12 Temmuz 2010 Pazartesi

Ey Bilim Ve Sanat! Herşeyi Hayata Dönüştüren



Carl Sagan'ın Kosmos adlı kitabını okumaya başlamıştım. Okudukça yazarı merak ettim. İşte yukarıda fotoğraftaki kişi Carl Sagan. Şimdiki hali bu zannetmiştim. Yoo.. Değilmiş. Carl Sagan 1934 de doğmuş, 1996 ölmüş Amerikalı bir gök bilimci. Astrobiyoloji denilen evrende yaşam olup olmadığını inceleyen bilimin en tanıdık isimlerinden biri. Astrobiyoloji benim gibi hayalperest bir bünyeyi kışkırtan bilimlerden en önemlisi. Keşke okuldayken dersler, böyle popüler insanlar tanıtılarak anlatılabilse öğrencilere.. Ne sıkıcı gelirdi o vakitler dersler... Anlatılsaydı şöyle.. Düşünsene.. Bizim şu anda bildiklerimizi bundan 1000 yıl önce tahmin edebilir miydi hiç kimse? Dünyanın tepsi gibi olduğunu düşünenler yuvarlaktır diyenlere inanmışlar mıydı? Nerdeee? Neyse.. Bu uzun bir mevzu.. Girmek istemiyorum derinlemesine.. Benim söylemek istediğim ise... Bak şimdi... Carl Sagan'ın yazdığı Kosmos adlı kitabı okumaya başladım. Okudukça aklıma ne geldi biliyor musun? Murathan Mungan'ın o güzeller güzeli Bir Yalnız Opera adlı şiiri... Offf... Ne şiirdir ama? Sana bir şey söyleyeyim mi? Bir şey itiraf edeceğim. Murathan Mungan'la keşke bir akrabalığım olsa diye hep düşünmüşümdür. O kadar severim şiirlerini ve yazılarını. Çok tuhaf. Romanları beni çok sarmamıştır ama.. Doğruya doğru yani ne yalan söyleyeyim. Belki benim dikkat dağınıklığım ve hiper aktivitem yüzündendir. Bilmiyorum ki... Çünkü öykücüyümdür ben. Her roman beni sarmaz. Uzun olunca çabuk sıkar. Ama şiirlerinin var ya... Hastasıyımdır. Hele Bir Yalnız Opera! Bir şahaserdir bana göre. Neyse...



Kozmos'u okuyordum. Kozmos, olmuş ya da olacak herşey, kaosun karşıtı bir kelime. Düzen içinde bir evren. "Evreni oluşturan canlı ve cansız varlıkların birbirleriyle derinden uyumlu bağlarının gizlerini içerir." diye açıklanmış. Heyecan uyandıran bir anlamı var anlayacağın. Fazlaca gizem var içerdiği. Binlerce yıldır yapılan keşiflerle neler bulmuş insanlar... Kimbilir bilmediğimiz daha neler neler var? Of! Bunları düşünmek bile ne kadar heyecan verici. Mesela düşünsene Güneş'ten dünyamıza ışık sekiz dakikada geliyormuş. Demek ki Güneş dünyamızadan sekiz dakika uzaklıkta... Bu bizim güneşimiz... Evrende yüz milyar kadar galaksi, her birinde de yüz milyar yıldız var. Bir o kadar da gezegen olmalı. Bu kadar sayı insanın başını döndürüyor. O halde bilmediğimiz başka canlılar neden olmasın ki?

İşte kitabı böyle ilgiyle okurken.. okurken... Bazı yıldızların örneğin Güneş'in mesela tek başına olduğunu okurken.. Oysa çoğu yıldızların grup halinde kalabalık halde olduklarını okurken... Sonra aslında sistemlerin çift olduğunu, iki yıldız birinin yörüngesinde dolaşır diye okurken... Bazı genç yıldızların parlayarak göründüklerini, bazılarının kararsızca yanıp söndüklerini, kimisinin çılgınca, edalı edalı dönüp durduklarını okurken.. Mavi yıldızların genç ve kızgın, sarı yıldızların ise orta yaşlı, kırmızı yıldızların ise çok yaşlı ve ölgün olduklarını okurken... Bazı çift olması gereken yıldızların, birbirlerinin öylesine yakınından gelip geçtiğini ama gelip geçerken aralarında kalan toz bulutundan birbirlerini görmeyi beceremediklerini okurken... İşte tam burada.. Murathan Mungan'ın Bir Yalnız Opera adlı uzun şiirinin şu dizeleri aklıma geldi birden...

Şimdi biz neyiz biliyor musun?
Akıp giden zamana göz kırpan yorgun yıldızlar gibiyiz.
Birbirine uzanamayan
Boşlukta iki yalnız yıldız gibi
Acı çekiyor ve kendimize gömülüyoruz
Bir zaman sonra batık bir aşktan geriye kalan iki enkaz olacağız yalnızca
Kendi denizlerimizde sessiz sedasız boğulacağız
Ne kalacak bizden?
bir mektup, bir kart, birkaç satır ve benim su kırık dökük şiirim
Sessizce alacak yerini nesnelerin dünyasında
Ne kalacak geriye savrulmuş günlerimizden
Bizden diyorum, ikimizden
Ne kalacak?



Şimdi biliyorum ne ilgisi var okuduklarınla bu şiirin diyeceksin... Ne bileyim? İnsan okurken aklına neler gelecek bilemiyor ki... Hafıza tuhaf bir kutu... Şaşırtıyor insanı... Zaten bu şiirin sonuna doğru Murathan Mungan'da şöyle diyor:

"Bu şiire başladığımda nerde,
şimdi nerdeyim?"

Şiirin ilerisinde gene yıldızlı dizelerle devam ediyor:

"ipek yollarında kuzey yıldızı
aşkın kuzey yıldızı
sanırsın durduğun yerde
ya da yol üstündedir
oysa çocukluktan kalma gökyüzünde hileli zar
ölü yanardağlar, ölü yıldızlar
ve toy yaşın bilmediği hesap: ışık hızı
Aşkın bir yolu vardır
Her yaşta başka türlü geçilen
Aşkın bir yolu vardır
Her yaşta biraz gecikilen
gökyüzünde yalnız bir yıldız arar gözler
gözlerim
aşkın kuzey yıldızıdır bu
yazları daha iyi görülen
Ben, öteki, bir diğeri ona doğru ilerler
ilerlerim
zamanla anlarsın bu bir yanılsama
ölü şairlerin imgelerinden kalma
Sen de değilsin. O da değil
Kuzey yıldızı daha uzakta
yeniden yollara düşerler
düşerim
bir şiir yaşatır her şeyi yaşamın anlamı solduğunda
ben yoluma devam ederim. Bitmemiş bir şiirin ortasında
Darmadağınık imgeler, sözcükler ve kafiyeler
yaşamsa yerli yerinde
yerli yerinde her şey

şimdi her şey doludizgin ve çoğul
şimdi her şey kesintisiz ve sürekli bir devrim gibi
şimdi her şey yeniden
yüreğim, o eski aşk kalesi
yepyeni bir mazi yarattı sözüklerin gücünden


Dönüp ardıma bakıyorum
Yoksun sen
Ey sanat! Her şeyi hayata dönüştüren" İşte şiir böyle bitiyor.



Çok güzel bir şiir değil mi? Aslında çook uzun tabii.. Bu dizeler aynı gökyüzündeki yıldızlar gibi toz bulutuna karışmayıp yüreğime takılan bölümleri... Heyy.. Acaba Carl Sagan bu yazdıklarımı görse ne derdi ki? Kitabını okumaya başladım ve aklıma bu şiir geldi ya hani... Şimdi kitabı tekrar elime aldım az önce.. İçindeki okumadığım bir bölümü açtım rastgele... Yoo.. Burada kesmeliyim bu yazıyı... Kesmeliyim inan ki.. Bilim hakkında kitap okumaya başlıyorum, konuyu sanata şiire getiriyorum. Fakat düşünüyorum da Carl Sagan bilseydi bu yazdıklarımı kızmazdı. Bilakis sevinirdi. Zaten popüler bilimin baş temsilcilerinden biriymiş kendisi. Contact adlı kitabı filme bile çevrilmiş. Bilim ve sanat iç içe işte. Daha ne olsun. Şiirin son dizesini değiştirsem... "Ey bilim ve sanat... Herşeyi hayata dönüştüren" desem peki... Off... Bu kez Murathan Mungan kızar mı bana sence? Kızmaz... Kızmaz... Kızarsa derim ki: "Ne yapayım, içimden böyle geldi!"

12 yorum:

  1. Teşekkürler, selamlar; dikkatle okudum.
    "Ey sanat! Her şeyi hayata dönüştüren"

    YanıtlaSil
  2. Efendim, M.Mungan'ı sizin gibi çok seven biri olarak, iki ayrı konuyu burada ustaca birleştirmenizi hayranlıkla izliyorum... Klavyenize sağlık :)

    Carl Sagan'ın ölümünün 20.yılı anısına, yanlış hatırlamıyorsam, COSMOS belgeseli bir takım düzeltmeler ile tekrar yayınlandı. Çok küçük bir kaç teknolojik yenilik vb nedeniyle bazı cümleler çıkarılmış. Geri kalan kısımlara hiç dokunulmamış.

    Artık DVD olarak pek bulunmuyor ama, sanırım bir DVD'ciniz vardı sizin. Belki o size temin edebilir. Yanlış hatırlamıyorsam 9 bölümdü...

    Selamlar :))

    YanıtlaSil
  3. Ben teşekkür ederim ilginize Ali Zafer Z.

    YanıtlaSil
  4. TC, şimdi sizin yorumunuzu okuyunca, Carl Sagan'ın çok eskiden televizyonda programlarını seyreder miydik diye aklımdan geçti. Vardı sanırım.. Doğru. Şimdi hatırladım.

    Evet bizim köyün DVC si Mikail var:)
    Söylesem halleder diye düşünüyorum da.. Durun bi.. Kitabı okuyayım..Belgeseli izlemek, şiirsel bir his verir mi bilmiyorum ki? Kitap her bölümünde, hafıza arşivimden önüme birşeyler düşürecek gibi görünüyor:)Çok hoş!

    Hani evrende yüz milyar kadar galaksi, her birinde de yüz milyar yıldız var. Bir o kadar da gezegen olmalı. Bu kadar sayı insanın başını döndürüyor. O halde bilmediğimiz başka canlılar neden olmasın ki? demiştim ya yukarıdaki yazıda.. Düşünsenize okumadığımız kimbilir daha ne çok kitap, seyretmediğimiz ne çok film var.. Oy! Oy! Bunları düşünmekte insanın başını döndürmüyor mu:))

    Yorumunuz için teşekkür ederim TC.

    YanıtlaSil
  5. Valery "ilk dize tanrıdandır" demiş, sonrası yazıcının işi, yazıcının zevk alması yazdığının kendisine güzel sürprizler yapıp sevdiği dostlarıyla buluşturmasına bağlıdır desek, yani güzel tesadüfler peşindeyiz, mutluyuz bunun için...

    YanıtlaSil
  6. Döndürmez olur mu efendim? İnsanın aklını karma karışık ediyor hemde... Sanırım Met-Üst'ün bir lafıydı : "Ya bu dünya bir at sineğinin gördüğü rüyadan başka bir şey değilse?" diye.

    Selamlar

    YanıtlaSil
  7. Nereden nereye :) İşin ucu Star Trek'e kadar varacakmış ama kısa kesmişsiniz Vildan Hanım :)

    YanıtlaSil
  8. Nessuno, bilmenizi isterim ki, yazdığınız yorumlar da benim için birer sürpriz kaynağı:)
    Teşekkür ederim.

    YanıtlaSil
  9. O zaman TC, bir vakitler, hangi blogtan aldığımı yazmadan not ettiğim şu cümlelere ne diyeceksiniz.. Bakın şöyle:

    "Sınırları son derece belirgin bir dünyanın bile tamamını görmek için bir hayat süresi yetmezken, ucu bucağı belirsiz, sınırları sonsuza dek uzanıyormuş hissi veren sanat dünyalarını nasıl sığdıracağız bir ömre? Okuyamadığımız kaç kitap, seyredemediğimiz kaç film, bakamadığımız kaç resim, kaç fotoğraf kalacak geride?"
    İnsanın kafası karışmaz mı? Karışır elbette.. Yaa, böyleyken böyle işte:)

    YanıtlaSil
  10. Durun bakalım Mit.. Daha kitabın başındayım.. Sonuna gelene kadar bir zahmet bekleyiverin:)
    Kimbilir daha nerelere geleceğim:))

    Mit şimdi yazınca birden irkiliverdim.. Artık "beklemek" fiilini var ya hiç sevmiyorum biliyor musunuz? Duyunca ya da okuyunca içim fena oluyor. Benim gibi sabırsız birine beklemeyi öğretenler var.. Of of! Ne feci bir hismiş bu.. Bekleyen derviş, muradına erermiş öyle mi? Bu cümleyi kim söylemiş? Kim söylemiş:)) Of, Feci:((

    YanıtlaSil
  11. Efendim, şimdi bizlerin bir ömre bir hayat sığdırma telaşında olduğumuzdan olmasın sakın o? Öyle olunca hiç bir şeye yetişilemiyor belkide. Galiba yazmak, çizmek bu ömre birden fazla hayat sığdırabilme isteğinin sonucu... Bir de bu kadar kısa olduğundan şikayet ettiğimiz ömrümüzün nerdeyse yarısı da uykuda geçiyor (-ki benimki daha fazlasıdır:)) Fizyolojik olarak belkide bu kadar uyumamıza ihtiyaç yok... Şimdi ben de nerden aldığımı bilmediğim bir söz yazayım buraya uyumakla ilgili; "uyku, uyanan zorluklar için en iyi çaredir"....

    Selamlar, sevgiler...

    YanıtlaSil
  12. Tomrukcan şimdi siz demişsiniz ya "uyku, uyanan zorluklar için en iyi çaredir" diye.. Bakın aklıma ne geldi bu kez biliyor musunuz? Yukarıdaki yazımda Murathan Mungan'ın bazı dizelerini alıntıladığım Bir Yalnız Opera adlı şiirinin bir yerinde, "Operada bir gece
    uyudum, hiç uyanmadım." diye bir dize vardır.
    Aman diyeyim TC, fazla uyku iyi olmayabilir bazı bünyelere.. Uyuyup uyanamamak da vardır:)
    Böyleyken böyle işte:))

    YanıtlaSil