7 Mayıs 2018 Pazartesi

Ve Kitap Ve Resim Ve Müzik Ve Hüzün Ve Ben


Alain De Botton'un, Görmek ve Fark Etmek adlı kitabını okurken, bir defa daha  ne ballı zamanda yaşadığımı düşündüm. Yazar, Edward Hopper'in Otomat adlı resmini anlatıyordu. Diyordu ki: "Edward Hopper, yapıtları hüzünlü olan, ama onlara bakan bizleri kedere boğmayan sanatçılardandır, Bach'ın ya da Leonard Cohen'in resimdeki karşılığı diyebiliriz ona. Ana tema yanlızlıktır."

Durur muyum? Önce Otomat'ın, Hopper'in  hangi resmi olduğunu gugula sordum. Hey! Ben bu resmini çok seviyorum. Lakin adını bilmiyordum. Otomat'mış. Cohen'in şarkılarını dinleyerek, resmi seyretmeye koyuldum. Sonra ekranda Hopper'in hüzünlü resmi, fonda Cohen'in kederli sesi, Botton'un yazdıklarını okumaya devam ettim.  

"Otomat (1927), yalnız başına oturmuş kahve içen bir kadını resmeder. Vakit gecedir, kadının üzerindeki mantodan ve şapkadan anlaşıldığı üzere dışarıda hava soğuktur. Görünüşe bakılırsa oda geniştir, boştur ve iyi aydınlatılmıştır. Dekor tamamen işlevseldir: üstü taştan bir masa, kalın ahşaptan siyah sandalyeler ve beyaz duvarlar. Kadının yüzünde içe dönük, biraz da korkmuş bir ifade vardır, kamusal yerlerde oturmaya alışkın değildir sanki. Belli ki o masaya oturmadan önce yaşamında bir şeyler ters gitmiştir. Kadın her şeyden habersizdir ya, yine de farkında olmadan resme bakan kişiyi öyküler yazmaya davet eder, onun geçmişiyle ilgili ihanet ya da kaybediş öyküleri. Kahve fincanını dudaklarına götürürken elinin titremesini engellemeye çalışır. Saat gecenin on biridir, aylardan Şubat'tır, yer Kuzey Amerika'da bir şehirdir. 

Otomat hüznün resmidir ancak hüzünlü bir resim değildir. İyi bir melankolik şarkının gücünü taşır. Eşyalar sert hatlıdır, evet, ama mekan tümüyle mutsuzluk taşıyan bir mekan değildir. Salonda başka yanlız insanlar da vardır; tek başına oturmuş, tıpkı resimdeki kadın gibidüşüncelere dalmış, toplumdan kopuk bir halde kahvesini yudumlayan kadınlar ve erkekler. Toplumdan kopuşluk, hepsinde ortak olan duygudur ve bu ortaklık insana yalnız olanın sadece kendisi olmadığını anımsatır. Hopper resimdeki kadının tek başınalığıyla özdeşleşmeye davet eder bizi. Resimdeki kadın onurludur, kendinden çok başkalarını düşünür; fakat başkalarına fazlaca güvenir, biraz naif bir hali vardır sanki. Bedeni, yaşamın sert bir köşesine çarpmıştır. Hopper bizi onun yerine koyar; bizi dışarıda yaşayanların yanına, evdekilerin karşısına yerleştirir." 

Ve kitap ve resim ve müzik ve hüzün ve  ben... Teşekkür ederim Tanrım... Sanat ne güzel!


4 yorum:

  1. Aaa... cidden ne güzeldi ya...Hopper' a bak sen, neler yaşattı :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Momentos, Murathan Mungan der ya hani... "Ey Sanat! Her şeyi hayata dönüştüren." Öyle işte:)

      Sil
  2. Hopper, Botton, Cohen... Üçüne de bayılırım, bayılırım, bayılırım:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Botton haklıymış Sezer, Hopper, Cohen'in resimdeki karşılığı:) Hislerimiz seninle aynı.

      Sil