13 Mayıs 2010 Perşembe

Çetin Altan Usulü Limonata Yapmak...

Eee! Madem havalar ısınmaya başladı. Hele bugün var ya, Mayıs ayındayız güya, yaz günlerini hiç aratmadı. O kadar sıcaktı ki hava, buharlaşacağım sandım bir ara. Sabah erkenden kalabalık bir toplantıya katıldım. Sonra işlerim hep arazide olunca... Of!! Allah günah yazmasın, ne yapayım işte sevmiyorum sıcak havayı... Amaa.. Bir limonta olsa iyi gitmez mi bu havada. Limonata deyince... Hiç unutmadım hiiiç! Bugün gibi hatırımda. Tarih 2003 yılının Haziranında bir Pazartesi günüydü. Milliyet Gazetesi'nin Şeytanın Gör Dediği adlı köşesinde, büyük usta Çetin Altan, limonata hakkında bir yazı yazmıştı. Aslında ilk kez bu yazıyı, günümüzden 25 sene evvel Güneş gazetesinde yazmış. Şimdi olduğu gibi, yaz mevsimi eli kulağında vaziyetindeyse eğer, açar okurum bu yazıyı, yaza merhaba diyerekten. O nedenle tarihi hatırımdadır...Yoksa hafızamın iyi olduğundan değil.... Çok severim bu yazıyı. Sanki yaşam manifestomu özetlemektedir. Aynen aktarıyorum işte buraya:

"Yaşamında hiç limonata içmemiş biri, limonatayı çok pahalı bir serinletici sanabilir. Oysa çok ucuz bir serinleticidir. Bir bardak suya bir çorba kaşığı toz şekeri döküp, iyice karıştırdıktan sonra, üstüne doğru dürüst sıkılıp çay süzgecinden geçirilmiş, yarım limon suyu eklersin... Ve hepsini karıştırırsın. Bardak, görkemli ve uzunca bir bardaksa, yarım yerine bir limon sıkar, bir çorba kaşığı toz şekerini de, iki çorba kaşığı yaparsın... Bir limonata, dişleri donduracak kadar mı soğuk olmalıdır? Hayır, bardağın çevresine hafif bir buğu yalazlanması yapacak kadar soğuk olmalıdır. Ayrıca bardağın içine kalıp buz atılmalı mıdır? Hayır, gerekiyorsa bir tatlı kaşığı dövülmüş buz atılmalıdır. Yarım tekerlek bir limon dilimi, bardağın kıyısına mı takılmalıdır, yoksa içine mi konmalıdır? Bardağın kıyısına konduğu zaman, daha dekoratif olur; dileyen, limonun kokusunu daha keskin duymak isterse, bardağın kıyısına takılmış yarım dilimi bardağın içine atabilir. İyi bir limonata yapmaya bu kadarı yeter mi? Yetmez. Çentilmiş limon kabuğuyla bir sap taze naneyi de, önce limonatanın içinde kısa bir süre tutup, sonra hepsini süzmek gerekir. Böyle bir limonata ultra süper bir zenginlik sorunu mudur? Hayır, sadece bir yaşam sevgisiyle, bir yaşam zevki sorunudur. Bu, çok önemli midir? Bir kez gelinip, bir kez geçilen dünyayı, en sade koşullar içinde dahi, ıskalamamanın göstergesi olduğu için, çok önemlidir. Sabahları bir saat yürüdükten sonra, duş almak da öyledir."

Şahane bir tespit değil mi bu? Akşam yemeğinin yanına, aynı Çetin Altan'nın tarifiyle bir limonata yapalım mı seninle? Bir dene olur mu, bu akşam lütfen beni dinle... Bir kez gelinip, bir kez geçilen bir dünyayı, en sade koşullar içinde ıskalamayalım olmaz mı, ne dersin? Bu benim sorunum değil senin sorunun diyebilirsin! Öyle diyorsan, boşver zaten, sen dert etme!.. Bu bir yaşam sevgisiyle, yaşam zevki sorunu! Bilmem, belki ben üşenmem, limonata yanına, iki tane de mum bile koyarım masaya... Maliyeti nedir ki ? İnsan küçük keyiflerle hayatı renklendirmeli, öyle değil mi?

9 yorum:

  1. Limonatayı da severim, Çetin Altanı da... Bu yazıyı da sevdim.

    YanıtlaSil
  2. Teşekkür ederim Mr.Aşkın:) O zaman hemen bir limonata yapın, Çetin Altan usulüü.. Karamba Karambita! Keyfinize bakın:))

    YanıtlaSil
  3. Çetin Altan'ın Şeytanın gör dediği yazılarını Milliyet Gazetesindeki köşesinde yazarken hiç kaçırmazdık.

    YanıtlaSil
  4. Limonatayı severim, Çetin Altanı sevmem :))
    keyifle okudum, ellerinize sağlık...

    YanıtlaSil
  5. Burası yeri değil belki ama, Çetin Altan hakkında aşağıdaki alıntıları paylaşmak istedim. Tamamını merak edenler Tayfun Er'in ERGUVANILER ve YALIDAKILER kitaplarından okuyabilirler :

    Erguvaniler sayfa 195:

    “Çetin Altan bir zamanlama ustasıdır; onu izleyerek ülkede ve dünyada hangi fikri dalga yükselmiş anlamak mümkündür. Sol yükseliyorsa “soldadır” daha doğrusu sol diye bilinen, yutturulan emperyalist politikaların ardındadır. Hatta “soldan” milletvekili bile olur. Askeri darbe olduysa, darbeyi över, iktisadi liberalizm tırmandıysa mutlaka ordadır.

    Hep dengeleri gözetmiştir. 27 Kasım 1960 tarihinde katıldığı masonluk camiası (Erenler locası) hep arkasında olmuştur. Mason olduğunu TİP’e girerken kimseye söylememiştir elbette ama İlhami Soysal bunu ortaya koyunca da itiraf etmek zorunda kalmıştır. Behice Boran ve Mehmet Ali Aybar gibi erguvaniler sınıfsal dostluklarını ve aynı kökten gelmenin vefasını Çetin Altan’ı milletvekili yaparak göstermişlerdir.

    .....TİP sonrası sıkı cuntacı oluvermişti; çünkü artık cuntacılık yükselen dalgaydı. Nihat Erim “nedense” bu sosyalisti(!) pek sevmişti. Bir takım güçler devreye girerek “gözlerinin ileri derecede bozuk olması sebebiyle” kendisine özel af çıkartmışlardır ve sistem, has evladına yaptığı yanlışlığı gidermiştir.

    12 Mart’ta gözaltına alındığında yanında sabaha kadar oturup onu kollayan Sakıp Sabancı’dır....

    Çetin Altan’a bir kaç yıl milletvekili olduğu için verilen emekli maaşı kaç para acaba? Bağ-Kur ve SSK emekli aylıklarının kaç katıdır? Tıpkı hık demiş babasının burnundan düşmüş Mehmet Hasan Altan’ın SHP’li Kültür Bakanı Fikri Sağlar’ın “Danışmanı” sıfatıyla Ankara’ya bir gün dahi uğramadan, hani o çok kızdıklarını söyledikleri “hazineden beslenme” nasıl olurmuş gösterdiği gibi...

    Kafayı çekip Özal’ın sayesinde TRT’de sarhoş olarak program yapıyordu., kendisini geziye götürdüğü için Özal’a “Büyük adamsın, Atatürk’ten bile büyük adamsın” diye salya sümük birşeyler mırıldanıyordu.....Çetin Altan’ın 60’lı yıllarda Akşam’da yazdığı yazılarda devletçiliği nasıl kutsadığını okuyabilirsiniz. O kadar demokrattı ki Turgut Özal devrimcileri idam ederken, o ve oğulları “yaşa!” diye naralar atıyorlardı.......”

    Ahmet Altan

    Yalıdakiler, syf. 81’de;

    “Ahmet Altan, 12 Eylül’e yaranmak, bugünkü dezenformasyon ve psikolojik savaş zeminini ta o zamandan yaratmak için, olası solcu olacak insanları yürekten vurmak amacıyla Şener Yazar’ları seksomanyak ilan etmişti. O yüzden Turgut Özal’ın emriyle ve ANAP’lı milletvekillerin oylarıyla Hıdır Aslan 25 Ekim 1984’te idam edildiğinde Çetin Altan ve mahdumları, Turgut Özal’a övgüler yağdırıyordu. Hıdır Aslan üstelik Tuncelili olduğu icin dosyası öne alınarak idam edildi. Şimdi Ahmet Altan, Kürtlerin hakkını savunuyormuş!

    Çetin Altan, her askeri darbe sonrası esas duruşa geçitiğinde 27 Mayıs’ta 33, 12 Mart’ta 44, 12 Eylül’de 53 yaşındadır. Ahmet Altan ise 12 Eylül’e direnenleri seksomanyak ilan ettiğinde 35 yaşındadır ve şöhretin, paranın, gücün yolunu kendisine açan velinimeti 12 Eylül’dür. Şimdi bunlar darbe karşıtı olacaklar, darbeye karşı direnirken 16 yaşında delik deşik edilenler de hem seksomanyak hem de darbeci!!!”

    YanıtlaSil
  6. tuğba demirer13 Mayıs 2010 23:10

    Sevgili ablacığım,
    Limonata değince aklıma annem gelir.Çocukken kış aylarında sıksık bademciklerim şişerdi. Yatakta geçirdiğim o sürelerde annem meşhur pilavından yapar ve yanında vitamin alayım diye en kısa yolundan bir limonu sıkıp toz şekerle karıştırıp içmemi isterdi. Hatta bin türlü işinin yanında bir de sürekli hastalanan benimle uğraştığı için bazen tam karıştıramazdı sanırım. İçtiğim tüm limonataların dibinde şeker tortuları son yudumuma eşlik ederdi.İşte bu yüzden limonata benim için kış içeceği olarak geçmişimde yeralır ve içtiğim her limonatada o şeker tortularının tadını ararım.

    YanıtlaSil
  7. Teşekkür ederim Tomrukcan. Katkılarınız için teşekkür ederim:)

    YanıtlaSil
  8. Kardeş farkında mısın her anneler günü geldiğinde birbirimizi görmek istemiyoruz. Bu anneler gününde de öyle oldu. Kaçtık birbirimizden. Ne fena şeymiş annesiz kalmak di mi? Şimdi sen yakaladın gene anneli bir hikaye... Limonatalı cinsinden hem de... Bilirsin sen ablasın, ben senin kardeşinimdir genelde... O halde...Yarın bana bi limonata yapsana kardeş.. Hani annem usulü...Çok karşıtırma ama e mi? Bırak dibinde şeker tortuların tadı kalsın. Yüreğine sağlık kardeş. Canımsın.

    YanıtlaSil
  9. Eserle bugün kahve dünyasına gittik. Saat 22:00 Sakin mi sakin bir hava. Oturanlar da bu sakinliğin tadını bozmamak için fısır fısır konuşuyorlar sanki. Gün boyu çay kahveden bıkmışım. Canım limonata istiyordu ama tam tadında bir limonata.
    Şöyle düşündüm.
    Gecenin bu saatinde kaldıysa eger bayattır.
    İçindeki limon kabuğu zerrecikleri iyice eriyip acılık katmıştır. Şekerin taze tadı kaçmış sonradan kompostolaşmıştır ve ılımıştır belki. Iyy..böyle bir limona insanı ömür boyu limonatadan sogutur valla istemesemmi ne.
    İstedim..istedik yani.
    Öyle bir limonata geldi ki Allah sizi inandırsın verandanın sıcak atmosferinde içmeye kıyamadık. Bir müddet ööölece seyrettik.
    Herşeyi ile enfes idi.
    Anlatılmaz..yaşanır.
    İnanmıyorsanız Güzel bir havada.. bir gece vakti..mesela saat 10 da yahya kaptandaki 28 nolu masada bizim gibi için.
    Sevgilerimizle

    YanıtlaSil