corazon espinado etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
corazon espinado etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

28 Haziran 2011 Salı

Kahve Molası - Boğa Güreşlerinin Gerçek Hikayesi


İçinde abartı ve fantastik barındıran her şeye meyleden bünyem, Kolombiyalı ressam Fernando Botero’nun resimlerini görüp kayıtsız kalamazdı elbette. Botero'nun günümüz estetik anlayışına yeni  yorum getiren bir ressam olduğunu düşünüyorum.  1932 doğumlu olan Fernando Botero’yu  boğa güreşi tutkunu olan dayısı on iki yaşındayken boğa güreşi okuluna göndermiş.  Ancak çok şükür ki Botero matador resimleri yapmayı tercih etmiş.  Kayıtlı ilk resmi de bir sulu boyaymış ve resimde bir matador varmış. Boğa güreşinin nasıl olup  da  bir spor diye kabul edildiğini anlayamam. Vahşetin resmen daniskasıdır.  Bizim memlekette yapılsa, kesinlikle dünyada yer yerinden oynardı. Vahşi Türkler derlerdi de vallahi cümlemizi taşlarlardı. Botero’nun boğa güreşi, arena ve matadorlarla ilgili pek çok resmi var.  Şimdi Botero'nun boğa güreşleriyle ilgili resimlerini Hayal Kahvem'e ekleyeceğim. Ben yıllar önce  boğa güreşlerinin simgesel bir öyküsü olduğunu duyduğumda çok şaşırmıştım. Bilmiyorum sen biliyor musun?  Az önce kahve molası verdim. Hem kahvemi hüpletip hem bak sana romantik bir öykü anlatacağım.  

Boğa, gençliğinin baharında her gördüğü güzele gönlü kayan genç bir delikanlıyı simgeliyormuş aslında. Matador ise kadını…  Bilirsin, boğa sürekli matadorun peşinden koşar… Kovalar babam kovalar… Kafasını eğip, boynuzlarını geçirmek için matadorun etrafında dört döner.  Matador ise -yani kadın-, darbeleri yemeden, elindeki kırmızı pelerini sallayarak  “oooleeeeyyyy!” diye boğayı savuşturur. Bu arada matador, boğaya küçük küçük oklar saplar. Elindeki kırmızı pelerini sallayarak boğayı öfkelendirir. Boğa iyice köpürür tabii. Bir öncekinden daha sert saldırır. Ama matador her defasında hem küçük okları boğaya saplamayı hem de ustaca kaçmayı becerir. Bu küçük oklar erkeğin kadına her defasında daha fazla bağlanmasını simgeliyormuş. En sonunda boğa  artık yediği oklardan ve koşturmaktan yorgun düşer.  Gerilir… Gerilir… Ayağını yere sıkı sıkı vurarak sözüm ona matadoru korkutmayı ve matadora doğru koşup son hamlesini denemeye kalkar ki…. Nanananooommm…  Matador ani bir kılıç darbesiyle maalesef boğayı öldürür. İşte  boğanın bu şekilde ölümü neyi simgeliyormuş biliyor musun? Evliliği simgeliyormuş. Yani erkeğin ölümünü.  Bilmiyorum yani… Bu bir metafor tabii… Ben anlatanların yalancısıyım ama boğa güreşlerinin asıl öyküsü böyleyken böyleymiş işte... Fernando Botero’nun resimleri eşliğinde ve Antonio Banderas'ın müziğiyle metaforik bir öykü dinlediniz:) Oleeeeeyyy!