2 Eylül 2012 Pazar

Kastamonulu Mithat'tan, Yaşar Kemal'in Mit Dünyasına Yolculuk.

 

Bu hafta, iki arkadaşımla Kastamonu'ya yaptığımız iki günlük gezide, böyle şahane bir memleketin insanı olduğum için bir kez daha sevindim. Ben Kastamonu'nun birbirinden leziz yemeklerinden çok daha fazla  insanlarını sevdim. Adını sorduğumda, Mithat olduğunu öğrendiğimiz taksi şöförü, gururla yedi göbek Kastamonulu olduğunu söyledi. Mithat, Anadolu insanının misafirperver, güleç, çıkarsız, samimi havasının bizatihi numunesiydi. Kastamonu'ya ilk kez gitmiştim.  Ilgaz ve Küre dağları arasında yerleşmiş şehre hayranlıkla bakınırken, tepedeki o kaleyi gördüm.  Kendimi tutmadım. "Ne güzel kale!" dedim. Mithat "Bu şehrin adının hikayesi o kaleden çıkmış." dedi. Gözlerimi koca koca açıp, tüm merakımla kendisine bakınca, sormadan ballandıra ballandıra anlatmaya başladı.  Geçmişi görmüş, şimdiyi yaşamış, geleceği bilir Kastamonu'lar anlatırlarmış ki, çok eski zamanlarda bu Bizans kalesinin kumandanının Monia adında bir kızı varmış.  Monia gönlünü bu kaleyi fethetmek isteyen  Türk beyine kaptırmış.  Bunu öğrenen babası, kızının bir Türk'e aşık olmasını kabullenememiş, öfkesini gemleyememiş, Monia'yı kalenin surlarından aşağıya atmış. Türkler çok üzülmüşler.  "Kastın neydi Monia'ya!" diye hep bir ağızdan seslenerek, kaleyi ele geçirmişler. Bu öykü kulaktan kulağa anlatıla anlatıla kastın neydi monia, Kastamonu diyerekten şehrin adı olmuş. Ben kalenin bizim elimize geçtiğine sevinemedim de Monia'nın vaziyetine kederlendim. Mithat "Kaleyleyle ilgili binbir öykü var. Benim anlattığım bunlardan biri.  Aaa! Dertlenmeyin öyle, ne de olsa, bu  altı üstü efsane," dedi. Ne acayip varlıklardık biz insanlar... Acaba  niye efsanelere ihtiyaç duymaktaydık? Bu soru yıllar önce kafamı epeyce meşgûl etmişti.


Okulda, insanları diğer canlılardan ayıran özellikler konuşulurken, insanın hayal kurabilmesinden hiç söz edilmezdi. Zaten havai görünen bir öğrenci olarak, insan dışındaki canlıların hayal kuramadığını söylesem, bana gülebilirlerdi. Hayallerden  bahsedilmeyen hiç bir ders bana inandırıcı gelmezdi. Romanlar her daim imdadıma yetişmişlerdir. Yaşar Kemal'in, Orta Direk adlı romanının ön sözünü okuduğumda, beni meşgûl eden sorumun cevabını bulmuştum işte... Memleketimin yetiştirdiği en usta yazarlardan biridir Yaşar Kemal.  Her romanı bana büyüleyici gelir. Bu önsözünde yazdıkları beni ziyadesiyle tatmin etmişti.

"...... İnsan soyunun içinden çıkıp geldiği karanlık inanılmaz yoğunlukta bir karanlıktır. Ve insan soyu doğadaki en yaratıcı unsurdur. Onu büyük karanlığından alıp bugüne getiren de bu yaratıcı niteliğidir. İnsanoğlu sıkıştıkça, zorluklarla karşılaştıkça yaratmış, zorluklarından da böylece kurtulmuştur. Doğanın katı gerçekleri çok ağır bastığında da, kurtuluş umudu kalmadığında da yaratıcılığını genişletmiş, renklendirmiş, kendisine bir düş, bir mit, bir efsane dünyası kurmuştur. Eğer insanın bir ümit, bir düş dünyası yaratma niteliği olmamış olsaydı belki de yaşaması mümkün olmazdı. Yaşamasını sürdürebilse bile belki de insanoğlu bu insanoğlu olmazdı. Bu düşünceden yola çıkarak insanı şöyle tanımlayabiliriz: İnsan, mit yaratan bir mahluktur.

İnsanın doğa içindeki, doğa karşısındaki başının sıkışması, bir, birkaç değil, yüzlercedir. İnsanoğlu binlerce yıldan bu yana dört bir yandan kuşatılmış, sıkıştırılmıştır. Kıtlıklar, açlıklar, savaşlar, salgınlar, tekmil doyumsuzluklar, cinsel, ruhsal... Ve ölüm korkusu... Ve insanın arayıp da bulamadığı çok yerde bir düş, bir mit dünyası yaratıp ona sığınma vardır........

Bütün maddi zorluklardan kurtulsa bile, ölüm karşısındaki, bir karanlıktan gelip başka bir karanlığa düşen insanoğlu her çağda kendisine bir düş bir mit dünyası yaratacaktır..... "

Şimdi Yaşar Kemal'in insan soyunun mit dünyasıyla ilgili cümlelerini yazarken, Kastamonulu taksi şöförünün adının Mithat olduğunu hatırladım. Tesadüfün böylesi hoşuma gitti. Sevindim.


12 yorum:

  1. Çok güzel değil mi sevgili Hayal kahavem!?.. Belki biliyorsundur ya da orada sözünü etmişlerdir ;ünlü edebiyatçılarını ,sanatçılarını ne bereketli topraklardır oralar...İlk aklıma gelenleri söyliyeyim: Rıfat Ilgaz,Oğuz Atay,İhsan Ozanoğlu,Behçet Necatigil ...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Selam Arzu, ne güzel yapmışsınız bu bilgileri paylaşmakla. Teşekkür ederim. Kastamonu insanları anlatılmayacak kadar iyiler. Daha otobüste başladı muhabbetler. İlk kez karşılaştığımız yan koltukta oturan bir hanım, neredeyse evini açacaktı bize:) Oteliniz yoksa gelin, Tanrı misafirine kapımız açık dedi. Sonra şehirde kiminle muhabbet etsek, yüreğini açtı, itinayla sorduğumuz adresleri tarif etti, hatta gitmek istediğimiz yerlere kadar eşlik edenler bile oldu:) Şehir evliyalardan geçilmiyor ya, yaşayanlar bile evliya gibiydi. Çok memnun dönüğümüzü söylemeliyim:)

      Sil
  2. O memleketin dağları bir ayrı güzeldir zamanında Sinop'a tatilee giderken görmüştüm :)

    YanıtlaSil
  3. Sahiden ne güzel bir memleketimiz var Bolat. Du bakalım, henüz Sinop'u görmedim ben. Kısmet olur, giderim inşallah:)

    YanıtlaSil
  4. Ben de Kastamonu'ya Askerimin Yemin töreni için gitmiştim.

    Çok da sevmiştim. Sonra geçen aylarda tekrar gittik. Sadece anıları tazelemek için. Blogumda da yazmıştım :)

    Çok güzel insanların ve çok güzel yapıların olduğu bir şehir. Tarih har taşına sinmiş...

    Size de iyi gezmeler

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Selam Pembe Deniz, yazınızın linkini verseydiniz ya keşke:)

      Sil
    2. İşte... :))

      http://pembelideniz.blogspot.com/2012/07/kastamonu-hasret-kokulu.html

      Sil
  5. Yaşarken, yaşamdan yana soluk alıp verirken mitolojinin içine girebilme cesareti göstermek ve yine yaşamdan kopmayarak yol almak; insanüstü bir gayretin eseridir diye düşünüyorum.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Güven, mitolojiyle ilgili biri olduğumu söyleyemem. Ama memleketimin efsaneleri büyülüyor beni. Bu konuda Yaşar Kemal kitaplarından çok beslendiğimi düşünüyorum. Son zamanlarda Yaşar Kemal ve Bekir Yıldız kitaplarıyla çok haşır neşirim. Memleketin doğu ucunda keder olunca, elim hep bu kitaplara gidiyor. Başka şeyler yazmayı düşünürken, nasıl oluyorsa oluyor, aklım o yana kayıyor. Efsanler haybeye çıkmamış diye düşünüyorum. Memleketimin efsanelerini okumayı seviyorum. Sağol Güven.



      Sil
  6. aa valla gitmişiniz oraya!
    ben de sinopta öğrtmnlik yaparken gitmiştim. çarşısı, sokakları
    oldukça yöresel, yemekleri güzeldi.kalesine gidememiştik. kadınların başlarına örtükleri işlemeli örtülerden almıştık.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Aa! Buket, inanmıyor musun sen yazdıklarıma yoksa:) Hıım, gene hayali gezilerimden biri zannettin değil mi? Kimbilir? Ruhi firar ederek hayalen Kastamonu'ya gittim de aldım şapkalı fotoğrafımı, Kastamonu fotoğrafının üzerine yapıştırdım belki:))

      Şaka:) Gittim, bu kez 3 akadaş gittik inan ki.

      Demek Sinop'ta öğretmenlik yaptın. Ne güzel. Anılarını yazsan da okusak keşke:))

      Sil