10 Mart 2021 Çarşamba

"Çünkü Keder Hep En Olmadık Yerde Gizlenir."

Kitaplarımı düzenliyordum. Barış Bıçakçı'nın Sinek Isırıklarının Müellifi elime geldi. Kaç kez okudum kim bilir? Cümlelerin altını o kadar çok çizmişim ki. 

Hepten kitabı okuyup bitirmek gibi niyetim yok. Canım istedi. Sadece  ilk bölümünü okuyup bırakacağım.

Romanın kahramanı Cemil,  yirmi iki yıl önceyi hatırlıyor. Babasının hastanedeki odasına girdiğinde, onu üzerinde açık mavi pijamasıyla yatağa oturmuş nabzını sayarken buluyor.

Durdum. Hayal ettim.

Yirmi iki yıl önceyi hatırlıyorum. Annemin hastanedeki odasına girdiğimde, onu üzerinde mavi geceliğiyle yatağa oturmuş nabzını sayarken buluyorum.

"Ne oldu baba, ne yapıyorsun?" diye soruyor Cemil.

 "Ne oldu anne, ne yapıyorsun?" diye soruyorum.

"Buradaki doktorlara da  hemşirelere de güvenmiyorum!... Başka bir hastahaneye gidelim."diyor, hem Cemil'in babası hem benim annem.

Okuyarak hayal etmeye devam ediyorum. 

Cemil'in babasının hiçbir şeye gücü yok. Benim annemin de hiçbir şeye gücü yok. 

Cemil, komidinin üzerindeki paketten bir peçete alıp babasının alnını siliyor. Komidinin üzerindeki paketten bir peçete alıp annemin  alnını siliyorum. Cemil babasının başını okşuyor. Annemin başını okşuyorum. 

Cemil'in babası gözlüklerinin ardında gözkapakları kızarık, sağlıksız görünüyor ve babasının yoluk kirpikleri Cemil'i birden acayip kederlendiriyor çünkü keder hep en olmadık yerde gizlenir. Annem gözlüklerinin ardında gözkapakları kızarık, sağlıksız görünüyor ve annemin yoluk kirpikleri beni birden acayip kederlendiriyor çünkü keder hep en olmadık yerde gizlenir.

Cemil'in babası ne yapıyorsa, ne söylüyorsa, aynısını annem yapmış, söylemiş gibi hayal etmeye devam ediyorum.

"Şimdi şu kapı açılsa, içeriye güzel bir kadın girse..." diyor babası. Cemil şaşkın  kapıya bakıyor, sedyenin girebilmesi için geniş tutulmuş, rahat açılan bir kapı.

Durdum bi.. Annem şöyle bir söz sarfedebilir miydi ki? Kızına... Bana... Mesela şöyle demeyi hayal eder miydi?

"Şimdi şu kapı açılsa, içeriye yakışıklı bir adam girse..."  

Ben  şaşkın şaşkın kapıya bakmazdım. Tüm şaşkınlığımla anneme bakardım. Ama deseydi eğer, çok hoşuma giderdi. Eminim. 

Annem "Eğlenceli, yakışıklı bir adam." diye söylemeyi hayal edebilir miydi?.  Cemilin babası "Şen şakrak, güzel bir kadın" diyordu çünkü. 

Cemil'in babası, odaya, elinde yeni geliştirilmiş mükemmel ilaçlarla dünyanın  en iyi hekiminin değil de güzel bir kadının girmesini istiyor. Annem, elinde yeni geliştirilmiş mükemmel ilaçlarla dünyanın  en iyi hekiminin değil de yakışıklı bir adamın odaya girmesini istediğini söyleyemezdi. Bırakın  dillendirmeyi, anneme göre bunu hayal etmek  bile  ayıptır çünkü.

Üstelik Cemil'in babası bunu öyle doğal öyle sakin bir biçimde dile getiriyor ki, Cemil onu anlıyor. Annem  bana söyleseydi. Annemi anlardım. 

İnfazdan önce babasının affedildiğini bildiren belgeyi ulaştıracak o güzel kadın, şu kapıdan içeriye girecek, küçük adımlarla yaklaşacak, belgeyi vermek için eğildiğine memeleri görünecek ve her şey değişecek. Babası bunu istiyor. 

Gerisini yazamadım. Annemin hayalleri sansürlüydü.  Annemin sansürlü hayalleri beni birden acayip kederlendirdi, çünkü keder hep en olmadık yerde gizlenir.


4 yorum:

  1. :))) çok hoş, benim de annem böyle bir şey söyleyemezdi ama neyse ki büyük teyzem var o söylerdi! Sanırım ben de söyleyebilen kadınlardanım :) ama odaya hakikaten yakışıklı bir doktor girdiğinde de sadece gülümsemekle yetiniyorum tabii :))))) Oysa erkeklerde durum daha farklı sanırım!?!

    YanıtlaSil
  2. okurken kitabı okudum sanki. muhteşem bir betimleme olmuş, aynı zamanda da bugün hakkında sunum yaptığım toplumsal cinsiyet kavramına gönderme olmuş. keşke dün akşam okusaymışım bu satırları :)

    YanıtlaSil
  3. Bizim Büyük Çaresizliğimiz benim kalbimde ayrı bir yere sahip, Sinek Isırıkları'nı da çok severim. Ne kadar iyi olmuş bu yazı, bayıldım.

    YanıtlaSil
  4. Ne güzel ne hisli yazmışsınız...

    YanıtlaSil