Filmler seyrettim.
Hayal Kahvem
6 Kasım 2025 Perşembe
30 Ekim 2025 Perşembe
Merak Sen Ne Şahane Bir Şeysin...
Bazı şehirler gezilmez, ziyaret edilir derler ya, bence abim ve kardeşimle birlikte Urfa'yi ziyaret edecegiz.
Urfa deyince akla ilk gelen lezzetlerden biri hiç şüphesiz çiğ köfte. Okudukça öğreniyorum ki, meğer çiğ köfte sadece bir yemek değilmiş, aynı zamanda binlerce yıllık bir efsanenin mirasıymış.
Rivayete göre, M.Ö. yaklaşık 2000–1900 yıllarında Hz. İbrahim, Nemrut’un putlara tapma emrine karşı çıkmış. Bunun üzerine Nemrut, Hz. İbrahim’i yakmak için dev bir ateş hazırlatmış. Halkın tüm odunları toplanmış. Evlerde ateş yakmak yasaklanmış.
Büyük bir mucize gerçekleşmiş. Ateş suya, odunlar balıklara dönüşmüş. İbrahim peygamber kurtulmuş. Balıklıgöl ortaya çıkmış.
İnsanlar, evde ateş yakıp yemek pişirmek yasaklanınca, eti yoğurup baharatlarla karıştırmış ve çiğköfteyi bulmuşlar.
Yani Urfa’da bir lokma çiğköfte yemek, binlerce yıllık bir efsaneyi ve tarihin içinde dolaşan bir mucizeyi de hatırlamak demek.
Kaynak:
https://www.urfanatik.com/sanliurfa-cig-koftesinin-hikayesini-daha-once-dudunuz-mu
https://www.youtube.com/watch?v=zFJAhavTQYg
Fotoğraf -google'dan.
28 Ekim 2025 Salı
Japon Kavramını Mozaikte Buldum: Ma
Japon kültüründe “ma ”, boşluk anlamına gelir ama aslında o “yokluk” değil, “ anlamın nefes aldığı yer”dir.
Mozaik yaparken de aynı şey geçerlidir. Taşları yan yana dizerken sadece renkleri ve formları değil, arada bıraktığın boşlukları da seçersin. İşte orası ma’dır bence... Görünmez ama tasarımın kalbidir.
Her parça diğerine dokunmadan, kendi alanına sahip olur. O küçük boşluklar eserin ritmini, dengesini ve huzurunu yaratır.
Tıpkı hayatta olduğu gibi: her şeyin arası dolu olsaydı, nefes alacak yer kalmazdı.
Belki de mozaik, bize “güzellik sadece yaptığın şeyde değil, bıraktığın boşlukta da saklıdır” demek istiyor.
Mozaikte taşlar arasında özellikle boşluk bırakılıyor. aynı "ma" gibi. Yokluk değil, anlamın nefes aldığı yer gibi. İki nota rasındaki sessizlik gibi... İki kişi arasında söylenmeyen ama hissedilen şey gibi..
Biraz sessizlik, biraz alan, biraz ma...Hem sanatı hem yaşamı dengeyi getirmek demek belki.
27 Ekim 2025 Pazartesi
24 Ekim 2025 Cuma
22 Ekim 2025 Çarşamba
Merak Sen Ne Şahane Bir Şeysin...
Arnavut kaldırımlı, patika bir sokağa yolum düşse...
Birden duruversem. Taş fırından yükselen mis gibi koku burnuma değse.
Pizzalar tezgahta dizim dizim olsa... İçeri girip beyaz örtülü küçük kare masanın tahta sandalyesine oturuverem... Vee... Margarita pizzayı seçsem.
Pizza ünüme gelse... Domates, mozzarella, fesleğen… Kırmızı, beyaz, yeşil… Aaa! İtalya bayrağının renkleri di mi? Gene merak ettim iyi mi:)
Meğer Kraliçe Margherita için hazırlanmış bir pizza öyküsü varmış.
Aslında bu pizza, kraliçeden çok önce Napoli’nin yoksul mutfaklarında doğmuş. 1889’da Kraliçe Margherita Napoli’ye uğradığında, ünlü pizzacı Raffaele ve Maria Esposito çiftine; “Bize bir pizza yapın” demiş. Espositolar da domates, mozzarella ve fesleğeni bir araya getirerek ortaya tam bir görsel ve lezzet şöleni çıkarmış. Üstelik bu üç malzeme İtalyan bayrağını anımsatınca Kraliçe Margarita bu pizzaya bayılmış.
Kraliçe pizzayı öyle bir beğenmiş ki, Espositolar'a bir takdir mektubu göndermiş. Ve işte o andan sonra, halkın sevdiği üç renkli pizza, kraliçenin adıyla ölümsüzleşmiş: "Pizza Margherita."
Bugün bu pizza sadece bir yemek değil, yoksul mutfaklardan kraliyet sofralarına uzanan, basit ama bayrak renklerinde efsanevi bir lezzetin simgesi olmuş.
Not- fotoğraflar google'dan...
20 Ekim 2025 Pazartesi
Kendimi Eylediğim Zamanlar...
16 Ekim 2025 Perşembe
Kendimi Eylediğim Zamanlar...
Okulda ebru öğrenmeye devam ediyoruz.
Seramik üstüne nasıl yapacağız merak ediyorum.
15 Ekim 2025 Çarşamba
Kıssaya Adres Sorulmaz...
İki yol var demiştim, birinden gidiyorum
video- marjan farsad khooneye ma
10 Ekim 2025 Cuma
Merak Sen Ne Şahane Bir Şeysin:)
Bugün yolum Kadıköy'e düşünce...
Çiya’nın önünden geçerken birden duruverdim. Tencereler rengarenk, buhar buhara karışmış,
Adeta her kapta bir sır, her kokuda bir geçmiş gizlenmiş.
Yemesem de yemek adlarını sormayı çok severim. Neyse ki ortalık tenhaydı. Aşçı her yemeği sabırla tane tane anlattı.
Sıra geldi Hünkar Beğendi’ye…
Bilirsiniz ya, beşamel sosla yapılır hani.
Bir an durdum.
Beşamel mi, dedim kendi kendime... Bu isim, bizim mutfaktan çıkmış olamaz ki…
Acaba hangi yollardan bizim memlekete gelmiş olabilirdi?O merakla biraz araştırdım.
Meğer kökleri Rönesans Toskanası'na dayanan beşamel sos, Kral XIV. Louis döneminde yaşayan ve kralın şefi olan Louis de Bechamel'den adını almış.
Süt, un ve tereyağından yapılan sade beyaz sos, zamanla saray mutfağının yıldızı olmuş.
8 Ekim 2025 Çarşamba
Yeni Dönemin İlk Dersi - Disiplinler Arası Seramik
Bu yıl ders seçimi yaparken, Disiplinler Arası Seramik dersi dikkatimi çekti. İsmi merak uyandırıcıydı.
- Acaba bu derste neler yapılacak? diye seramik hocama sordum. Dersin konusu, seramik üzerine ebru denemeleriymiş. Ve seramik hocamız değil, ebru hocası derse girecekmiş. İtiraf etmeliyim ki, ebru, daha önce pek ilgimi çekmezdi. Fakat şimdi sanat okulunda okuyor olunca merak ettim...Ve... Hemen bu dersi seçtim.
Geçen hafta Viyana gezim nedeniyle derse katılamamıştım. Bugün ilk kez ebru dersine girdim. Hoca önce geçen hafta anlattıklarını kısaca tekrarladı.
Ebru kelimesinin kökeni hakkında birkaç farklı görüş varmış. En yaygın olanı, Farsça ebr yani bulut kelimesinden geldiği yönündeymiş. Bu da ebrunun su yüzeyinde oluşan bulutumsu desenlerini çok güzel anlatıyor.
Bazı kaynaklardaysa kelimenin Türkistan’da kullanılan “ab-ru” yani su yüzü tamlamasından türediği söyleniyormuş.
Ebru sanatı, 15. yüzyılda Orta Asya’da ortaya çıkmış. Sonrasında İran üzerinden Osmanlı’ya gelmiş ve burada asıl kimliğini bulmuş. Osmanlı döneminde özellikle kitap sanatlarında, hat yazılarının arka planında ve defter kapaklarında kullanılmış. Zamanla sadece süsleme değil, başlı başına bir sanat haline gelmiş.
Ebru hocası, metal ebru teknesinin içinde belli oranda su ve denizkadayıfı jeli ile kıvamlı bir karışım hazırladı. Bu karışım boyaların suyun yüzeyinde kalmasını sağlıyormuş.
Ebru boyaları doğal pigmentlerden yapılıyormuş Toprak, oksit ve mineral esaslıymışlar. Boyalar, öd (öküz safrası) eklenerek hazırlanıyormuş.
Laf aramızda, sanıyorum bu öd sayesinde boyaların ödü kopuyor, suyun üzerinde itaatkar oluyorlar ne çok dağılıyorlar ne de yayılıyorlar:)
Ebru fırçaları, geleneksel olarak gül dalına at kuyruğu kılı bağlanarak yapılıyormuş. Ne kadar ilginç, değil mi?
Şimdilik anlatacaklarım bu kadar. Derslere girdikçe nasılsa yaptıklarımı Hayal Kahvem’de paylaşırım:)
5 Ekim 2025 Pazar
Ve Viyana ve Suç Müzesi
Memleketteki arkadaşlarım, valsler diyarı, tarihi ve romantik Viyana’da Doğum Kontrolü ve Kürtaj Müzesi’ni gezdiğimi duyunca “yuf olsun sana!” dediler. Bu yüzden ikinci durağımı onlara söyleyemedim. Ama siz yadırgamazsınız diye anlatmaya karar verdim:)
Şehir merkezinden yarım saatlik yürüyüşle, eteğimi savura savura Tuna Nehri üzerinden geçerek ulaştığım müze: Viyana Suç Müzesi (Wiener Kriminalmuseum).
Müzenin kurucusu Max Edelbacher, Avusturya Federal Polisi’nde uzun yıllar görev yapmış. Emekli olduktan sonra suç ve ceza tutkusunu bir araya getirip 1985’te bu tarihi binada müzeyi kurmuş, 1991’de de halka açmış. Üstelik konuyla ilgili birkaç kitap da yazmış.
Müze, Avusturya ve özellikle Viyana'da Orta Çağ’dan günümüze cinayetlerden siyasi suikastlara, ünlü seri katillerden gazetelerdeki suç haberlerine kadar pek çok belge ve nesneyi sergiliyor. Her köşesinde tarihin karanlık yüzünü hissediyorsunuz; bazen ürperiyorsunuz, bazen “hay canına” diyorsunuz.
Müze Viyana'nın suç tarihini anlatıyor gibi görünse de bu temalar evrensel cezalandırma biçimlerini, suçun psikoljisini, toplumsal yansımaları, insan doğasının karanlık tarafını hatırlatıyor.
Suçun hikayesi sahiden evrensel. Dünyanın her yerinde insan doğasının karanlık yönü benzer biçimlerde ortaya çıkıyor. Güç tutkusu, para hırsı, korkutma ve tehdit yoluyla kontrol, hukuksuzluk, kıskançlık, intikam ve aşk cinayetleri… Sadece dönem değişiyor, yöntemler farklılaşıyor. Her çağın, her toplumun kendi suç biçimi var...
Son tahlilde, adalet arayışı hiç bitmiyor.
Sevgili okur, diğer gezdiğim yerleri de anlatmak istiyorum ama “gördün deli, dön geri!” diye bir daha Hayal Kahvem'e uğramazsın diye biraz korkuyorum. 😅
2 Ekim 2025 Perşembe
Ve Viyana ve Doğum Kontrolü ve Kürtaj Müzesi
Bunlardan biri de Doğum Kontrolü ve Kürtaj Müzesi’ydi.
Müzeyi gezdiğimde, gördüklerime, okuduklarıma inanamadım. Meğer antik çağlardan beri kadınlar ve erkekler, istenmeyen gebelikleri önlemek için akla hayale gelmedik ne yollar denemişler.
Viyana’da gezdiğim bu müze, bugüne kadar üzerinde düşünmediğim, doğum kontrolü ve kürtajın, insanlık tarihi boyunca batıl inançlar, yalan yanlış bilgiler, deneme yanılmayla yol alan çetin bir mücadeleyle şekillendiğini gösteriyor.
Mesela sperm öldürür diye timsah ve fil dışkısından yapılan küçük topaklar rahime sokuluyormuş. M.Ö 1850'lerde okunan bir papirüste yazıyormuş. M.S 11. yüzyılda İbn-i Sina'nın Tıp Kanunu'nda da fil dışkısının faydalı olacağı yazıyormuş.
Bavyera Düşesi, Lombardiya-Venedik Kraliçesi, Macaristan Kraliçesi ve Avusturya İmparatoriçesi Elisabeth Amalie Eugenie… Bilinen adıyla Sisi… Nasıl ölmüş bilin bakalım? Öldürülmüş.
Evet... Doğru... Bu kez Hofburg Sarayı içindeki Sisi Müzesi'ni gezmedim. Ve fakat.... Sisi'nin hayatını büyükannemin hayatıymış gibi iyi bilirim.

