdım ya...
 Hoşuma gitti.  
Ne köy olmak isterim ne  de kasaba çünkü...  
"Şööyle içinden deniz geçen bir şehir olmak isterim!" 
diye yüreğimden geçeni seslendirdim. 

Kendime kızdığımı unuttum da, 
kendi söylediğime kendim güldüm.
Sevindim.
Öyle işte!

GERÇEKTEN:)


25 Kasım 2018 Pazar

"Ruhum Öz Dünyasına Kaçmak İçin Gayrette; Yalan Dünyaya Şimdi İnmiş Gibi Hayrette..."

 Ömrümde ilk kez  seramik yapmaya çalıştım. 
Tam bir terapi. Çok sevdim!


    Hamlet- Collage, Danzon'un tavsiye ettiği  beş gösteriden biriydi.  
Gittim. Büyülendim! 

Neler olup bittiğini öğrenmek isteyen olursa, uzmanından okusun:)


Yıllardan sonra Latife Tekin'in iki kitabı çıktı.
Süreklenme'yi okumaya başladım.  Özlemişim. Kelimeleriyle efsunlandım!


not- başlık, necip fazıl kısakürek'in dizesi

23 Kasım 2018 Cuma

Bir Bitkiyle Tanışmak. - Küsküt Otu

İlk kez Rabia teyzeden duymuştum. 
- Domateslerimi küsküt otu sarmış, diye söyleniyordu. 

Küsküt otu mu? Neydi ki? Meğer küsküt otu asalak bir bitkiymiş. Misal, yukarıdaki fotoğrafta görüldüğü gibi, başka bir bitkinin gövdesine sarılarak uzuyor, o bitkinin damar sistemine bağlanarak besinini emiyormuş. "Bitkilerin Bildikleri" adı kitapta küsküt otu için çiftçilerin baş belasıdır, zararlı ot olarak sınıflandırılır diye yazıyordu.  

Aynı diğer bitki tohumları gibi, küsküt otu tohumları da  toprakta çimleniyor, tohumları açılıyor,  toprak üstünde büyüdükçe  genç filiz daireler halinde kendi etrafında ilerliyor, sarılacağı bitkiyi fark ettiğinde ona doğru büyümesini sürdürüyormuş. Ama eğer yanında konaklayacağı, gövdesine sarılacağı bir bitki bulamazsa var ya... Yaşayamıyormuş.  Resmen ölüyormuş. Hangisine acıyacağımı bilemedim iyi mi? Fotoğraftaki küsküt otu  lezzetli domateslere nasıl sarılmış görüyor musunuz? Ohh! Konakladığı domatese yerleşmiş, domatesten besleniyor, gelişip büyüyor, çiçekleniyor. Bu durumda toprakla ilişkisini kesiyor, köksüz yaşamaya başlıyormuş.  Ne yapsın garibim? Kendi mi seçti ki küsküt olmayı? Yooo... Doğuştan böyle. Böyle olacağı tohumunda gizli. 

Küsküt otunu boş saksıya ya da yapma bitkilerin olduğu saksılara ekmişler. Asla büyüyememiş. İlla beslenebileceği komşusu olacak. Sadece komşuda pişer bize de düşer demiyecek, tası tarağı toplayıp komşuya iyice yerleşecek:)

Bitkilerin yaşamları bana acayip büyüleyici geliyor. Küskütün çiçekli dallarının karaciğer, böbrek rahatsızlıklarından, yorgunluk, göz şikayetlerine kadar şifa verici  diye kullanıldığını okuyunca sevindim ne ne yalan söyleyeyim:)

Küsküt otunun macerasını öğrenince, Masal Terapi kitabındaki Hayat Veren Ağacın İki Dalı adlı masal aklıma geldi. Şimdi anlatsam keşke... Denedim... Mümkün değil. O kadar yorgunum ki:)



NOT- fotoğrafları aldığım bu blogta daha fazla bilgi ve fotoğraf var:





15 Kasım 2018 Perşembe

Günler Bir Bir Geçecek Çok Şeyler Göreceksin... Geriye Baktığında Sen de Sana Güleceksin...



Ukulele  çalışmaya devam ediyorum.


Daha önce kitaplarını hiç okumadığım  memleketimin iki yazarının birinin romanını, 
diğerinin öykü kitabını okudum. 
Tüm kitaplarını okumaya niyetlendim.


        Frank Sinatra'dan Beethoven'a etkileyici müzikler eşliğinde, 
dans ve akrobasinin ahengiyle, Düşen Kimse adlı  müthiş bir performans  seyrettim.  
Danzon, bloğunda işaret etmeseydi bu gösteriye gitmeyi asla düşünmezdim.
Teşekkür ederim.





 O gün sanırım sahiden dellendim.  İstanbul'a gittim. Metroya bindim. Son durak olan Kazlıçeşme'de indim. Yürüdüm... Yürüdüm... 27.200 adım atmışım:) 
İstanbul'u sevmeyen gitsin abicim. Her köşesinin hastasıyım.


Kazlıçeşme'den Sirkeci'ye yürü babam yürü... Eee... Akşam olmuştu tabii...
Gün batıyor. Karşıda Üsküdar görünüyor. Necip Fazıl'ın bir dizesi aklıma düşüyor.
"Her akşam camlarında yangın çıkan Üsküdar."
Yeminle şiirdeki bu dizeyi çok merak ederdim. Acaba nasıl oluyor ki, derdim.
Müthişmiş!
Nasıl olduğunu gördüm ya, feleğe çok teşekkür ederim.



Kadıköy'deki Süreyya  Sahnesi'nin önünden geçerken hep gözüm takılırdı. 
Eylül ayıydı sanırım. İçeriye girdim ve programlara baktım. O ayın tüm biletleri satılmıştı. Sonunda  Kasım ayına, Falstaff'a bilet alabildim. 
Şekspir'in oyunundan uyarlama, Verdi'nin müzikleriyle şahane bir opera. 
Büyülendim.
 Bundan sonra Süreyya Sahnesi'ne ayda bir kez gitmeye niyetlendim.

 Sinemaya gittim. Üç filmi de tüm merakımla, hayranlıkla seyrettim.

Şahidim. Sanatın insanın üzerinde iyilik kışkırtan özelliği var.
Sanatın her dalında emek veren insanlara müteşekkirim. 



not- başlık erdem alkın'ın şarkı sözü... vay canım vay


4 Kasım 2018 Pazar

Muhtelif Meraklar, Dağınık İlgiler, Yarım yamalak Bilgiler:)

Merakları muhtelif, ilgisi dağınık, bilgisi yarım yamalak  biriyim.  
Her şeyi merak edip öğrenmek isteyen bir bünyeye sahibim.
  İyice öğrenip en güzelini yapayım diyemiyorum. 
Her defasında yepyeni ilgilerin cazibesine kapılıveriyorum. 
Hooopp... Dağılıyorum:) 
Allahım yarabbim... Ne çok öğrenilecek konu var di mi?
Mesela...
Mandala yapmayı denedim. Çok sevdim.

Keçe bebek yapmayı denedim. Çok sevdim.

Şimdi ise....  Poi çevirmek istiyorum. 
Yeni Zelanda'da Maori yerlileri Poi ile  kutsal savaş dansı yaparlarmış.
El, kol kaslarını kuvvetlendirmek, esneklik kazanmak, yeteneklerini geliştirmek niyetiyle poi kullanırlarmış. Günümüzde müzik eşliğinde yapılır olmuş.
Aslında sirklerde ateşle yaparlar ya hani bu hareketleri... Öyle işte.
Çok  merak ettim. 
Poi'yi ha deyince bulamayacağıma göre kendi poi'mi kendim yapayım dedim. 
Çorabımın her birine  top koydum. 
Çevirmeye başladım. Aaa! Çok eğlenceli.
Niyetim ateşle poi dansı yapabilmek tabii!!!
İşte videoda görüldüğü gibi:)


YouTube'dan


Niyet Ettiklerim....


Bu iki diziyi keyifle seyrediyorum. Devam edeceğim.


Julia Roberts'in dizisi sırada...   Seyredeceğim.


Çav Bella'yı  ukuleleyle çalmayı deniyorum. Öğreneceğim.


Merakla beklediğim iki film vizyonda. Sinemaya gideceğim.