17 Haziran 2012 Pazar

Siyah Makamında Bir Pazar Günü Yazısı...


Elimde Gustave Flaubert'in Duygusal Eğitim adlı romanı vardı. Kaç gündür okumak için uğraşıyordum. Flaubert'in Madam Bovary adlı romanını ilk gençlik yıllarımda okumuştum. Sinemaya uyarlanmış filmini seyretmiştim. Geçen yıl çizgi romanını okuduğumu çok iyi hatırlıyorum. Şimdi nereden elime geçti acaba Flaubert'in bu romanı? Fransızca'dan çevirisini yapan Cemal Süreya idi. Belki ünlü şairin çevirisi olması beni cezbetmişti. Ya da belki kitabın bir vapurun bacasından halka halka kalın dumanlar savurmasıyla başlaması merakımı kışkırtmaya yetmişti. Kimbilir? İnsan bir romanı okumaya neden başlar? Belki seneler önce hayatını bilmeden romanı Madam Bovary'yi okuduğum Flaubert'in, annesine yazdığı bir mektubunda "Dünya, gelecek, insanların ne diyeceği, kurulu bir düzeni olmak, hatta geçmişte hayalini kurarak pek çok gecemi uykusuz geçirdiğim edebi ün bile artık umurumda değil.” demesini ilginç bulmuştum. Belki sırası geldi zannetmiş, bir kitabını daha okumak istemiştim. Madam Bovary'yi ilgiyle okuduğumu hatırlıyordum. Bu kez çapariz bir durum vardı.  Duygusal Eğitim adlı romanıyla kontak kuramıyordum. İyi de okumaya başlamıştım bir kere... Ama tüm uğraşıma rağmen ilerleyemiyordum. Sahiden romanlara karşı mesafeli duran biriyimdir. Genelde öykü kitaplarını okumayı yeğleyen bir bünyeye sahibim. Yoo... Roman okumayı severim. Okuduğum kimi romanların derin hazzını saadet içinde hissetmişimdir.  Tekrar tekrar usanmadan okuduğum romanlar vardır. Hazzına vara vara bir roman okumak müthiştir! Bu kez yapamadım. Tüm çabalamalarıma rağmen, ne yazıkki bu romanı okumayı beceremedim. Kabahat bende elbette... Koskoca yazarın, bu kitabının sırrına eremedim. Belki zamanlamam iyi değildi. Belki Flaubert'in sevmediği budala ve sıradan insan tiplerinden biriydim. Ben bu kitabın içine nüfûz etmek için debelendikçe, yazar bana yukarıdan bir yerlerden küçümseyerek bakıyordu sanki. Ezildiğimi hissettim. Flaubert'in  merhametine sığındım. Kitaba daha fazla işkence etmek istemedim. Zamanı gelince tekrar okumayı denemek üzere, dün gece  Flaubert'in  Duygusal Eğitim adlı romanını  masanın üzerine usulca bıraktım.


Bu sabah çok erken uyandım.  Köyün patika yolarında hızlı hızlı yürdüm. Yaprak hışırtıları kuş cıvıltılarını harmanlıyordu. Yeşillikler arasında farkettiğim iki gelincik çiçeği, sabah yelinin ritminde nazlı nazlı salınıyordu. Elimi gözümün üstüne siper edip gökyüzüne baktım. Kocaman beyaz bir bulut sonsuz maviliğin içinde usulca kayıyordu. Etrafta  insan eseri tek bir bina görünmüyordu ya rahatsız edici hiç bir bozuk, çarpık durum yoktu. Uzun uzun yürüdüm. Biliyorum. Sadece köyün patika yollarında yürümüyordum. Ben o şahane manzaranın  içinde yürürken, içimin kuytularında dolanıyordum. Hafıza tuhaf bir kutuydu. Ben sessizce yürürken, unuttuğumu sandığım anılarımı saklı çekmecelerinden bir bir çıkarıyordu. Eve döndüğümde çayı demledim. Uzun bir duş aldım. Yarım kollu siyah tişörtümün üzerine, siyah beyaz kareli empirme jile elbisemi geçirdim. Havalar ısındığından beri giysiler hafifledi. Pofidik terliğim rafa kalktı. Çıplak ayaklarımda parmak arası şıpıdık terliğim var  şimdi. Hararetle kitap okumak istiyordum. Gene okumaya başlayacağım kitapla ruhumun denk düşmeyeceğinden fena halde korkuyordum. Kitaplarıma baktım. Rastgele bir kitabı çektim çıkarttım. Kitabın kapağı çarptı beni. Derin derin kapağa daldım. Kitabın adı Siyah Makamı... Adı hoşuma gitti. Yazarı Ümit Kıvanç. Biliyorum. Köşe yazılarını okuyup, 16 Ton adlı vicdan kışkırtan belgeselini kaç kez seyrettiğim, memleketimin çok önemsediğim bir yazarı. Ama hiç bir kitabını okumamıştım. Bu kitabıyla Kocaeli Kitap Fuarı'nda denk gelmiştim. Acelem vardı. İncelememiştim. Diğer kitaplarla birlikte satınalmıştım. Kız belli bardağa demli çayı koydum. Bir elimde kitap diğer elimde çay balkona çıktım. Şezlonga oturdum. Kitap beyaz değil sarımsı kağıda basılmış. Eskimiş hissi vermesi hoşuma gitti. İlk bölümün adı Kuyu...  Okumaya başladım. Kelimeler sarıp sarmaladı beni... Cümlelerinin peşine düştüm. Tuhaf bir  anlatımı var. Zaman, hikmet, kudret, huzur, aşk, onur, iyilik, inanmak... Yazarın kullandığı kelimeler cezbetti... Daha çok başındayım ama Siyah Makamı galiba makamına beni kabul etti. Yoo... Kolay bir kitap zannedilmesin. Yazlık bir sinemada film seyreder gibi okumuyorum. Flaubert iyiki  Duygusal Eğitim adlı romanını okumama izin vermemiş. Şimdi düşünüyorum da Siyah Makamı'na tüm hislerimle hazırım. Ruhuma tam denk düşen bir kitap bu. İyi geldi. Edindiğim hassas aletlerle derinliklerini yoklayarak, tüm merakımla, Siyah Makamı'nı  okuma devam ediyordum ki şu cümleye denk geldim: "Onun yarattığında hiçbir çelişki ve uygunsuzluk göremezsin. İşte gözünü çevirip gezdir, herhangi bir bozukluk ve çarpıklık görüyor musun?" Gözlerimi yumdum. İçimden birkaç defa tekrarladım... "herhangi bir bozukluk ve çarpıklık görüyor musun?"  Yerimden kalktım. Bir pazar günü, siyah makamında işte bu yazıyı yazdım.

4 yorum:

  1. A, yıllar yıllar önce okumuştum ben bu romanı, Siyah Makamı'nı. Hatta, tam yılını da hatırlayabilirim, 98 olmalı. Keman dersi alırken okuduğumu hatırlıyorum, romanın merkezinde keman vardı.
    Şimdi evde olsaydım çizdiğim yerlere bakardım, unutmuşum. Bazı kitaplar böyle işte, hiçbir şey kalmıyor geriye onlardan, bazılarını da asla unutamıyorsun. Bunu karşılaştırma yapıp, önemli, önemsiz, ya da iyi, kötü ayrımı yapmak için söylemedim, sadece benim de şaşırdığım bir durum bu, garip.

    Romanla ilgili aklımda kalan en yoğun his, keman ve onun hüznü idi. Sen okuyunca anlatırsın, bakalım, neleri unutmuşum;)

    Çok sevgiler Vildan.

    YanıtlaSil
  2. Selam Justine, kitabın tam kemanlı bölümlerindeyim. Siyah makamında takılıp gidiyorum;)

    Hafıza tuhaf bir kutu sahiden Justine. Unuttum zannettiklerimi ilgisiz yerlerde tozlarını silkeleyip önüme seriyor, unutmak istemediklerimi ise en kuytu çekmecelerine gizliyor.
    Hafıza oyun oynuyor... Feci oyuncu:)

    Sevgiler benden Justine.

    YanıtlaSil
  3. Siyah Makamı'nı okuma listeme ekledim, fakat bir gün Flaubert'i tekrar okumayı denemenizi tavsiye ederim. Bir başka ruh hali başka bir haz almanı sağlayacaktır diye umuyorum.

    YanıtlaSil
  4. haftanın özetinde haftanın blogu seçildiniz... iyi bloglamalar :)

    http://bostanciogludevran.wordpress.com/2012/06/25/haftanin-ozeti-91/

    YanıtlaSil