5 Ocak 2009 Pazartesi

Nazım Hikmet ve Aşık Olduğu Kadınlar -1-


Bugün duydum ki 58 yıl önce vatandaşlıktan çıkarılan Nazım Hikmet'in vatandaşlığa kabul edilmesine karar verilmiş. Vatandaşlıktan çıkardık demekle ne oluyordu ki? Gönüllerden çıkarmak mümkün olabilmiş miydi? İşte... Bunca yıldır dilimizde, belleğimizde değil miydi şiirleri? Olsun bu günleri de gördük ya... Çok şükür, demiştim.  Nâzım Hikmet... Memleketimin yasaklı sevdalısı... Bir dönem yasaktı onun adını anmak, şiirlerini okumak... Hep gizli gizli okudum ve yazdım herkesten sakınarak.


Sait Faik "Bir insanı sevmekle başlar herşey " demiş ya... Ne güzel söylemiş... Ben de sevdiğim bir sevgi ve aşk adamı Nâzım Hikmet için bir şeyler yazmak istedim...  Ama Nâzım Hikmet’in şiirlerini değil de aşklarını anlatmak istiyorum. Ya da aşklarıyla birlikte, aşık olduğu kadınlara yazdığı aşk şiirlerini… Bir şair hele Nâzım Hikmet’se bu şair… Bana göre Edebiyat tarihimizin en güzel aşk şiirleri yazmış birisidir... Nasıl sevmeden, aşık olmadan şiir yazabilirdi sevgili şairimiz öyle değil mi? Nâzım Hikmet'in aşkları sadece kadınları değildir tabii… O memleketine, doğaya, insana kısacası güzel olan her şeye aşıktır. Benim şimdi yazmak istediğim ise, illa  kadınlara olan aşkıyla ilgili...

Nazım Hikmet ve Nüzhet Hanım



Nazım ve Nüzhet çocukluk arkadaşıdırlar. Moskova’da üniversite öğrencilikleri devresinde evlenirler. Nüzhet’in ailesi razı değildir bu evliliğe. Mektuplar yağdırırlar Moskova’ya. “ Her sözüyle,her hareketiyle,her şeye isyan etmiş,hatta saçları bile berberin tarağına isyan etmiş bu adamla senin gibi munis ve uysal bir kız geçinemezsiniz!” derler.


Bir ara Nüzhet’in sağlığı bozulur ve memlekete döner. Ne kadar tedavi olup iyileşmiş olsa bile, bu bünyesi ile Nazım’a yoldaşlık yapamayacağını düşünür, belki de ailesinin etkisi ile ayrılmaya karar verir.Zaten Moskova nikahı yapılmış olduğu için, boşanmak gibi hukuki bir sorunları da yoktur. Yıkılır şairimiz bu karar üzerine...Bu evlilik iki yıl sürmüştür. Bu ayrılıktan sonra Şair’in şu şiiri yazdığı söylenir:

MAVİ GÖZLÜ DEV, MİNNACIK KADIN VE HANIMELLERİ

O mavi gözlü bir devdi, /Minnacık bir kadın sevdi. /Kadının hayali minnacık bir evdi, bahçesinde ebruli hanımeli açan bir ev. /Bir dev gibi seviyordu dev, /Ve elleri öyle büyük işler için hazırlanmıştı ki devin, /yapamazdı yapısını, /çalamazdı kapısını bahçesinde ebruliiii hanımeli açan evin. /O mavi gözlü bir devdi, /Minnacık bir kadın sevdi. /Mini minnacıktı kadın. /Rahata acıktı kadın yoruldu devin büyük yolunda./Ve elveda! deyip mavi gözlü deve, /girdi zengin bir cücenin kolunda bahçesinde/ ebruliiii hanımeli açan eve. /Şimdi anlıyor ki mavi gözlü dev, Dev gibi sevgilere mezar bile olamaz: /bahçesinde ebruliii hanımeli açan ev...

Nazım Hikmet ve Piraye Hanım


Piraye ,Nazım Hikmet’in kızkardeşinin arkadaşıdır. Kocasından ayrılmış, bir erkek ve bir kız çocuğu sahibi dul bir kadındır. Şairimiz’in Piraye’ye yazdığı ilk şiirinin hikayesinin şöyle olduğu söylenir:

Şair, sevgilisine bir demet mor menekşe ile gitmeye niyetlenmiştir. Ama dostlarının karnını doyurması gerekmektedir. Altın gözlü çocuğun menekşe parasını harcar. 1930 da yazdığı o güzelim şiiri de şöyledir:

Mor Menekşe, Aç Dostlar ve Altın Gözlü Çocuk

Abe şair, /bizim de bir çift sözümüz var /«aşka dair.» /O meretten biz de çakarız biraz.. /Deli çığlıklar atıp avaz avaz /burnumun dibinden gelip geçti yaz sarı tahta vagonları ter, tütün ve ot kokan bir tren gibi. /Halbuki ben istiyordum ki gelsin o kırmızı bakır bakracında bana sıcak süt getiren gibi... /Fakat neylersin, /yaz böyle gelmedi, /yaz böyle gelmiyor,/ böyle gelmiyor, hay anasını... sey!.. /EEEEEEEEEY... /kızım, annem, karım, kardeşim /sen başında güneşler esen altın gözlü çocuk, /altın gözlü çocuğum benim; /deli çiğlıklar atıp avaz avaz burnumun dibinden gelip geçti de yaz, /ben, bir demet mor menekşe olsun getiremedim sana! Ne haltedek, /dostların karnı açtı kıydık menekşe parasına!



1935’de kimseye haber vermeden evlenirler. İstanbul’a yerleşirler. Ama rahat olamazlar ki… Nazım Hikmet’in mahpusluk günleri başlayacaktır. O kadar çok şiir yazmıştır ki Piraye’ye… Okadar çok mektup yazmıştır ki “Karıcım, canım karıcığım” hitapları ile başlayan… Misal, "Karıcığım, Bu seferki ilk mektubuma senin için yazdığım bir şiir ile başlıyorum: 


Saat dört yoksun, Saat beş yok / Altı,yedi ertesi gün ve belki kimbilir... /Hapishane avlusunda bir bahçemiz vardı. /Sıcak bir duvar dibinde on beş adım kadardı./Gelirdin,yan yana otururduk, Kırmızı ve kocaman muşamba torban dizlerinde..."

Bu şiir böyle devam etmektedir... Şiirin sonundaki mektup ise şöyle bitmektedir:
"Kuzum karıcığım,bu şiirleri iyi oku.Yazdıklarımın en ustaları değilse de en yalansızlarıdır.Seni nasıl yalansız, süssüz,sanatsız seviyorsam,bunlar da öyle... "
Yada ,”Karıma Birinci Mektup” şiirini şöyle bitirmektedir:
……………………………………………...
Düşmanara gam. /Dostlara selam. /Kalbimde çocuklarım. /Seni kucaklarım. /Canın sıkıldıysa bu mektuptan beni affet!... /Kocan: Nazım Hikmet



“Karıma 2. Mektubumdur” diye yazılan ve Portreler kitabında yayımlanan en ünlü şiir de şu değil midir?

Bir tanem! /Son mektubunda: "Başım sızlıyor /yüreğim sersem!" /diyorsun. /"Seni asarlarsa seni kaybedersem;"/diyorsun; /"yaşayamam!"/Yaşarsın karıcığım, /kara bir duman gibi dağılır hatıram rüzgârda; /yaşarsın, /kalbimin kızıl saçlı bacısı /en fazla bir yıl sürer /yirminci asırlarda ölüm acısı. /Ölüm /bir ipte sallanan bir ölü. /Bu ölüme bir türlü /razı olmuyor gönlüm. / Fakat emin ol ki sevgili; /zavallı bir çingenenin /kıllı, siyah bir örümceğe benzeyen eli / geçirecekse eğer / ipi boğazıma, /mavi gözlerimde korkuyu görmek için /boşuna bakacaklar Nâzım'a! /Ben, /alaca karanlığında /son sabahımın /dostlarımı ve seni göreceğim,/ve yalnız
yarı kalmış bir şarkının acısını /toprağa götüreceğim... /Karım benim! /İyi yürekli, /altın renkli, gözleri baldan tatlı arım benim; /ne diye yazdım sana /istendiğini idamımın, /daha dava ilk adımında /ve bir şalgam gibi koparmıyorlar /kellesini adamın. /Haydi bunlara boş ver. / Bunlar uzak bir ihtimal. /Paran varsa eğer /bana fanila bir don al, /tuttu bacağımın siyatik ağrısı, Ve unutma ki /daima iyi şeyler düşünmeli /bir mahpusun karısı.



Bir Cezaevinde,Tecritteki Adamın Mektupları” şiiri ise şöyle başlamaktadır:

“Senin adını /Kol saatimin kayışına tırnağımla kazıdım.
Malum ya,bulunduğum yerde /Ne sapı sedefli bir çakı var,
(bizlere alatı katıa verilmez), /Ne de başı bulutlarda bir çınar.”

Durmaksızın yazar Piraye’ye Nazım Hikmet, sürekli yazar… 1945 lerde gene mahpushanede Piraye hanım’a hergün bir şiir yazmaya başlar. “Piraye için yazılan saat 21-22 şiirleri”dir bunlar.

“Ne güzel şey hatırlamak seni:
ölüm ve zafer haberleri içinden,
hapiste
ve yaşım kırkı geçmiş iken…..”

Yıllar yılları kovalar hasret ve sevi dolu mektup ve şiirlerle... Amaaa her aşkın bir sonu vardır galiba...


1946 da Bursa Mahpushanesi’nde yatarken dayısının kızı Münevver’in ziyaretleri sıklaşmaya başlamıştır. Gönlüne sual olunmuyordu şairimizin ve artık Nazım Hikmet ile Münevver aşkı başlıyordu. Şair mektup yazar Piraye’ye ve anlatır durumu tüm açık yürekliliği ile… Piraye Hanım yıkılır ama kimseye belli etmez. Bu arada Münevver bir çocuk sahibi evli bir kadındır. Kocası ayrılmak istemez. Nazım- Münevver aşkı içinden çıkılmaz hale gelir. Nazım Hikmet bu aralar bir mektup yollar Piraye hanım’a. Şöyle der:

“Yeryüzünde hiçbir insan,hiçbir insana benim sana yaptığım kötülüğü yapmamıştır.Bütün bunlara rağmen gel. Sana “gel” diyecek kadar yüzsüz ve alçaksam ne halt edeyim,öyleyim işte. Fakat gel. Ve benden nefret ederek,beni hor hakir görerek de olsa, beni bir daha yalnız bırakma!"


Gelmezse intihar edeceğini söyleyen mektuplar yazar karısına... Haberler gönderir...Piraye dayanamaz gider. Daha sonra da Nazım Hikmet’in Piraye Hanım’a yazıları devam eder. Nazım Hikmet açlık grevi yapmıştır mahpushanede ve rahatsızlandığı için hasteneye yatırılmıştır. Piraye Hanım’la son görüşmelerinin hikayesi de şöyledir: Özel bir bağışlanma bekleyen şair serbest bırakılacağını düşünmektedir ve gene Münevver Hanım’la görüşmelere başlamıştır. Piraye Hanım bilir durumu ama gene de hastaneye gider ve Nazım Hikmet'e çıktığında evine gelebileceğini söyler. Tam bu konuşma sırasında, kapısı açılır görüşme odasının ve içeriye Nazım Hikmet’in kızkardeşi ile Münevver Hanım girerler. Şairimiz iki arada kalmıştır ve durumu oldukça sevimsizdir. Piraye Hanım çıkar odadan. Bu Piraye ve Nazım’ın son görüşmesidir.


1930 da başlayan aşk 1950 de noktalanır. Bu 20 yıl hep tutuklanmalar ve mahpuslukla geçmiştir. Piraye Hanım kocasını hiç yanlız bırakmamış ve sabırla beklemiştir. Boşandıktan sonra da 1995 yılında ölene kadar da hiç bir gazeteciye tek bir laf etmemiş ve kimseyle bir daha evlenmemiştir.

Nazım Hikmet ve Piraye Hanım aşkından geriye, uzun mahpusluk yılları boyunca yazılan yüzlerce şiir, mektuplar ve kitaplar kalır... Hayranlıkla okumamız için!

1946 da "Piraye'me Rubailer" yazmıştır Nazım Hikmet... Bir tanesi şöyleydi:

"hatunumun gözleri eladır da /içinde hareler var yeşil yeşil /altın varak üstüne yeşil yeşil meneviş /Kardeşlerim,bu ne biçim iş /şu dokuz yıldır eli elime değmeden /ben burda ihtiyarladım /o orda /Kalın,beyaz boynu kırışan kızım, /imkansızdır ihtiyarlamamız bizim,
etin gevşemesine bir başka tabir gerek, /zira ki ihtiyarlamak:
kendinden başka hiç kimseyi sevmemek demek."

Bu akşamlık bu kadar...

Bir sonraki yazıma Nazım Hikmet - Münevver aşkı ile devam edeceğim.

Yazının tamamı aşağıdaki linkte...



26 yorum:

  1. harika yaaa ama nazım üstad hata yapmış tabi aşk bu sorgu sual tanımıyor degil mi?

    YanıtlaSil
  2. Gerçekten çok ilginç.Piraye için hissettikLeri öyle içten ki.Başka aşkLar yaşamış biLe oLsa Piraye'nin Nazım Hikmet için bir başka oLduğu beLLi...

    YanıtlaSil
  3. düşüncelerini öylesine içten döküyor ki satırlara ,aşkını,memleketini......... kimse yapamaz bunu en azından bu kadar güçlü bir şekilde:)

    YanıtlaSil
  4. bir insan öyle bi aşkla severken pirayeyi nasıl başka bir kadına kapılabilir ki ... çok ilginç

    YanıtlaSil
  5. BEN CANAN TANIN PİRAYE ADLI KİTABINI OKUDUM. SONRADA NAZIMI PİRAYEYİ ARASTIRDIM.BUNUN ADI ASK OLSA BILE NAZIMDA BİR ERKEK VE HER ERKEK GİBİ O DA NANKÖR.......

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. bunun nankörlükle alakası olduguna inanmıyorum. aşkın da insanlar gibi ömrü vardır doğar büyür ölür çok azı ömür boyudur ki nazım bunu dürüstce paylaşmış.

      Sil
    2. Bakın ne nankörlük ne de aşkın omrumden bahsediyor nazım hikmet kadınlara aşık değildi , aşık olmaya aşıktı. O sadece aşık olmayı seviyordu ne piraye ne münevver ne de bir başkası belki de hepsine ayni duyguları besledi çünkü birini severken hissettiği şey nazım hikmeti zaten aşk adamı yaptı....

      Sil
    3. Birşey sormak istiyorum bunun kitabi varmi varsa ismi nedir öğrenebilir miyim?

      Sil
    4. Nazım hikmet kadınlara değil, yazmaya aşıktı aslında

      Sil
  6. Merhaba,
    Blogunuzu severek takip ediyorum, Nazım HİKMET' aşkları ve şiirleri ile hayran olduğum yazar..
    Yürekten alkışlıyorum paylaştığın için, yüreğine, emeğine sağlık..

    YanıtlaSil
  7. Şair de olsa onaylanacak durum değil. Şiir meşru şekilde yazılmaz mı? Gençler yaşamını örnek almasınlar.

    YanıtlaSil
  8. çok çok teşekkür ederim çok güzel yazmışsınız

    YanıtlaSil
  9. Nazim hikmetin pirayesi...

    YanıtlaSil
  10. Nazım'ı komünist kimliğinden ayırdığınızda basit bir aşk şairi kalır ortada.Nazım'ı nazım yapan mücadeleci kalemidir.

    YanıtlaSil
  11. Nazım'ı Nazım yapan komünist kimliğidir.Mücadelesini koyun bir kenara aşk şairi çıkar hemen ortaya.Kaleminin direnci yüreği ile buluştuğunda başka bir Nazım görürsünüz.Nazım'a nankör demek onun verdiği kavganın kutsallığını bilmiyor demektir.Her cahil bunları diyebilir.Olaya sadece aşk dürbününden bakarsanız günümüz aşk şiirlerini okumanız daha doğru olur.

    YanıtlaSil
  12. Ne kadar güzel hazırlamışsınız,yazmışsınız.Ayırdığınız vakit için teşekkür ediyorum size.Okudukça bitmesin istedim inanın. Emeğinize sağlık...

    YanıtlaSil
  13. Her önüne gelene aşık mı oluyor!? Bu kadar içtenlikle şiirler yazdığı sevgilisini nasıl oluyor da aldatabiliyor,bir türlü açıklama getiremiyorum bu duruma.Nazım Hikmet'in edebiyatımıza kazandırdıkları çoktur belki ama yine de ısınamıyorum kendisine bir türlü...Ne iyi bir koca ,ne iyi bir baba olmuş...

    YanıtlaSil
  14. Nazım i seviyorum. Ama kırdığı kalpleri düşünmüyor. En çok azabını çeken Piraye olmuş. 16 yıl in 12 senesi hapiste beklemis mektuplasmis. O kadar aşk sözleri yazdı madem nasıl gitti de Münevver e aşık oldu? Bence aşk değil sadece şıpsevdi

    YanıtlaSil
  15. En güzell şiirlerini de pirayeye yazdı sanırsam..
    Ah benim mavi gözlü devim :)

    YanıtlaSil
  16. Bilgilendirme için teşekkür ederim Güzel bir makale olmuş tebrikler

    YanıtlaSil
  17. Hayat 3 kadına bu kadar kısa sürede Aşkın'ı verebilecek kadar acımasız mı ?
    Nüzhet ..
    Hemen unutulmuş ..
    Piraye ...
    Münevver ile geçiştirilmeye çalışılmış fakat olmamış ...
    Şiirleri beni benden almasa Nazım Hikmete karşı duyduğum saygı bile olmaz ..

    YanıtlaSil
  18. Şiirler beni benden almış bulunmakta ...
    Fakat ...
    Yaşamı , soğumama yetmiş durumda...

    YanıtlaSil
  19. Aynen katılıyorum.o günün şartlarnda,kadn başına çocuguyla pesinde gezmiş,hep yanında olmuş.fakat nazım hikmet baskasına aşık olmuş.bunu baska biri yapsa elestirilir,,iyi bi şair olunca yorum aşk adamı..pes.

    YanıtlaSil
  20. Aynen katılıyorum.o günün şartlarnda,kadn başına çocuguyla pesinde gezmiş,hep yanında olmuş.fakat nazım hikmet baskasına aşık olmuş.bunu baska biri yapsa elestirilir,,iyi bi şair olunca yorum aşk adamı..pes.

    YanıtlaSil