21 Aralık 2014 Pazar

İnsanlık Ve Dinler Tarihine Tepeden Giriş Yaptım...


 
Yeminle yeni  öğrendim. Öğrenir öğrenmez, çılgın gibi sanal ansiklopediye saldırdım. Bulduğum her haberi, her yazıyı tüm merakımla okudum. Her videoyu izledim.  Nasıl  heyecanlandım anlatamam! Şahane bir bilgi bu!..  Dile kolay... Mısır Piramitleri’nden 7.500 yıl, İngiltere’deki Stonehenge Anıtları’ndan 7.000 yıl... Mezopotamya’daki ilk şehirlerden 5.000 yıl daha eski... Ve...  Dünya tarihinde keşfedilmiş en eski tapınak öyle mi? Üstelik, bizim memlekette…  Urfa’da… Göbeklitepe’de!

Atalarımın bütün eli hamurluları  ve bıyıklıları adına!
 
Günümüzden yaklaşık  12.000 yıl önce, henüz yerleşik hayata geçmemiş son avcı- göçebe gruplar tarafından inşaa edildiği anlaşılan bu anıtsal yapılarda, ortada iki büyük, etrafına yuvarlak örülmüş çeperlerin içine oturtulmuş  bazılarının boyu yedi metreyi bulan 12 dikilitaş mevcut...  Dikilitaşların üzerlerinde, hayvan, bitki, insan kolu ve eli kabartmaları ve işlemeleri var. Veee... 20 tapınak tespit edilmiş  henüz  6 tapınak gün yüzüne  çıkarılabilmiş.  Düşünebiliyor musunuz,  sadece dünyanın tespit edilmiş ilk tapınağı olmakla  kalmıyor, dünyadaki heykeltraş ve plastik sanatların  ilk örneklerini de barındırıyor...  Keşke gidip görebilsem... Müthiş!  Göbeklitepe'ye, ilk kez 1963 yılında denk gelinmiş. 1995 yılında,  Prof. Dr. Klaus Schmidt'in  başkanlığında  yüzey araştırmasından sonra kazılara başlanmış.

Bu yapıların her birinin açık hava tapınağı olarak inşaa edildiği anlaşılmış. Kazılarda, tapınakların yapımında kullanıldığı düşünülen kireç taşları, çakmaktaşları, taş aletler, öğütme taşları, kırık hayvan boynuzları, kemikleri bulunmuş.  İlginç olan, konut olabilecek herhangi bir yapı kalıntısına ulaşılamamış. Avcı-toplayıcı- göçebe insanlar bunlar... Nasıl organize olmuşlar, nasıl planlamışlar, nasıl taşımışlar, mimari ve sanatsal yeteneklerini nasıl geliştirmişler? 
 
Tarıma ve yerleşik düzene geçmeden önce, henüz kendilerine ev yapmadan tapınakların yapılmış olması bütün arkeoloji aleminin düşünce sistemini alt üst etmiş. Yoksa göçebe toplumlar bilinenin tersine, tarımı öğrendikten sonra yerleşik hayata geçmediler de, ibadet merkezine yakın olmak için mi yerleşik hayata geçip tarım yapmaya, hayvanlarını evcilleştirmeye başladılar acaba?  İnsan denilen  anlaşılmaz canlı türü, neleri düşünerek, neyi amaçlayarak  bu tapınakları yapmışlar oraya? Neyi anlatmaya çalışmışlar?  Niye ortada iki, etraflarında on iki dikili taş var? Semboller neolotik çağdan önce de var mıydı yoksa?  Allahım! Bilmediğim ve merak ettiğim ne çok şey var!  Keşke o zamanlara ışınlanabileceğimiz bir makine icat edilebilse! Keşke günümüzden 12.000 yıl önce yaşayan biriyle karşılaşsak, bize olup biteni anlatabilse... Keşke!

 

İşte bütün bunları merak içinde hayal ederken, 14.000 yıl önceden beri yaşadığını söyleyen biri aklıma geldi. 2007 yapımı The Man From  Earth'teki baş kahraman Profesör John Oldman. Film boyunca alanlarında uzman profesör arkadaşlarına,  mağara zamanlarından bugüne yaşadığını, 35 yaşından sonra hiç yaşlanmadığını, avcı- toplayıcılıktan yerleşik hayata, Sümerlerden Buda'ya,  Babil Hükümdarı Hamurabi zamanından  İsa Peygamber dönemine, Kristof Kolomb'dan Van Gogh zamanlarına,  şimdi aklıma gelmeyen pek çok hayatın içinden geldiğini anlatıyordu.  Yahudilik veya İslamiyetin başlangıç dönemleriyle ilgili tek kelam etmediğini  hatırladım şimdi. Neyse... Gene de aynı mekanda, yedi sekiz kişilik kadrosuyla,, tarihin içinde  pek çok yönüyle insanı sorgulatan muhabbetleriyle ilginç bir filmdi. Seyrettikten sonra etrafımızda böyle insanlar var mıdır diye tuhaf hayallere daldığımı hatırladım şimdi:)
 
 
Göbeklitepe, tarih, arkeoloji, astronomi, din  hakkındaki yanılgılarımızı ortaya çıkarmaya başladığına göre, insanlık tarihinde bilmediğimiz, keşfedilecek, öğrenilecek, şaşırtıcı, heyecan verici daha neler var kim bilir?
 
Ahmet Turgut Yazman,  Göbeklitepe üzerinde dört yıl çalışarak,  yurtiçi ve yurtdışı festivallerde gösterilen  bir belgesel film yapmış.  Mutlaka  bulmalıyım.  İnsanın öyküsünü 12.000 yaşında birinden dinlemem mümkün olmasa bile, bu belgesel  o çağlarda yaşayan insanların,   dünyayı, hayatı manalandırma çabalarını anlamama yardım edecektir diye düşünüyorum. Doğrusunu söylemeliyim, benim çabalarımı da elbette:)


 

10 yorum:

  1. Bence insanların önce tapınak inşa etmiş olması mümkün. İnanç insan doğasının hakim bir noktasında bana göre. Şu gün bile toplumsal olaylardan bireysel totemlerimize kadar bir çok konu inançlar tarafından şekillendiriliyor. Tarımdan önce tapınak yapmak hiç de mantıksız değil.

    Zaman makinasına gerek yok bu gün yoksul gurupların inanç etrafında nasıl toplandığını görmek için ülkedeki eğilimleri gözlemlemek bile yeterli. Bunu salt bir siyasi eleştiri olarak söylemiyorum. Kanımca bu ülkede bu durum uzun süredir böyle. Onun haricinde dünyanın en yoksul ülkelerinde de durum pek farklı değil.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İlk İnsan, Hayal Kahvem'i ziyaret edip yorum bıraktığına göre, bütün olan biteni bilen birine denk geldim demektir:)

      Yoo İlk İnsan, hayalperest bir bünyeye sahip olduğum için, zaman makinasının icat edilmesini tüm merakımla bekliyorum:)

      Bu kıt aklımla kendimi çözemiyorum ki, o zamanlar yaşayan insanları veya sizin işaret ettiğiniz insanların kafa yapısını anlayabileyim. Bilmiyorum, tüm iştahımla araştırıyorum diyenlerdenim:)

      Belgeseli seyretmeyi çok istiyorum ayrıca... Du bakalım...

      Sil
  2. Geçtiğimiz Nisan gezdim gördüm. Çok etkilendim. İnsanın başı dönüyor. Aklı almıyor bir kere o kadar zamanı. Her şey ufacık ve önemsiz kalıyor filan. Çok acaip.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ne ballısınız Küçük Joe. İnşallah bana da kısmet olur. Benim de başım dönerdi, eminim:)

      Sil
  3. Hayal Kahvem,
    enerjiniz ne kadar yüksek maşallah. Hem sık yazıyorsunuz hem de müthiş konular seçiyorsunuz. Geçen ay izlediğim yıldızlararası (interstellar) filmi zaten çok etkileyiciydi. Şimdi de tavsiyeniz üzerine en kısa zamanda “The Man From Earth“ filmini seyretmem lazım.
    İlginizi çeker sanırım, bir bilgi paylaşmak istiyorum. Beş yıl önce ingilizce dersi alırken hoca dersi kaynatma zamanlarında, Mu kıtasından söz etmişti. İlk olarak İngiliz subay ve gezgin James Churchward'ın Batı Tibet'teki bir tapınakta bulduğu yazı tabletlerini (Naacal Tabletleri) oradaki rahiplerden on iki yılda öğrendiği Naga Maya dili ile tercüme ederek elde ettiğini açıkladığı efsaneye göre; Yeryüzünde insanın ilk ortaya çıktığı kıta olan Mu kıtasının, günümüzde Polinezya, Mikronezya ve Melanezya takımadalarının civarında olduğu, kıtanın altında yer alan gaz odacıklarının patlamasıyla yaklaşık 12.000 yıl önce 64 milyon nüfusuyla birlikte sulara gömüldüğü ve bu kıtada 70.000 yıl önce tek tanrılı bir din bulunduğu, Mu'luların diğer kıtalarda koloniler oluşturmaya başladığı, anavatan dışındaki en büyük imparatorluğun günümüzde Gobi Çölü’nün uzandığı bölgede bulunan Uygur İmparatorluğu olduğu idi.
    İlk duyduğumda çok heyecanlanmıştım.
    Düşününce acaba dedim. Çünkü Kur’an-ı Kerim’de Adem Aleyhisselam ile peygamber efendimiz Hz Muhammed S.A.V ve arasında 25 peygamber isminin geçtiğini biliyoruz. Bazı hadis kaynaklarına göre 124 bin olan başka peygamberlerden de bahsedilir. Ancak bu Peygamberlerden 25 tanesi Kur'an'da yer almaktadır.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ne yapmışsınız Ankara Havası, yorumunuzu blog yazısı olarak kullanabiliriz:)

      Neolitik Çağ'ın çanak-çömlek kullanılmayan erken dönemi'ne ait tapınaklar olduğu için şaşırtıcı sanırım Göbeklitepe'dekiler. Ve çevrede konut kalıntıları hiç yokmuş. Buraya sadece ibadet etmek amacıyla gelindiği düşünülüyormuş.

      Dinler Tarihi'ne yeni giriş yaptım:) Öğrendiklerimi zaman zaman paylaşacağım.
      Sizlerin bilgileri önemli benim için. Ufkumu açıyor. Her birinize çok teşekkür ederim.


      Sil
  4. Göbekli Tepe'yi Ertuğrul Özkök'ün bir bayram yazısında okumuş,elime ne geçerse geçsin izini sürmeye çalışmıştım.Klas Smitin ölümün ardından da Cumhuriyet gazetesinde bir köşe yazarı yazmıştı sanırım özkökten önce.Sizin yazıyla karşılaşınca tekrardan düşünmeden edemedim.Acaba biz şimdi 2014teyiz diye onca teknolojide ilerleme kaydettik diye onlardan kendimizi her alanda niye çok ilerideymiş gibi görüyoruz ki?Ben artık toplumların sadece bazı alet,araç gereçte ilerlemiş olabileceğini ama her dönemde, toplumların farklı bir alanda bugünden de ileride olduğunu düşünmeye başladım.İnt. Bizans zamanı binaların nasıl olacağına dair çizimlerle karşılaştım,bugünü düşünürsek mimaride her zaman eski dönemler daha ileride sanki.Gökbilimi konusunda da ilginç çalışmalar yapmışlar,araç gereç olmadığı halde.Dönemimizi yarı yarıya haklı olarak çok yüceltmemiz yaş ilerleyince garip gelmeye başladı bana.1970 dönemi İran,Irak Afganistan kadın erkek resimlerini görünce de dünyada her yer farklı farklı ilerleme ,ya da gerileme dönemi gösteriyor gibi.Bir alanda ilerideyken bazı alanlarda da garip bir geride kalmışlık.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Merhaba Adsız,

      Pek çok yazı okudum. Sizin verdiğiniz örnekleri okumamıştım. Teşekkür ederim.

      Kendi adıma söylemeliyim ki algılarımı sorgulama dönemimdeyim:)
      Göbeklitepe, dinler tarihine merak sarmama neden oldu.
      Bu yönü çarptı beni... En baştan başlıyorum...

      Sil
    2. Keşke adınızı yazsaymışsınız:)

      Sil
  5. 2012'de Urfa'da yaşıyordum. Gidip görme şansım oldu. Aradan 4 yıl geçmiş, şimdiki halini bilmiyorum ama bildiğim bir şey var: Müzecilik işi bize göre değil. Urfa'da yaşayanların bile gidip görmek için pek hevesi yoktu. Gittiğimizde ise hiçbir bilgilendirme yazısı, ufacık bir kafe, ilgili tek bir kişi yoktu. Uçsuz bucaksız çayırın ortasında bir sürü taş..Üzgünüm ama böyle..

    YanıtlaSil