sirk etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
sirk etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

16 Aralık 2023 Cumartesi

Life is Life

 

Babama yıllar önce demans teşhisi kondu. Demans, özellikle hafıza ve düşünme yeteneğini, dil ve konuşma merkezini etkiliyor. Son aylarda demansı oldukça yoğun yaşamaya başladı.  Zihni çoğunlukla  epeyce dumanlı oluyor. Eğer denk gelebilirsek,  kimi zaman birazcık netleşebiliyor.

Ziyarete gelenlere, "Bil bakalım ben kimim?" sorusunu babama  sormamalarını, direk kendilerini  tanıtarak söze başlamalarını rica ediyoruz. İnsanın çocuklarını, kardeşlerini, sevdiklerini  tanıyamıyor olması   acı verici.  Ve elden bir şey gelmiyor.

Bugün ziyaretine gittiğimde, mutfaktan üç mandalina kapıp, babamın yatağının karşısında durdum. Jonglörlük yapıp, mandalinaları çevirmeye başladım. "Babaaa, bak ben ne yapıyorum." diye seslendim. Döndürmeye devam ettim. Babam gözlerini açtı. Bana baktı. 

Heyoo! Bu hareketler dikkatini çekti. Bir süre beni seyretti. Sonra var ya... İnanılır gibi değil. Babam önce gülümsedi. Sonra kıkırdayarak güldü.  

Yüreğim sevinçten hop ederek, taaa aya kadar gitti geldi. 

Aaa! Durur muyum, hemencik devam ettim. 

-Hey babiş hatırlıyor musun, sen  sirkte çalışırdın. Böyle top çevirmeyi bana sen öğretmiştin, dedim. 

Dur durak bilmez bünyemi engelleyemedim. Heyecan içinde anlatmaya devam ettim:

- Babaaa... Babaaa.. Ben ip üstünde yürüyordum.  Sen de, aman  dikkatli ol  kızım, diyordun,  hatırlıyor musun babam, dedim.  

Aklıma bir şey geldi. Hemen telefonumu aldım. Babamın yanı başına geldim. Yukarıdaki fotoğrafı babama gösterdim.  Babam fotoğrafa baktı.

- İşte bak babiş, ip üstünde yürüyorum, bak.. bak... dedim.  Hatırladın mı baba, diye sormaya devam ettim. Babam,  başını hafifçe aşağıya yukarıya salladı. Sonraa... Elimi tutup... Elimi tuttu... Evet...  Evet... Elimi tuttu... Vee...  Elimi tutup;

- Benim kara kızım, dedi.

Evren, çiçek açmış parklarda oynayan  çocukların kahkahasıyla şenlendi. 

Gökyüzü, rengarenk kuşların neşeli kanat çırpınışlarıyla doldu.  

Nasıl sevindim anlatamam. Dünyalar benim oldu.


Gizli Not- Fotoğrafı instagramdan  kopyalamıştım. Kim çekti bu fotoğrafı, maalesef yazmamışım. 

7 Şubat 2012 Salı

Rüyaları Hayallere Göre Akord Etme Dersi -1- Trapezci


Vay canına sayın seyirciler! Sana bir şey söyleyeyim mi ? Rüyalar başlı başına bir dünya bence. Gerçekten... Düşünsene.. Anne sözü dinler gibi masum  tıpış tıpış yatağa giriyorsun. Gözlerini istemesen de kapıyorsun. Uyumak istemesen bile her gece yine yeni yeniden  uyuyorsun. Elin mecbur, uyumadan yaşayamıyorsun. Sen belki uykuda geçen zamanı resmen  vakit kaybı diye düşünüyorsun. Yooo... Değil! Olur mu öyle? Çünkü gerçek dünyada yapamadıklarını rüyalarında hayal kurarak yapabiliyorsun. Söylesene, rüyalarını  hayallerine göre akort edebilir misin sen? Ben yapabilirim. Daha doğrusu uğraşa uğraşa  hayallerimi rüyalarıma monte edebilmeyi  öğrenebildim. Bak şimdi. Ben gerçek dünyada sigortacıyım. Ve işimi çok seviyorum. Üniversiteden sonra bir ara öğretmenlik yapmıştım. Öğretmenliğe de bayılmıştım. İyi ama yapmak istediğim o kadar çok  iş var ki benim... Hep aynı kişi olmak çok sıkıcı. Gerçek dünyada olmak istediğim hayallerimin çoğunu  gerçekleştirebilmem mümkün değil. Bir örnek vereyim.  Küçüklüğümden beri sirkler ilgimi cezbetmiştir. İç çekerek keşke trapezci olaydım dediğim zamanlar çok olmuştur. Hatta ortaokula giderken jimnastik derslerinde bu hevesle paralel atlama bile denemiştim. Olmadı ama. O kadar hayal alemine dalarak atlıyordum ki düştüm kolumu kırdım sonunda. Şimdi sorarım sana... Benim gerçek dünyada bir sirkte çalışmam mümkün mü? Asla! Nerdeee? Zaten sirk yok ki memlekette... Neyse...


Bil bakalım son zamanlarda hangi mesleği icra ediyorum? Gülme ama olur mu? Son günlerde kendimi rüyalarımda  hep trapezci olarak görüyorum. Hoşuma gidiyor bu durumum. Gece yatarken  kendimi trapezciymişim gibi rüyama monte ediyorum. Nanananommm... Uçuyorum... Havalarda uçuyoruuum... Sirk hayatını nereden bileceğim? Filmlerden tabii... Sinema insana hayatı eşsizmiş gibi hissettirmez mi? Hissetirir inan ki. Aklıma 1956 yapımı başrollerini Tony Curtis, Burt Lancaster ve Gina Lollobrigida'nın oynadığı o güzeller güzeli Trapez adlı filmini getiriyorum. Ben Gina Lollobrigida oluyorum. Şimdi bunları yazarken ansızın aklıma Sunay Akın'ın şiiri geldi iyi mi?  Der ya hani...  "Girecektin elbette bir trapezcinin gözüne.. Sendin çünkü.. Salıncakta ellerini korkusuzca bıraktın.. Ama üçüncü sınıf da olsa hiçbir sirk çadır  kurmadı doğduğun taşra kentine.. Gemi yaptığın terliklerin içinde bırakırdın düşlerini... Halının mavi kıvrımlarına uzanan Sen nehrine ulaşmaktı tek amacın.. Salonda büfede duran Eyfel kulesi biçimindeki kolonya şişesine.." Hımm şimdi ben anlatıyorum ya böyle... Şiirin sonu ise bitiyor bak şöyle...  "Ezilmemiş gazoz kapağı karşılığında aile çay bahçelerinin  suskun masaları arasından kolayca kurduğun dostluklarda  nasıl da anlatırdın hiç görmediğin trapezcileri..." Hayal Kahvem'in suskun hayali masaları arasından kurduğum dostluklarda nasıl da anlatıyorum değil mi hiç görmediğim trapezcileri? Hatta trapezci benmişim gibi... Böyleyken böyle işte. Rüyaları hayallere göre akort etmek inan bana  çok zevkli.




11.01.2011

11 Ocak 2011 Salı

Rüyaları Hayallere Göre Akort Etmeyi Öğrenebilir Misin?


Vay canına sayın seyirciler! Rüyalar başlı başına bir dünya değil mi sence? Düşünsene.. Anne sözü dinler gibi masum  tıpış tıpış yatağa giriyorsun. Gözlerini kapıyorsun. Uyumak istemesen bile illa ki uyuyorsun. Uyumadan yaşayamıyorsun ki... Sen belki uykuda geçen zamanı resmen  vakit kaybı diye düşünüyorsun. Değil bence. Çünkü gerçek dünyada yapamadıklarını rüyalarında hayal kurarak yapabiliyorsun. Sen rüyalarını  hayallerine göre akort edebilir misin? Ben edebilirim. Daha doğrusu uğraşa uğraşa  hayallerimi rüyalarıma monte edebilmeyi  öğrenebildim. Bak şimdi. Ben gerçek dünyada sigortacıyım. Ve işimi çok seviyorum. Sigortacılıktan önce öğretmenlik yaptım. Öğretmenliğe de bayıldım. İyi ama yapmak istediğim o kadar çok  iş var ki benim... Hep aynı birisi olmak çok sıkıcı. Gerçek dünyada bunları gerçekleştirmem mümkün değil. Bir örnek vereyim.  Küçüklüğümden beri sirkler ilgimi cezbetmiştir. İç çekerek keşke trapezci olaydım dediğim zamanlar çok olmuştur. Hatta ortaokula giderken jimnastik derslerinde bu hevesle paralel atlama bile denemiştim. Olmadı ama. O kadar hayal alemine dalarak atlıyordum ki düştüm kolumu kırdım sonunda. Şimdi sorarım sana... Benim gerçek dünyada bir sirkte çalışmam mümkün mü? Asla! Nerdeee? Zaten sirk yok ki memlekette... Neyse...


Bil bakalım son zamanlarda hangi mesleği icra ediyorum? Gülme ama olur mu? Son günlerde kendimi rüyalarımda  hep trapezci olarak görüyorum. Hoşuma gidiyor bu durumum. Gece yatarken  kendimi trapezciymişim gibi rüyama monte ediyorum. Nanananommm... Uçuyorum... Havalarda uçuyoruuum... Sirk hayatını nereden bileceğim? Filmlerden tabii... Sinema insana hayatı eşsizmiş gibi hissettirmez mi? Hissetirir inan ki. Aklıma 1956 yapımı başrollerini Tony Curtis, Burt Lancaster ve Gina Lollobrigida'nın oynadığı o güzeller güzeli Trapez adlı filmini getiriyorum. Ben Gina Lollobrigida oluyorum. Şimdi bunları yazarken ansızın aklıma Sunay Akın'ın şiiri geldi iyi mi?  Der ya hani...  "Girecektin elbette bir trapezcinin gözüne.. Sendin çünkü.. Salıncakta ellerini korkusuzca bıraktın.. Ama üçüncü sınıf da olsa hiçbir sirk çadır  kurmadı doğduğun taşra kentine.. Gemi yaptığın terliklerin içinde bırakırdın düşlerini... Halının mavi kıvrımlarına uzanan Sen nehrine ulaşmaktı tek amacın.. Salonda büfede duran Eyfel kulesi biçimindeki kolonya şişesine.." Hımm şimdi ben anlatıyorum ya böyle... Şiirin sonu ise bitiyor bak şöyle...  "Ezilmemiş gazoz kapağı karşılığında aile çay bahçelerinin  suskun masaları arasından kolayca kurduğun dostluklarda  nasıl da anlatırdın hiç görmediğin trapezcileri..." Hayal Kahvem'in suskun hayali masaları arasından kurduğum dostluklarda nasıl da anlatıyorum değil mi hiç görmediğim trapezcileri? Hatta trapezci benmişim gibi... Böyleyken böyle işte. Rüyaları hayallere göre akort etmek inan bana  çok zevkli.