iki yeşil su samuru etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
iki yeşil su samuru etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

3 Şubat 2012 Cuma

Of! En Büyük Aşkı Anlatır.


En sevdiğim ilahidir.. Ahh! Dinlemeye doyamam.. Usanmadan tekrar tekrar dinleyebilirim.. Dinledikçe kalbim nasıl çarpar anlatamam.. Öyle ki... Yerinden fırlayacak sanırım da.. Sağ elimi yüreğimin üzerine sıkıca bastırırım.. Amaa.. Yusuf İslam (Cat Stevens) söylemelidir illa.. Sami Savni Özer'le birlikte söylemelidirler veya.. Heyy! Elimi yüreğimin üzerine bastırınca, duramam müziğin ritmiyle ileri geri sallanırım.. Gözlerimi kaparım.. İçimden "Hay! Hay! Hay!" demek gelir kısa aralıklarla.. Bu bir aşk ezgisidir.. Müthiştir.. "Sevdim seni mabuduma canan diye sevdim.. Bir ben değil alem sana hayran diye sevdim.. " Sözler ve ezgiler bir araya gelince ilahinin etkisi katmerleşir.. Sanki yüreğime ılık ılık portakal şurubu akıtıldığını hissederim.. Anlarsın ya.. Damardan hani.. Nasıl etkili.. Şıp.. Şıp.. Damla damla sanki.. Öyle bir aşkı anlatır ki bu ilahi.. Bu aşkta insanın gözü kimseyi görmez.. "Evladı ıyalden geçerek ravzana geldim.. Ahlakını methetmede Kuran diye geldim.." Bu var ya.. Bu.. Bu Yaradana ve onun "cananım" dediği son peygambere duyulan aşk durumudur.. "Kurbanın olam şahı resul, kovma kapından.. Didarına müştak olacak yezdan diye sevdim." Aşk korkutucudur aynı zamanda.. Sevdiğinin istemediği gibi davranabiliyor çoğu zaman insan.. Utanıyor tabii sonra.. İnsanlık hallerinden kimine aldanıyor.. İnsanlık hali işte.. Olabiliyor.. Melek değiliz ki hiç birimiz.. Günlük hayatta pek çok şey baştan çıkarabiliyor.. Gene sevdiğinin merhametine sığınarak sanki göğsüne kafasını dayıyor da diyor ki.. "Mahşerde nebiler bile senden medet ister.. Gül yüzlü melekler sana hayran diye sevdim.." Sevdim.. Sevdim.. Sevdim.. Off! Nasıl güzel bir ilahidir anlatamam sana.. İnsanı dünyasından geçirir. 
 


NOT: mabud- allah / canan-sevgili / ravza- kapı.. bahçe / didar-yüz / müştak-arzulayan /yezdan-ilah

31.07.2011

18 Ocak 2011 Salı

İstanbullular - Taraftar Ruhum Gene Depreşti!


Buket Uzuner'in İstanbullular adlı romanının çizgi roman formuna çevrildiğini duyunca, ilk kez bir edebi eserin çizgi roman olarak kitaplaşmasından endişe duymadım. Bilakis ilk kez yüreğimde bir sevinç dalgası  kıpırdandı. Çizgi roman sevdalısı olduğum halde, edebi eserlerin çizgi romana dönüştürülmesi beni neden endişeye sevkediyor biliyor musun?  Bir edebi eserin çizgi romanını okumak kolay gelecek ve orijinallerini okumaya gerek duyulmayacak diye çok korkuyorum. Böyle bir durumu yüreğim kabullenmek istemiyor. Olur mu hiç? Düşünsene... Dostoyevski'nin Suç ve Cezası, Kafa'nın Dönüşüm'ünün sadece çizgi romanı okunsa, sonrasında orijinal romanı okunmasa... Of, ne büyük kayıp olur. Feci bir şey! 


Buket Uzuner  bir vakitler  İki Yeşil Su Samuru ve Kumral Ada Mavi Tuna romanları ile kalbimde yerini bulmuş memleketim yazarlarından biridir. Diğer kitaplarını da okumuşumdur. Ama bu ilk okuduğum kitaplarının tadı nedense bana farklı gelir. Yazara haksızlık yapmamalıyım. Sanırım bu yazarın kabahati değil.  Bazen yeni bir Türk filmi seyredip  "Eski türk filmleri tadında" denir ya... Bir yazısında Numan Serteli, "Eski  Türk filmleri tadı diye bir şey yoktur. O hissettiğin lezzet senin çocukluğunun tadıdır." demişti. Bu sanırım doğru bir tespitti. Belki de Buket Uzuner'in ilk okuduğum bu iki kitabında hissettiğim lezzet benim gençliğimin tadıydı.


İstanbullular kitabının çizimlerini Ayşe Nur Ataysoy yapmış. Çizgi roman alanındaki ilk ürünü olmasına rağmen bence çizimleri nefis olmuş. İstanbullular romanının çizgi romana dönüştürüldüğünü duyduğumda neden sevinmiştim biliyor musun? Çünkü bu romanın asıl kahramanı İstanbul'dur.  Buket Uzuner'in güzelim cümleleriyle "İstanbul'um ben; umut mavisiyim, zehir yeşiliyim, tan pembesiyim, erguvanım, mimozayım, lavantayım. Bilinmezlikler şehriyim; karmaşanın, olabilirliğin ve yaratıcılığın ilham perisiyim."  diyerek okuruna seslenir. İşte bu nedenle İstanbullular romanı İstanbul çizimleri ile kimbilir ne kadar güzel seyredilir ve okunur diye düşünmüştüm. Haklıymışım.  Ayşe Nur Atasoy'un  çizgi romandaki İstanbul çizimleri birer tablo gibiydi.  Özellikle o kareleri  uzun uzun seyrettim.  Son bir şey itiraf etmeliyim. Çizgi roman daha çok erkeklerin tekeli altında görünür. Sanki çizgi roman çizeri de okuru da erkeklermiş gibi bellenir. Bu kitabın yazarı da çizeri de kadın ya  ne yalan söyleyeyim çok hoşuma gitti. Taraftar ruhum gene depreşti. İstanbullular kitabının çizgi romanını okuyup bitirdiğimde şöyle hissettim... İstanbullular  iyi ki çizgi roman haline getirilmiş. Ben bu çizgi romanı sevdim.