25 Nisan 2017 Salı

Gincırino Ve Ben

Geçtiğimiz yazdı. Arkadaşım Adalet telefon edip, uçak biletlerimizi aldım, Venedik'e gidiyoruz, deyiverice, Venedik miiii? Benimle miii? Hayırdır kardeş, dedim. Nergis'in evi Venedik'e çok yakın. Bizi davet edip duruyordu ya...  Sana kalsa İstanbul'dan başka bir yer gözün görmüyor. İtiraz mitiraz istemem. Birlikte gideceğiz, dedi. Biz üçümüz çocukluk arkadaşıyız. Adalet'in lafını ikiletmedim. Vee biz Nergis'e gittik. Araba kiraladık. Üç gün doya doya, ine dolaşa, o köy senin bu göl benim gezindik. 

Yediğin içtiğin senin olsun gezdiğin gördüğün yerleri anlat, diye bir söz söylenmiş söylenmesine lakin, bu söz bencileyin tipler için söylenmemiş. Şimdi o gezintide gezdiğimiz yerleri değil,  içtiğim bir şeyi anlatacağım çünkü...

(Arkadaşlarımla yaşadığımız o maceramızda, kiraladığımız arabayı ben kullanmıştım. Ve yaptığım numaraları, inanıyorum ki bir gün size çekirdek çıtlatır gibi çıtır çıtır anlatacağım.)

Hah işte... O gezimizde,  gingerino diye bir içeceğe dadanmıştım. Sıcak yaz gününde, nasıl ferahlık veriyordu anlatamam. İçtiğimde sadece içeceğin geçtiği yerlerde değil, resmen bünyemin her hücresinde hissediyordum. Çok sevmiştim. 

Sonra Nergis tarifini öğrenmiş. Yazıp gönderdi. O gün bugündür sürekli yapar oldum. Az önce gene yapınca, tarifini sizlerle paylaşmak istedim.

İşaret parmağı büyüklüğündeki zencefil ve iki limonun kabuklarını soydum. 
Katı meyve sıkacağına üçünü attım. 
Sularını çıkardım. (zencefilin limon gibi suyu çıkıyor) 
Zencefil ve limon suyunu sürahiye koydum. 
Altı kaşık pekmez ekledim. (aslında 3 kaşık toz şeker 4 kaşık pekmez konuyor. şeker koymuyorum. pekmezin ölçüsünü arttırıyorum.) 
Dört şişe soda ilave ettim. İsterseniz beş şişe soda kullanabilirsiniz. 
Bir limonu yıkayıp kabuklarıyla dilimledim. Sürahinin içine attım. (varsa nane doğrayabilir, portakal dilimleyebilirsiniz)
Kokladım. Missss!
İçtim. Nefissss!
Eğer denemediyseniz,
lütfen deneyiniz.  
Nasıl denir?
Tek kelimeyle, MÜTHİŞ!




23 Nisan 2017 Pazar

Bu Hafta Neler Yaptım?


Evde dört film seyrettim.


Sosyal medyada bu fotoğrafı görünce feci üzüldüm.



Kan ve Gül'ü okurken kahkahalarla  güldüm.


İki mavi kapıyı hayal kurarak  seyrettim.

20 Nisan 2017 Perşembe

varoluş nedenleri vazcayış sebepleri


kaç yaşında bindiniz ilk kez uçağa.. ya da semtler arası yolculuklarda bile neden kusar bazı kadınlar hâlâ.. neden araba tutar onları.. orta asya'dan yürüyerek geldik diye mi acep.. icatlar da, teknik de tüm öbür ihtiyaçlar gibi eşitsizliğe mi ayarlı hep.. herkes satın alacağı ölçüde mi yararlanır  icat ve teknikten.. insanın aya ayak basması, tüm insanlığa mâl edilecek bir müjde mi gerçekten.. yani dünya tısslayınca, dünyadan ilk kaçanlar o teknolojiye ve güce sahip olanlar olmayacak mı


                                  metin üstündağ/denemeyenler/sayfa 204

15 Nisan 2017 Cumartesi

Bu Hafta Neler Yaptım?


Sinemada iki film seyrettim.


Sirtaki kursumu tamamladım.


 Dikiş makinesi aldım. Dikiş dikeceğim... 
(Ben ve dikiş dikmek öyle mi? 
Hahha! Du bakalım:)


Sabah erkenden İstanbul sokaklarındaydım. 
Herkesler İstanbul'dan kaçmak istiyor... 
Ben ise en içine dalmak istiyorum. 
Büyülüyor beni İstanbul.
Hastasıyım!


Evliya Çelebi... En bayıldığım adamlardan biridir.
Evliya Çelebi'nin Acayip ve Garip Dünyası'nı okuyunca,
 kendisine sevgim iyice katmerlendi.
Bir ara yazacağım. 
Gene du bakalım:)


14 Nisan 2017 Cuma

Masallar Ve Rüyalar -1-

 

Bu hafta işim açısından oldukça yorucu geçmişti. Büyük bir kurumsal müşterimin yenileme teklifini hazırlamıştım. Yarın son gündü. Günlerdir itinayla çalışıp hazırladığım teklifi  gün battı, halen göndermemiştim. Başaramazsam diye korkuyordum. Elimden gelenin en iyisini yapmaya çalışmıştım. Gerilmiştim. Ofisteki koltuğuma gömüldüm. Bitkindim. Uyumuşum. Hayırdır inşallah, deyiverin. Çünkü bir rüya gördüm.

Rüyamda, ülkenin en mahir okçusu bendim. Oysa gerçek hayatta  ok ve yaya bir kez bile ellemedim. Güya dünyanın bütün büyük ok ustalarından ders almışım. Kimse beni yenemiyormuş. Benim yeteneğime denk  kimse yokmuş. Bütün yarışmaları ben kazanıyormuşum.   Benden daha iyi ok atabilen kimse yoksa, kiminle yarışacağım ki... Sıkılıyorum. Gamlı gamlı, köy köy şehir şehir dolaşıyorum. Daha iyi bir ustaya denk gelmeyi hayal ediyorum.

Issız bir köyün ücra bir kulübesine yolum düşüyor. Bir bakıyorum ki, o ne? Kulübenin bahçesinde muhtelif tüylerle bezenmiş oklar, yaylar, asıl mühimi bahçenin her yerinde irili ufaklı hedefler var.  Bu hedefler çok tuhaf... Kimisi ağaç tepesine, kimi masanın üstüne, sandalye sırtına, kimi bahçenin çeperine, kimi çimlerin üstüne işaretlenmiş... Her birinin tam ortasında ok var. Nasıl denir? Her biri tam isabet! Şaşırıyorum. Ben ki memleketin en ünlü okçusuyum, ben bile her seferinde on ikiden vuramıyorum. Kimdir bu hünerli okçu? Feci merak ediyorum. Mutlaka çok iyi ok ustası olmalı, diye düşünüyorum. Geliyor. Öğrencisi olmak istediğimi söylüyorum. Bu kez o şaşırıyor. Şimdiye kadar hiç öğrencisi olmadığını lakin bildiklerini memnuniyetle öğretebileceğini söylüyor. Aslında çok basit bir yöntemdir. Her atış tam isabettir. Sonuç yüzde yüz garantidir, diyor.  Heyecanlanıyorum. Yalvarırım öğretin bana bildiklerinizi, diyorum. 

Bak şimdi, diyor. Önce yayı tüm gayretinle gereceksin. Oku gönderirken kalbini dinleyeceksin. Ok yerine ulaştıktan sonra gidip etrafına hedefi işaretleyeceksin. O kadar! 

Rüyanın tam burasında uyandım. Bu rüyayı bir işaret sandım. Bilgisayarın gönder tuşuna bastım.

12 Nisan 2017 Çarşamba

Ne Dediğini Anlamadan Tüy Olup Uçuyorum


Ev Ödevim - Business Strategies

 




İngilizce hocam, gönderdiği mailde, "We will meet on tuesday at 19:40 for last lesson and you make presentations" diye yazmış.  "10 adet  the best business movies'i sırf for learning english  maksadıyla  salı gününe kadar seyretmemizi istemiş. "Yook artık! daha neler! Bu zalimlik!!" demedim elbette...


Heyyy! Başım gözüm üstüne, emrin olur  hocaam  diyerekten, emir telakki ederekten, hemencecik, ivedilikle, hızlıca, çabucak,  vakit kaybetmeden,  derhal seyrederim, dedim. Şaşırdım kendime...  Ben mi değiştim, ödevler mi? Okul zamanlarım aklıma geldi. Ev ödevlerinden nefret ederdim.

Oysa bu ev ödevini öğrenince çocuk gibi sevindim.  Hatta  bu ödevi öğrendiğimden beri ağzım kulaklarımda gezinmekteyim. Sevinç göz yaşları döktüğümü yazarsam sakın abarttığımı düşünmeyin. Aklım başımdan gitti, ayaklarım yerden kesildi, ofiste bayram havası esti, ne yapabilirim?  Yeminle deliye döndüm. Eteklerim zil çaldı. Az kalsın  kalkıp şakkada şukkada göbek atacaktım. Yavaş yavaş başımı kaldırıp aynaya baktım. Gözlerim sadece parıldamıyordu. Resmen gözlerimin içi gülüyordu.  Takdir edersiniz ki, dayanamadım. İnglizce öğretmenim 10 tane filmi ev ödevi verdi diye sevinçten zıp zıp zıpladım, hop hop hopladım. Hay canına sayın seyirciler!  Ne kadar değişmişim:) 

10 Nisan 2017 Pazartesi

Bu Hafta Neler Yaptım?


 
36. İstanbul Film Festivali'nden  nasiplendim. 
Filmler  seyrettim.. 
Evliya Çelebi'yle ilgilendim.



Yusuf Franko'nun İnsanları-Bir Osmanlı Bürokratının Karikatürleri Sergisi'ni gezdim.



Hep Galata'da kule dibinde dolaşıyordum.
Bu kez Galata Kulesi'ne uzaktan baktım.
Ben var ya, Galata Kulesi'nin içine girip tepesine hiiiç çıkmadığımı yeni anladım:)


8 Nisan 2017 Cumartesi

Bir Yönetmenin Filmlerinin Peşindeyim...


ADI- Aysim Türkmen
Son günlerde takibindeyim. Hakkındaki her şeyi okuma, dinleme, seyretme gayretindeyim. İstanbul üzerine belgeseller yapan bir yönetmen olduğunu yeni öğrendim. İstanbul'da gün geçtikçe yoksul mahallelerin ortasına, jiletli tellerle çevrili, olağanüstü güvenlik önlemli, inanılmaz yükseklikte, lüks siteler inşa ediliyor. 2. Köprünün açılmasıyla gelişen Çekmeköy'de bir sitenin duvarının üzerinde "Çekin Lan Duvarı Teli, İnsan Gibi Yaşayın!" diye bir yazıyla karşılaşan Aysim Türkmen, bu yazının hikayesinin peşine düşmüş. İlk kurmaca filmi olan Çekmeköy Underground'ı 2015 yılında çevirmiş. Kentsel dönüşümün toplumsal etkilerini, duvar yazılarının ardındaki trajedileri, görünmek istenen gençliğin çırpınışlarını anlatan  bu filmi ilgiyle seyrettim. Üzerinde çok konuşulması gereken, son derece etkileyici, sallayıp silkeleyen bir film. Yönetmenin diğer filmlerini bakalım nereden bulacağım? Merak içindeyim.

-Selahattin'in İstanbul'u    - 2010 (Sulukule'nin yok oluşu)
-Galata Kulesi Sokak No:23 - 2007 (mahallelinin yok oluşu)
-Kapital-İstanbul-2004

7 Nisan 2017 Cuma

sulh ve sıhhat nasihatleri

- ıssız bir ada'ya düşersen, sakın ha yanına, üç şey almayı isteme!. komik olma!. yıllardır dünya adı verilen bir ıssız ada'dasın zaten!. bunu fark et!. beni ağlatma, beni söyletme!. 


- sanki televizyon, gazete gibi olan insanlardan uzak dur!. kendini kendi ömrün içinde saklı tut!. beş saniye bile olsa, birşeyler üzerinde konsantre olmaya, yoğunlaşmaya çalış!. zira şu sıra, naklen ve topluca görsel bir bellek bunaması ve hafıza kayıplığı yaşanmakta!.


- bak, ölüm, yine, en değersiz sözcük oldu hayatımızda!. kuruyemiş ve çerez!. mümkünlerin olursa bu cinnet moda'ya kapılma!. hemen ölme!. bu kadar sıradanlaşan bir sözcüğe, genç yaşta beden-bedel olma!. ölme'yi değil olma'yı dene!.


-  bak herkes konuşuyor, sen sus!. veya, her ağzını açtığında, idam sehpası'nda olduğunu ve birileri'nin sanki, son bir söyleyeceğin var mı sorusunu sorduklarını unutma!. ağzından şiir aksın, hikmet aksın, gül aksın, kulakların çınlasın!.


                                      met üst / yankı vadisi/1999/sayfa45-46

2 Nisan 2017 Pazar

Bu Hafta Neler Yaptım?

  
                                    Bu hafta, Puslu Kıtalar Atlası aklıma düştü. 
             Hem orijinalini hem çizgi romanını yine yeni yeniden hayalini kura kura okudum.


Hep derim Galata Kulesi'ne sevdalıyım. Gene Galata'ya gittim. Bu kez aldım elime kitabı, Puslu Kıtalar Atlası'nın izini sürdüm.


Bu hafta sadece 1964 yapımı Tren'i seyrettim. 
Haftaya 36. İstanbul Film Festival'i başlayacak.
Festivale kadar film diyetine girip başka film seyretmemeliyim.
Çünkü günde üç, eğer vaktim olursa günde dört film seyretmeye niyetliyim.
Film seyretmeyi özlemeliyim.



Acayip ballı bir haftaydı. MFÖ ve Şebnem Ferah konserine gittim.

Geri kalan zamanlarda... 
Çalıştım... Çalıştım... Çalıştım... 
Vallahi çok çalıştım. 
Bakmayın böyle geziyor göründüğüme, aslında çok çalışıyorum.
Genel şartları okumaktan gözlerim şeşibeş oldu!