7 Ağustos 2010 Cumartesi

"İstanbul'da Değilseniz, Boşuna Kürek Çekmektesiniz."


Bak ne anlatacağım.. Gene bir itirafım var.. Bu gidişle Hayal Kahvem sayesinde, gizli kapaklı hiç bir halim kalmayacak sanıyorum.. Dinle bak.. Benim var ya, ne vakit İstanbul'daki kitapçıya gitsem, satın almadığım her defasında bir bölümünü özellikle kitapçıda okuduğum bir kitap vardır, biliyor musun? Bu benim gizli saklı hallerimden biridir işte.. Hiç kimse bilmiyordu. İlk kez şimdi sana söyledim.. Misal, son okuduğum kitabın adı Yazarların İstanbulu'ydu.. Eğer İstanbul'la ilgiliyse, engel olamam kendime, illa ki o kitabı okumak isterim.. İşte bu kitabı satın almamıştım da, her defasında kitapçıda okuyordum. Okumadığım bir bölüm kalmıştı.. O bölümü en sona saklamıştım.. O bölümü okuyup, "gizli kitap okuma törenimi" tamamlayacaktım. İşte gene kitapçıdaydım.. Önce kitapçıyı içime çeke çeke gezindim.. Kitapların kimine karşıdan baktım.. Kimini elime alıp sayfalarında, cümlelerinin arasında dolandım.. Sonunda işte bu kitabı gene elime aldım.. Kaldığım son bölümü buldum. Hımm.. Naim Dilmener'in Boğaziçi ile ilgili yazdığı yazıyı okuyacağım. Ayağımla pufu yanıma çektim.. Oturdum.. Naim Dilmener'i nereden tanıyorum? Eskiden radyoda programları vardı. Ama halen var mı bilmiyorum.. Müzik üzerine güzel yazılar yazıyor.. Ayrıca Tersninja'da okuyordum.. Mesela o yıl en sevilen ya da sevilmeyen müzik albümlerinin listelerini veriyordu.. Son olarak da Deniz Akhan'ın Artvin Günlükleri yazılarında geçen Naim Abi muhabbetlerinden hatırlıyorum.. Neyse.. Şimdi konum Naim Dilmener değil tabii.. Bugün anlatacağım Naim Dilmener'in İstanbul hakkında yazdığı yazıyla ilgili...



Naim Dilmener kitapta kendine ayrılan bölümde, Türk popunun ilk kez bir Boğaziçi hikayesi ile yolculuğuna başladığını, Yeşilçam'ın da vazgeçilmez mekanının Boğaziçi olduğunu söyleyerek yazısına başlamış.. Fecri Ebcioğlu ilk kez yabancı şarkıya Türkçe söz yazmış ya, işte bu parça Boğaziçi ile ilgiliymiş. Bilirsin.. "Bak bir varmış bir yokmuş eski günlerde/tatlı bir kız yaşarmış Boğaziçi'nde." O zamanlar Şişli'deki Çatı Kulübü İlham Gencer'in kulübüymüş ve burası sanki konservatuvar gibiymiş.. Ajda Pekkan, Emel Sayın misal, bu kulüpte şarkı söylemiş. İşte Fecri Ebcioğlu ilk yazdığı Türkçe şarkı sözünü İlham Gencer'e burada dinletmiş. İlham Gencer konuyu önemsemiş. Ve ilk kez Çatı Kulüpte Türkçe sözlü şarkılar çalınmaya başlamış. Yazının devamında Ankara ve İzmir çıkışlı şarkıcı ve müzisyenlerin, eğer tanınmak istiyorlarsa nasıl illa İstanbul'a gelmeleri gerektiğini anlatıyor Naim Dilmener.. "İstanbul'da değilseniz, boşa kürek çekmektesiniz" diyor.. Müzikte parlamak için Unkapanı'nın nasıl mesken tutulması gerektiğini örneklerle anlatıyor. Sonra Atilla Özdemiroğlu ve arkadaşlarının kurduğu, İstanbul Gelişim Orkestrasına geçiyor. 1970 li yılların sonlarındayız.. Bu kez Lalezar'dayız.. İstanbul Gelişim Orkestrası ile ilgili isimlere bakıyorum ki hiç biri yabancı değil.. Şenay, Neco, Garo Mafyan, Selçuk Başar, Uğur Başar, Asım Ekren... Daha kimler kimler.. Naim Dilmener, İstanbul Gelişim Orkestrasının Türk popuna takla attırarak onun önce koşmasını, sonra da uçmasını sağladığını söylüyor.

Bundan sonra İstanbul'un nasıl şarkılara sızdığını okuyorum.. Nükhet Duru'nun "İstanbul İstanbul taşın toprağın altın, kimbilir sen ne aşklar yaşadınn!", Nilgün Atılgan'ın " Boğaz köprüsü inci gerdanlık altından geçtik kahkaha attık", Dario Moreno'nun "Ah şu İstanbul'un kızları ne şeker", Cem Karaca'dan "İstanbul'u dinliyorum", Kayahan'dan "İstanbul hatırası", hele Sezen Aksu'un "İstanbul İstanbul olalı görmedi böyle keder".. Saymakla bitmez ki Türk Pop müziğinde İstanbul ile ilgili şarkılar.. Çookk... Pek çok.. Naim Dilmener, dünyada başka hiç bir şehre bu kadar çok şarkı yazılmadığını düşünüyor. Ne Paris'e, ne Londra'ya, ne Newyork'a.. İstanbul'a gelenler kendilerini halı, incik boncuğa değil, İstanbul şarkılarına teslim etmeli diyor.. Şarkılar "yabancı kucak" değil, "ana kucağıdır" diyor.. Hele hele İstanbul'da çınlıyorsa.. Ne hoş! Kitabı usulca kapatıyorum.. İyi ki Naim Dilmener'in bölümünü en sona bırakmışım.. Ben zaten içinde İstanbul geçen şarkıların hastasıyım.. Kitap bitti ya ne yapacağım? Elimdeki kitaba şöyle bir baktım.. Merkez Yayınlarından çıkmış.. İçinde Kürşat Başar'dan, Perihan Mağden'e, Nazlı Eray'dan Buket Uzuner'e, Laife Tekin'den Celil Oker'e on iki yazarın İstanbul ile ilgili yazılarının bulunduğu bu kitabı, ben oniki kez elime almışım demek ki... Kitabı oraya, kitapçının raflarının bir köşesine bırakmak içimden gelmedi.. Kasaya gittim.. Kitabı satın aldım.. Artık Yazarların İstanbul'u benim evimde.. İşte sana gizli kapaklı bir halimi daha itiraf ettim gene.. Yaaaaa... Bende haller böyleyken böyle işte.

5 yorum:

  1. Sonu tahmin ettiğim gibi biten güzel bir sırdı bu :) Gerçi sır olmaktan çıktı artık galiba ama neyse... Bu yazınızı da sizinle ilgili topladığım sırlar dosyasına iliştireyim ben :)

    YanıtlaSil
  2. Eyvahh, sırlarımı döküyorum teker teker.. Kitapçıdakiler beni bilseler eğer.. Ne yaparlar acaba? Ne olacak ki? Gizli gizli okuyorum ama sonunda kitabı alıyorum ya:)) Ben böyle bir okur modeliyim.. Ne insanlar var değil mi şu dünyada! Şekil şekil.. Hal.. Hal.. Kimileri de gizli saklı işler yaptıklarını hayal edip, kendi kendilerine oyun oynadıklarını sanırlar.. Fakat işte şekilde görüldüğü gibi asla sır tutamazlar:)) Teşekkürler Mit..

    YanıtlaSil
  3. Sevgili Vildan,
    Yeni bir sırrınızı daha öğrendik. Resminizi bütün kitapçılara dağıtacağım.
    Sevgiler.

    YanıtlaSil
  4. Sevgili Aylardan Şubat,
    Yapmayın.. Acıyın bana.. Gizli işler çevirmeden duramam.. Ne yaparım sonra:)

    YanıtlaSil
  5. Bir de Hafız Burhan'ın yanık sesinden bir gazel dinlerseniz kimyanız değişiverir hemen.

    YanıtlaSil