8 Temmuz 2010 Perşembe

Köyde Hobi Durumları



Dün gene yollardaydım. Okadar uzun yol katettim ki, aracımdaki müziklerin hepsini dinledim, bitirdim. Bir müzik dükkanı görünce aracımı kenara çektim. İçeriye girdim. Amacım müzik cd lerine bakmaktı. Dükkanın girişinde film cd lerini görünce ilgimi çekti. O tarafa yöneldim. Film tezgahlarının aralarında dolanırken bir müzik duydum. Kulak kabarttım. Bu merhum Zeki Müren’in Bir Demet Yasemen adlı eseriydi. Söz yoktu. Sadece müzikti. Kendimi tutamadım müziğin ritmiyle sallanmaya ve şarkıyı mırıldanmaya başladım. Dükkandaki insanlar bana bakıyorlardı. Aldırmadım. Filmlere bakıyorum, özlediğim bir müziği dinliyorum ve müziğin ritminde olduğum yerde usulca dans ediyorum. Anlayacağın anormal bir şey yoktu. Bir ara durdum. Yanıma ne söylemek için geldiğini anlayamadığım görevliye, ne söyleyeceğini beklemeden, bu müziğin ne olduğunu sordum. Elime Piyano ile Türk Müziğinden Seçmeler diye bir cd koydu. Dondum. Piyano mu? İnanmıyorum! Durdum. Birden kendimi eski günlerimde buldum:

Ne benim ne de eşimin ailesinde kimse müzik enstrümanı çalmayı bilmiyordu. Oğlumun müzikle ilgilenmesini, bir müzik enstrümanı çalmasını çok arzu ediyordum. Köyde yaşıyorduk. Çocuk aileden görmemiş, konservatuara da gitmeyeceğine göre, biraz bir şeyler öğrensin, başlangıç yapsın, sonra merak ederse, kendisi enstüruman çalmayı geliştirsin diye düşünüyordum. Öyle aman da iyi hoca bulalım, ağır eğitim alsın diye bir derdim yoktu. Keyfine göre takılsın. Yaşamına müzik,sanat girsin. Hayatı renklensin yani, amacım oydu. Düşündüm. Ailelerimizde olmadığı gibi, arkadaşlarımızın çocukları da herhangi bir müzik enstrümanı çalmıyorlardı. Biri hariç. Bir arkadaşımın kızı hem piyano dersi alıyor hem de baleye gidiyordu. İşte şimdi neden kendimi birden o günlere ışınladım biliyor musun? İşte bu dinlediğim piyano ile müzik cd si yüzünden.


Bak şimdi... Piyano bana hiç pratik gelmez. Bir kere pahalı bir alettir. Taşınması zordur. Her yere sığmaz. Kimin evinde piyano varsa, salonun bir kenarında durur. Çocuk alıp odasına götüremez. Hep umuma açık yerlerde çalmak zorunda kalacaktır. "Haydi bugün arkadaşlara gidiyoruz, eğlenecez, ben çalayım arkadaşlarım söylesinler," diyemez. Çünkü alıp sırtına götüremez. Kendinden başka kimsenin evinde piyano yoksa, sadece kendi evinde çalacaktır.Ne yazık ki bizim köyde, tanıdığımız başka kimsede piyano yoktu. Bu ne kadar can sıkıcı bir durumdur. Oysa gitar çalsın, keman çalsın hadi olmadı yan flüt çalsın kardeşim. At çantana dağda çal, bağda çal. Arkadaşlarınla tatile giderken götür yanında, deniz kenarında mehtaba karşı çal, komşuna geçecen al yanına, gene çal. Pratik olacak bir kere öğrenilecek alet. Yok ama, amaç edinmişsindir illaki piyano çalacağım diye, ya da yeteneklisindir, tamam o zaman, öpüpte başına koy. Lakin köy çocuğusun ve senden başka kimsede bu aletten yoksa, bence sana da gerek yok. Pratik ol, keyfine bak öyle değil mi? Neyse ki bizim çocuk piyano da piyano diye tutturmadı. Efendi efendi gitar istedi. Bir hoca tuttuk. Öğrendi. ( Bu konu başlı başına bir ayrı hikaye:) Hem de keyifle. İzciydi yurt içi yurt dışı kampına götürdü. Öğrenciydi evine, arkadaşlarına götürdü. Her toplaşmada bir renk katar, bir canlılık ve farklılık koyar ortaya hala... Keyifliysekte, hüzünlüysekte günün temasına uygun müziklerle hoş ortamlar yaratır sağolsun bizlere.

Arkadaşımın kızı ne yazık ki bir süre sonra piyano çalmayı bıraktı. Başka bir şehre üniversite okumaya gitti. Götüremedi tabii piyanosunu. Piyano evlerinde sehpa görevi görüyor ne yazık ki. Keşke geliştirebilseymiş diye düşünüyorum ama şimdi. Niye biliyor musun? Bu piyano ile Türk müziğinden seçme şarkıları dinledikçe piyano sesi o kadar etkiledi ki beni şaşırdım doğrusu. Piyanoya ne haksızlık yapmışım. Müthiş bir aletmiş aslında. Bayıldım.


Hazır aklıma gelmişken bale konusuna da girsem. Köydeki kız çocuklarını baleye gönderirler ya hiç anlamam neden? Ne olacak yani piyano öğret, baleye gönder köy çocuklarını. İngiliz kraliyet ailesine gelin mi verecez? Leydi mi olacak? Yoo! Baleye git sonra sokakta uzun eşek oyna. Piyano çal sonra o parmaklarla ağaca tırman. Annesi izin vermez. Çocuk uzaktan bakar arkadaşlarına. Hayatına katkı yapmayacak bir konu üzerinde ne diye zaman harcayacaksın ki? Şimdi bazı arkadaşlarım kızacaklardır bu yazılarımdan ötürü. Bizim kızları illa bir şeye göndermek istiyorsan karete judo kurslarına gönder. Kendini savunmayı ve kollamayı öğrensin. Yüzmeye gönder. Jimnastiğe gönder. Atletik olsun. Nedir bale kuzum, duruşu güzelleşir, yürümesi alımlı olur öyle mi? Ne gerek var? Nazlı nazlı salınmanın kime ne faydası var? Şimdi arkadaşım bizim köyde büyüyen kızını sonra İstanbul’a üniversiteye gönderdi ya nasıl ürküyor büyük şehirden. Oysa kız nazenin büyümeseydi de şartlarına uygun büyüseydi. Şimdi korkmazdı hiçbir şeyden cadı gibi olurdu öyle değil mi?

Omuzumun dürtülmesiyle birden kendime geldim. “İyi misiniz?” diye soruyordu bana görevli. “İyiyim, bir durum mu var?” dedim. “Gözleriniz yere sabit, olduğunuz yerde beş dakikadır sallanıyordunuz da transa mı geçtiniz diye düşündüm.” dedi. “Yaaa!” dedim. Şu piyano konusundaki vicdan azabım beni nerelere götürdü. Aldım cd yi. Aracıma bindim. Cd çalara koydum. Müzik başladı. Şarkıda söz yoktu ya. Dert değildi. Hep bildiğim eski şarkılardı zaten. Başladım… “ Bir demet yasemen, aşkımın tek hatırası… Bitmiyor ayrılık… Dinmiyor gönlümün… Hicran… Hicccraaan… Hiiiicccraannn yarası… nay nay nay nooomm!!

Piyanonun sesi de ne güzelmiş gerçekten! Hani müzik dükkanında dayanamadım da salınıyordum ya kimbilir karşıdan ne kaba görünüyordum diye düşündüm. Oysa zamanında baleye gitseydim estetik salınmayı bilirdim ve herkesin gözüne ne kadar hoş görünürdüm,öyle değil mi? Artık geçti ama! Sakın deme "başla" diye... Bu yaştan sonra başlarım ha!! Hem de hem baleye, hem de piyanoya!! Üstelik artık benim arkadaşlarımın evlerinde piyano da var. Çocukları için almışlardı. Çocuklar çalmayı bıraktılar. Kenarda duruyorlar. Öğrenirsem iki nota piyanoda sadece evimde değil arkadaşlarımın evlerinde de çalabilirim. Hem de tozlarını almış olurum valla!!

2 yorum:

  1. inanılmaz keyifli bir yazı bu!

    YanıtlaSil
  2. Teşekkür ederim Jane Jones.. Ne yalan söyleyeyim ben de bu yazıyı okumayı seviyorum:)

    YanıtlaSil