4 Şubat 2012 Cumartesi

Şaşırtan Şarkı Ve Öyküler


 

Bu hafta işten eve.. Evden işe... Dışarda pek takılmadım. Galiba gene kendi içime döndüm. Bir ara sanal dünyada sevdiğim eski şarkıları aramayla vakit geçirdim. Misal, yıllardır Cat Stevens’ın My Lady D’arbanville şarkısını daima severek dinlerim. Sadece ilk dörtlüğünü ezbere bilirim. Geri kalanını hatırlamıyorum. Sevgilisini uyurken seyreden bir aşığın sözleridir bunlar :

my lady d'arbanville, why do you sleep so still?
niçin hala bu kadar uyuyorsun?
i'll wake you tomorrow
seni yarın uyandıracağım
and you will be my fill, yes, you will be my fill.
sen benin sevgilim olacaksın, evet, sen benim sevgilim olacaksın.


Ne kadar güzel romantik sözler! Durup dururken şarkının sözlerinin devamını ve anlamını merak ettim... Aman Allahım keşke bakmasaymışım; çarpıldım kaldım.

my lady d'arbanville why does it grieve me so?
o niçin beni bu kadar kederlendiriyor?
but your heart seems so silent.
ama senin kalbin çok sessiz görünüyor
why do you breathe so low, why do you breathe so low,
niçin bu kadar hafif nefes alıyorsun, niçin bu kadar hafif nefes alıyorsun


Ne diyor bu Cat Stevens? Aman Allahım yoksa sevgilisi... Yoksa ölmüş mü? Olamaz ya!! Hayır!!

my lady d'arbanville, you look so cold tonight.
bu gece çok soğuk görünüyorsun
your lips feel like winter,
dudakların kış gibi
your skin has turned to white, your skin has turned to white.
tenin beyazlaşmış, tenin beyazlanmış


Olamaz, bu şarkı ölen sevgilinin ardından söylenen bir ağıtmış meğerse! Niye herşeyi merak ediyorum. Bazen nefret ediyorum bu özelliğimden... Of ya!! Artık bu şarkıyı dinlerken ağlarım ben...

i' loved you my lady, though in your grave you lie,
seni sevdim leydim, içinde yattığın mezara rağmen
i'll always be with you
daima seninle olacağım
this rose will never die, this rose will never die.
bu gül (aşk) asla ölmeyecek, bu gül asla ölmeyecek


Bu şarkının sözleri çarpınca beni, evde tek başıma, şakın şaşkın kalakalınca, aklıma Şebnem İşigüzel'in "Hanene Ay Doğacak" adlı öykü kitabı geldi. Yazarın ilk yayımlanan ve benim de ilk okuduğum kitabıydı. Tanımadığım, tarzını bilmediğim bir yazardı ve kitabın arkasında şöyle bir cümle vardı:"Bu kitapta tuhaf öyküler bulacaksınız. " Gerisini okumama gerek yok ki, tuhaflık hezaman ilgimi cezbeder. Ne yapayım yani? Aldım kitabı tabii ki. Kokladım önce her zamanki gibi.. Seveceğim ben bu kitabı dedim ve başladım okumayaaaa.... İlk öykü... Adı "Sevgili Bayan Arvadak... "Laboratuvar deneyleri bitmiş, sıra kadavra üzerinde çalışmaya gelmiş bir doktor, ayağı kırıldığından hastaneye gidip araştırmasına devam edemeyeceği için, üzerinde çalışmak amacıyla beklediği kadavrayı kendi laboratuvarına ister. Bu arada sekreter bulmak için gazeteye ilan vermiştir ve sekreter adaylarını beklemektedir. Kapı çalar. Öyküyü anlatırken, kapıyı kendisinin mi yoksa asistanı mı açtığını hatırlamadığını söyler. Bundan sonra hikaye şu cümle ile devam eder: "Seni ilk gördüğümde... " Sonra gelen kızın fiziksel özelliklerini anlatır... Kızın hayatı hakkındaki varsayımlarını aktarır teker teker... Eski sevgilisinden bahseder... Deneyimli bir cerrah ve araştırmacı olarak kadavralar üzerinde çalışmanın yarattığı psikolojik durumları asistanına anlatmaya devam eder... Tuhaf bir öyküdür, fantazi anlatımlarla bezelidir... Biliyorum bu kitabı okumayan vardır ama söyleyeceğim işte, zaten okurken hissedersiniz ki doktor gelen sekreteri değil kadavrasını anlatmaktadır. Ve anlarız ki doktor kadavrasına aşık olmuştur... "Olamaz!! Daha neler!!" Bu kitabı okuduğumda çok daha gençtim tabii, şaşırıp kaldığımı hatırlıyorum. Aynı şimdi Cat Stevens'ın bu romantik şarkıyı, aslında ölen sevgilisine söylediğini öğrendiğimde şaşırdığım gibi... Hayret! Gene de şaşırmak şahane bir şey!




22.01.2011


14 yorum:

  1. teşekkürler Hayal Kahvem :]

    sen her ne kadar anlamını sonradan fark ettiğine biraz içerlesen de, bence ilk dörtlükten sonraki diğer iki dörtlük gelmese bu şarkı bu kadar özel olmazdı. sıradan bir sevgi, tanıdık bir aşk şarkısı olmaya mahkum kalırdı.

    bu şarkının insanın kalbine bu kadar dokunması ve bu kadar harika olmasını diğer iki dörtlüğe borçluyuz bence. umarım ki bir gün böyle dizeleri kendisine yazabilecek birisini buluruz. ya da zaten varsa öylesi, umarım değerini hiç bir saniye unutmayız vesselam :]

    YanıtlaSil
  2. Kitap benim de ilgimi çekti şu an. Not alıyorum. Okuyacağım mutlaka.

    YanıtlaSil
  3. Günaydın;)
    Nöbetçiyim şimdi, az sonra kahvaltımı yapacağım, sabah sabah hasta yağdığı için kayıta oturdum, bir film çekiyorum, bir yazını okuyorum.

    Şarkıyı çok severim, Cat'in sesini severim ben işin aslı, bkz;
    http://sarikent.blogspot.com/2011/01/rezann-asklar-bonnardn-cplag-catin-sesi.html

    ;)

    Şebnem İşigüzel'i sevmem, anlattığın hikâye ,ilginçmiş, güzel olduğuna da eminim ama İşigüzel'in anlatımını beğenmem ben. Bir de bir zamanlar bir röp.ünde çirkin olan baktırır, çirkine bakmaya doyamazsınız gibi bir laf etmişti. Gülmüştüm. Ne büyük bir saptırma. Kurgucu işi işte, hayal kuruyor. Tabii keşke dediği gibi olsa ama olmaz.
    Vildan, bunu sana uzun uzun anlatmak isterdim fakat yoğun burası. Bir zaman hatırlat, konuşalım.

    Kitabı koklamana bayıldım, ben de öyle yaparım, çok tanıdık;)

    Şimdilik bu kadar olsun, sevgiler.

    YanıtlaSil
  4. Güzel ve duygulu hatırlayışlar...

    YanıtlaSil
  5. işigüzeli ve bu kitabını severim. varlık yayınlarının başında şu sıralarda ayrılmadıysa. cat bu şarkıyı patti d'arbanville'e yazmış benim bildiğim.
    :)

    YanıtlaSil
  6. Selam Met, ben bu yazımı çok önce yazmıştım. Ve bir kaç kere tekrar öne almıştım. Bir keresinde
    mét7, bu yazım için şöyle bir yorum yazmıştı:

    "sanırım bir yanlış anlaşılma var. cat stevens bu şarkıyı evet sevgilisi için yazdı ama sevgilisi yaygın bilinenin aksine ölü değil. ve ismi de patti d'arbanville. 1968 ve 70 yılları arası bir ilişkileri olmuş.cat stevens terkedilmesinin ardından bu şarkıyı yapmış."

    Yani böyle bir rivayet var. Terkedilince, kafanda öldürüyorsun hesabı..

    Böyleyken böyle:)

    YanıtlaSil
  7. Selam Elif, okuyun bakalım yorumunuz ne olacak:)

    YanıtlaSil
  8. Selam Justine, iyi ki çok fenayım diye bir yorum filan yazmamışsınız.
    Ben kardeşle bu sabah İstanbul'a gidecektim. Asla gidemezdim.Buraya "Justine iyi misin?" diye yazılar silsilesi dizerdim:)

    Şebnem İşigüzel'in kitaplarını ilgiyle okuduğumu söyleyebilirim.
    Justine, bir durumum daha var. Ben taraftarruhlu ve kadınlar hususunda fena halde kompleksli biriyim. Memleketimin tek bir kadın yazarı için fena kelam etmem. Yazsınlar, duyursunlar seslerini isterim. Bu vaziyetim için çevreme verdiğim rahatsızlık için özür dilerim. Ama böyleyim.
    Ve tuhaf bir şekilde bu vaziyetimi severim:))

    O değil de Justine, şu çirkine bakma durumu üzerine hasbihal edelim elbette. Memnuniyetle.

    Çok müşterek ilgimiz var. Farkındayım. Seviniyorum çok:))
    Sağolun.

    YanıtlaSil
  9. Selam Güven. Çok teşekkür ederim:)

    YanıtlaSil
  10. Selam Deeptone, ölmemiş de terk ettiği için mi Cat Stevens yazmış acaba:)

    YanıtlaSil
  11. araştırmadım ama tarih sırlı bir perdedir. ne zaman ne olduğu kesin değildir. belki de öyledir. belki de değildir. biz en iyisi işimize geldiği gibi anlayalım :]

    YanıtlaSil
  12. Biliyorum yapardın Vildan, senin o neşe, iyilik dolu kalbini az çok biliyorum yazılarından, onun için beni iyi edecek yazılar yazardın, buna eminim, teşekkürler;)

    Taraftar ruhlu bir kadınım demişsin ya, anlıyorum seni. Bu biraz pozitif ayrımcılık gibi bir şey, anlıyorum, çoğu zaman hak veriyorum da, ama her zaman katılmıyorum. Hep istisnalar vardır, ve -kendim için konuşuyorum-, ne kadar feminist olursan ol, ne kadar kadınları seversen, hemcinslerini korursan koru bazen o istisnaya gelir dayanırsın. Artık, işlere, olaylara kadın-erkek diye bakmıyorum ben. Kötüyse, kötüdür, yanlışsa yanlıştır, tuhafsa tuhaftır "o kişi" benim için. İşigüzel'i çok tanımam, bir iki öyküsünü okudum ve o bahsettiğim röp.ünü gördüm sadece. Orada, "ama ben güzellikten çok çirkinliği ilginç bulurum. güzelliğe bakıp geçersin ama çirkinliği seyretmeye doyamazsın." gibi bir laf etmişti. Bu yanlış. Üstelik yanlışlığını ben belirlemiyorum, hayat öyle diyor. Ben yıllardır hastanede çalışıyorum, onu geç sokakları ve insanları gözlemleyecek kadar çok yaşadım. Çirkine öyle hevesle bakılmaz, çirkin bakma duygusu uyandırmaz, çok acı ve utanç vericidir belki ama, başını çevirirsin çirkini görünce. O, büyük ihtimal şiirsel bir çekicilikten bahsediyordur, çirkin derken. Anna Magnani, Glenn Close çekiciliğidir aklında olan. Ona ben de amenna diyorum, derim. Fakat bundan ötesi abartı ve saçmalık. Çirkin, deforme olmuş bir bedene bakmazsın, canın yanar, için acır ya da o rahatsız olmasın diye başını çevirirsin. Güzel öyle değildir, uyduruk, basit bir reklamda kullanılan photoshoplu güzelliğin karşısında bile dakikalar geçirirsin oysa. Saçma, ama öyle.
    Ne çok konuştum;) Beni rahatsız etmişti, o, gerçeğin edebiyat için saptırılması durumu, ondan böyle oldum sanırım;)

    Kusura bakma başını şişirdiysem, çay keyfim yeni bitti günüm henüz başladı sayılır benim, açılacağım yavaş yavaş. Yorgunluğuma ve dalgınlığıma ver lütfen.

    Sevgiler ve harika bir gün diliyorum sana, ve kardeşine tabii;)

    YanıtlaSil
  13. Selam Justine, yooo öyle pozitif ayrımcılık değil, feministlik vaziyeti hiç değil. Benimki bildiğiniz komplekslilik vaziyeti:)
    Sahiden.Beşeri münasebetlerde elbette kadınmış erkekmiş diye gözetmem. İnsanlıkları ölçüsünde severim. Memleketimdeki kadın yazar, çizer, sanatçı,dahası eğitim görmüş kadın sayısı, çalışan kadın, girişimci kadın saysısı çok ama çok az ya... Kolay kolay olumsuz konuşmam. Olumsuz taraflarını görmek istemem. Görsem de dillendirmem. Fenayım:)Sanırım sırlı bir tül çektim gözlerime. Okuduklarımda, seyrettiklerimde o sırlı tül tutuyor, süzgeçten geçiriyor, olumsuzlukları dışarıda bırakıyor, iyi tarafları hafızaya aktarıyor.
    Böyleyim Justine:)Feciyim:))

    Peki, çirkinlik nedir? Önce bunun tarifini vermek lazım. Kime göre çirkin? Başkalarına göre çirkin addedilen nice insanlar tanıdım. Klişe olacak belki ama iç güzelliğini tanıdığınızda o çirkin görülen insanların karşısına geçip tablo gibi seyredebilirsiniz. Hatta onu dünyanın en güzel insanlarından biri gibi bile görebilirsiniz. "Güzelliğin on par'etmez bu bendeki aşk olmasa" diye haybeye söylememiş Aşık Veysel. Sevdiniz mi çirkin kalmaz. Şimdi ben burada sanki Şebnem İşigüzel için savunma yapıyormuşum gibi oldu ama değil tabii. Konu konuyu açtı. Esas konu elden kaçtı:)

    Sanırım en güzeli herkesin kendi fikrini söylemesi. Bu topraklarda sizin gibi de, Şebnem İşigüzel gibi de, benim gibi de kadınların varlığı. Uygarca konuşuyoruz. Düşüncelerimizi paylaşıyoruz. Asıl güzellik bu galiba Justine:)

    Röpotajın tek cümlesi üzerinden konuşuyoruz ya ne demek istiyordu acaba? Sizi rahatsız ettiğine göre
    hoş bir beyan olmamış belli. Ancak Şebnem İşigüzel'in öyküleri genelde
    görmek, bakmak istemediklerimizi anlatır. Yukarıdaki örnekte bir doktorun kadavrasına aşık olması misal. Kimin aklına gelir? Sarmaşık adlı kitabında bir kahramanı renkkörü hastalıklı bir ressam diğeri harfleri tanıyamama hastalığına tutulmuş bir yazardır.
    Son kitabı Kirpiklerimin Gölgesinde kız çocuğunun istismarını anlatır. Hanene Ay Doğacak, pornografik bulunarak sansüre uğramıştır. Acaba bu sebeplerle mi o cümleyi sarfetmişti:)Tolumun çirkin gördüğü konuları seyredilesi buluyor ve onlardan öykü çıkarıyor belki. Ne dersiniz?

    Zahmet edip, vakit ayırıp fikrini açık ettiğin için teşekkür ederim.

    YanıtlaSil
  14. Nasıl oldu bilmem bu yazıya gelivermişim şarkıya dair anlatı da kitaba dair anlatı da çokça hoşuma gitti :))

    Öyle naif öyle sevilesi ki :))

    Yorumlara ayrı bittiğimi de eklemeliyim incelik sızıyor her yandan öyle güzel ki :))

    Kocaman sevgilerimle...

    YanıtlaSil