1 Ocak 2009 Perşembe

Stanley Kubrick - 2001 Bir Uzay Destanı

Bugün yeni yıl tatili ve evdeyim. Hava nasıl soğuk. Ben de evde "Sinema Günü" ilan ettim. Üstelik günün yönetmeni olarak da Stanley Kubrick'i seçtim. Geçen hafta İstanbul'a gittiğimde, Kubrick'in bulabildiğim tüm filmlerinin dvd' lerini almıştım. Bu gün ilk seyredeceğim film 2001: Bir Uzay Destanı... Orjinal adı 2001:A Space Odyssey . Bu filmi okadar çok duymuştum ki mutlaka seyretmek istiyordum. Bilim kurgu filmleri severim. Bu seyrettiğimiz tüm bilimkurgu filmlerinin atası sayılırdı. Çünkü Stanley Kubrick'in bu filmi çektiği tarih 1968 yılıydı. Tam 40 yıl öncenin filmiydi.

Filmi başlattığımda acaba dvd de sorun mu var diye düşündüm. Çünkü ekranda kapkara bir boşluk ve derin bir sessizlik vardı. Biraz sabredince, güneşin doğuşu ve şahane renklerle film başladı. İlk 25 dakikasında kimsenin konuşmadığı filmin, genel seyrinde de diyaloglar oldukça minimum seviyede tutulmuş,benim hiperaktiv ruhum kolay kabul etmez böyle ağır vaziyetleri lakin görüntü ve müzik üzerine kurulu gerçekten öyle harikulade bir destan yaratılmış ki seyretmemem mümkün değildi.


Filmin başında maymun insan evrimi anlatılmaktaydı. Maymunlar ve hayvanlar doğal içgüleri ile normal hayatlarına devam etmekteyken, uzaydan gelen büyük siyah bir nesne maymunların arasında belirir. Bu olaydan sonra maymun insanların içgüdülerinde bir farklılık oluşur. Ardından ilk insanın kemiği silah olarak kullanmasıyla birden ilk cinayete şahit oluyor, akabinde kemiğin havaya fırlatmasıyla 2001 yılına ışınlanıyorsunuz. Birden ilk çağdan bilgisayar çağına hızlı bir geçiş bu... Bakmayın böyle hızlı modda yazdığıma,film öyle böyle değil oldukça ağırdı... Şimdi yeni dönemde artık bilgisayar ile insanoğlu arasındaki mücadeleyi seyrediyoruz. Hatta öyle ki HAL diye adlandırılan,konuşabilen, sezgi sahibi ,sorulara cevap verebilen bilgisayar insanoğlunun başına çorap örmeye çalışacaktır.

Filmin çekildiği yılın 1968 olduğunu yani 40 yıl önce çekildiğini düşününce,
Kubrick'in büyük bir deha olduğuna kesin kanaat getiriyorsunuz. Daha ay'a dahi
ayak basılmamışken ay'da kurulmuş koloniler, uzayda insanlı seyahat, günümüz
bilgisayarlarına benzer ekranlar, uzay gemileri, gökcisimlerinin görüntüleri
tamamen hayali tasarımlar ama nekadar da gerçekçi yapılmış diyor ve filmin hakkını
veriyorsunuz. Tahmin ediyorum ki bu filmi, çekildiği tarihte izleyenler ağızları
bir karış açık sinemadan çıkmışlardır. Günümüzde bilimkurgu ve bilişim konusunda o kadar büyük gelişmeler oldu ki, buna rağmen filmi seyrederken Stanley Kubrick'in hayalgücünden mi desem,öngörüsünden mi desem sanıyorum ki dehasından etkileniyorsunuz ve harikulade bir renk, görüntü ve müzik şöleni içinde kendinizi buluyorsunuz.
Bu film zamanında tüm Oscarlar'ı toplamalıydı bence. Oysa dört Oscar adaylığı almış, ama sadece görsel efetkler Oscarını kazanmış.


Bu filmden anladığım şudur ki; filmin sonuda insanın kendi dramına varıyorsunuz aslında... Tekrar görüyorsunuz ki hayat eşsiz bir süreç ve maalesef sonunda ölüm var.Bakmayın bana... StanleyKubrick çok da karanlık bir tablo çizmiyor benim gibi.Uzayda dolanan bir cenin görüntüsüyle moral vermek istese de sonunda , aslında bu filmiyle bizi ruhumuzda da bir gezintiye çıkartıyor. Bizi etkileyen dış etmenler neler,ölüm, doğum, ,ruh, beden, inançlar,uzay gibi konularla ilgili pek çok soruyla başbaşa bırakarak filmini bitiriyor.

Filmin bir yerinde astronotumuz, hisli ve konuşan bilgisayar HAL'ın tek tek fişlerini çekerken, HAL'ın söylediği bir şarkı vardı. O kadar yavaşlamıştı ki konuşması hemen sözlerini kağıda yazdım. Bu filmi bu şarkı sözleriyle kapatacağım.

Böyle bir filmde, bu esprili şarkı sözleriyle Stanley Kubrick ne söylemek istemektedir bize acaba?
PAPATYA

Bana cevabını söyle

Döndüm bir mecnuna

Sırf senin aşkına

İstemem sıradan törenli bir evlilik

Belki alamam sana bir gelinlik

Ama çok güzel görüneceksin

Selesinde bir bisikletin iki kişilik

01.Ocak 2009 Değirmendere

Yazan - Vildan Ceyhan

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder