Şu görmüş olduğumuz sevimli canlıya Tardigrad deniyormuş. Tar yavaş, digrad ise adım demekmiş. Yavaş adımlı. Benzersiz. Zararsız. İnsanlık tarihinin beş büyük kitlesel yok oluşundan canlı çıkmayı becerebilmiş. Gözle görülmüyor. Mikroskobik boyutta. Minnacık, pintiricik bişi. Ekvatordan kutuplara dünyanın her yerinde hem çeşitlerine hem fosillerine rastlanmış. Bir çok canlının hayatta kalamayacağı koşullarda yaşayabilmiş. Kaynar suda, buzlar arasında, susuz, havasız ortamda, radyasyona, basınca maruz bırakıldığında canlı kalabilmiş. Uzaya bile götürülmüş. Canlı dönmüş. Organlarını koruma altına alabilen biyolojik yapısı varmış. Yok olmamak için yarı ölü vaziyetine geçiyor, tehlike geçince hayat dönüyormuş. Canlı kalmak için duruma adapte oluyor yani... Müthiş.
Biz tardigrad değiliz. İnsanız. Ölü numarasına yatıp bugünlerin geçmesini bekleyemeyiz. İnsanı insan yapan değerlerimizi hayata geçirip insanca yaşamanın çarelerini bulmayı becermeliyiz.
Yarı ölü duruma almadık kendimizi ama yavaşlattık. Ve madem yavaşladık, bu süreyi düşünerek, çareler üreterek geçirebiliriz.
YanıtlaSilohooo kafası yok bunun... öyle olsa ben de yaşarım n'olcak! :))
YanıtlaSilÇok ilginçmiş sahiden.İlk kez duydum, teşekkürler :)
YanıtlaSilTripofobim (delikli, çukurlu, değişik dokulu nesnelerden korkma /rahatsızlık duyma) var ve fotoğraf beni bitirdi. Bayılmadan bunları yazdığıma bile şaşırıyorum. Fotoyu daha aşağılara alıp en başa bir uyarı eklesen benim gibi tripofobisi olanlar için büyük bir iyilik yapmış olursun :)
YanıtlaSilMerhaba Hayal kahvem,hayalci ve ardaşindan haberiniz var mi? Onu merak ediyorum.
YanıtlaSilSelam,
bir okur