27 Ağustos 2013 Salı

Hayat Bir Yanıyla Güzeldir Canım, Sen De Güzelsin


Yukarıdaki fotoğraftaki güzel kaplumbağanın adı  Esra. O tam bir protest, tam bir seyyah. Kocaeli Üniversitesi İletişim Fakültesi üçüncü sınıfa geçmişti ki, kafası kızdı bir şeylere, tekrar üniversite sınavına girdi. Bu kez tam isabet! Ver elini Ankara... Ve çok istediği Ankara Üniversitesi  İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü'nü kazandı. Ailesi Kayseri'de yaşıyor. Dün akşam iş çıkışı beni aradı.  Okuldan kaydını sildirmek için İzmit'e gelmiş. İşleri tek günde bitmemiş. 

Buluştuk şehir merkezinde...  Veee... Elinden tuttuğum gibi bizim köye getirdim. Köyün  patika yolarında  dere tepe yürüdük. Geç saatlere kadar muhabbet ettik. Güzel bir oda hazırladım Esra'ya. Misafir ettim. Sabah şahane kahvaltı yaptık. Sonra marş marş üniversiteye gittik. Kocaeli Üniversitesi'yle ilişiğini kestirdik.  Otobüse bindiği gibi Kayseri'ye ailesinin yanına döndü. Eylül ortasında Ankara hayatı başlayacak. İnternetten edindiği, gene aynı üniversitenin biri lisans diğeri doktora öğrencisiyle birlikte aynı evi paylaşacak. İzmit'e gelmeden önce Kayseri'den Ankara'ya gitmiş. Ev arkadaşlarıyla buluşmuş, tanışmış, anlaşmış. Ev sorununu çözdüğü için sevinçliydi.


Sevgili Esra... Felek bizi ilk kez bir dans gösterisinde denk getirdi. Kocaeli Üniversitesi Dans Kulubü'nün Latin Dansları gösterisi vardı. Dans edenlerden biri görme engelliydi. Ve seyirciler arasında da görme engelli kızlar vardı. Bizim oturduğumuz masanın hemen yanında sahneye sırtlarını dönmüş oturuyorlardı. Ben yerimden kalktım. Yanlarına gittim.  Müziği işitiyorsunuz ne güzel. Pekiii... Salonu, ortamı, dans edenleri size anlatmamı ister misiniz? diye sordum.  Seviniriz, dediler.  Oturdum yanlarına... Anlatmaya başladım. Bünyemde abartma huyum var ya... Allaaah... Ben bir anlatıyorum ki... Renkleri, figürleri, komiklikleri, güzellikleri anlatıyorum da anlatıyorum. Sonra durdum. Bi dakka... Size renklerle anlatıyorum ya. Doğru mu yapıyorum? Sonra ilk kez görme engellilerle konuşuyorum. Zaten patavatsızın tekiyimdir. Pot kırıp canınızı sıkmayayım, dedim. Yooo. Devam et. İçinden geldiği gibi anlat. Hatta renkleri cümlelerinin içine iyice kat, dediler.  Eh, aldım sazı elime anlattıkça anlattım. 

Sonra... Bir görme engellinin  nasıl televizyon ya da film seyrettiğini merak ettim. Sesli betimleme denilen sinamada seslendirme tekniği olduğunu ilk kez o gün Esra'dan öğrendim. O günden sonra Esra ile pek çok kez sinemaya gittik. Kafa kafaya veriyorduk. Filmin konuşma olmayan bölümlerinde sahnede neler olup bittiğini sessizce Esra'ya anlatıyordum.  Ve o günden sonra Altı Nokta Körler Derneği ile ilişkiye geçtim. Şehirdeki sinemalarda iki kez görme engelliler için sesli betimlemeli film gösterisi yaptık. Eskiden bir tane bile görme engelli arkadaşım yoktu. Şimdi çook. Hayatımın ve yüreğimin taaa içindeler.


Esra, benim çok iyi arkadaşım, kardeşim. Antenleri bu kadar açık, bu kadar duyarlı insan zor bulunur. Doğduğundan beri iki gözü görmüyor. Hiç dert değil. Esra pek çok gören insandan daha fazla dünya ve memleket olaylarını takip eder. Esra, dünyadaki her türlü zalimliği, kötülüğü protesto eden anarşist ruhlu biridir. Üşenmez memleketin her yerindeki gösterilere gider. Yaşı benden elbette küçüktür. Fark etmez. Muhabbetiyle beni fena halde sallar silkeler.  Tam bir kadın hakları savunucusudur. Öyle böyle değil.  Veee.. Şahane gitar çalar. Hele İtalyanca şarkıları var ya...  O kadar güzel çalar söyler ki... Bayılırım yani öyle söyleyeyim. 

Ankara'da aynı evi paylaşacağı doktora öğrencisinin bir İtalyan olması hoşuma gitti. Silviya, Esra'nın İtalyanca şarkı söylemesinden kim bilir nasıl hoşnut kalacaktır diye düşünüyorum. Şimdi ben onu misafir ettim ya... Du bakalım... Ankara'ya  yerleşsin bi... İlla ziyaretini iade etmenin hayalini kuruyorum. Söz aldım. Nasıl bizim köyün patikalarını dolaştırdıysam, Esra da beni Ankara'da gezdirecek. Ve inanıyorum, gelecekte memleket için mühim işler becerecek.  Beni onunla denk getiren feleğe teşekkür ediyorum.  

Sana bir şey söyleyeyim mi? Esra iyi ki uğradı bana. Bak, kaç zamandır görme engelliler için kitap okuma seferberliği başlatma planım vardı. Boğaziçi Üniversitesi'nin sitesine girip, Gönüllü Okuyuculuk programını bilgisayarıma çoktan  indirmiştim. Yeminle mikrofon da satın almıştım. Bir türlü deneme kitap okuma seslendirmesi hazırlayıp, Boğaziçi Üniversitesi Görme Engelliler Teknoloji Ve Eğitim Laboratuvarı'na  gönderememiştim. Hemen kolumu sıvayıp başlarım artık. Çünkü Esra'nın bitmek bilmez enerjisi ve hayata direnişi gene kışkırttı beni. Sadece benim gönüllü okuyucu olmam yetmez. Bunu yapabilecek pek çok arkadaşım var. Onların da gönüllü okuyucu olmalarını arzu ediyorum. Du bakalım...  İyice niyetine girdim. Başlayacağım.

not- başlık, onur ünlü'nün hatırlat da haziran sonlarında çocukluğumu yakalım adlı şiirinin bir dizesi. (ah muhsin ünlü)


13 yorum:

  1. Sen de çok güzelsin ve de harikasın...Sevgiler size...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. "Hayat bir yanıyla güzeldir canım, sen de güzelsin" ne güzel bir dize değil mi Arzu?

      Hele şiir, "-haydi iç de çay koyayım." diye biter ki, ben de biterim:)

      Sil
  2. size hayranım. hayran olmamak elde değil...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. "İnsan karşısında kendini görür." derler Geb Bulut:)
      Sevgiler benden...

      Sil
  3. O kadar güzel yazmışsın ki bi solukta okudum. Duyarlılığına,Esra'nın duyarlılığına,dostluğuna,dostluğunuza hayran kaldım. İnşallah planların da dilediğin gibi gerçekleşir.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Küçük Yazı Satıcısı, biyolojik kardeşlik olmasa bile, hayatın bizi kardeş kıldığı insanlar vardır ya hani... Esra öyle kardeşlerimden biri. Varlığını bilmek beni her daim mutlu eder.
      Dilerim her muradı gerçekleşsin.

      Sağolun:)

      Sil
  4. bir şeyi merak ediyorum : ikinci karedeki fotoğrafı çeken kim . yazılarınız genellikle cıvıl cıvıl kalabalık ama keskin bir bireysellik var . ve çektiğiniz bazı fotoğraflar ikinci ya da üçüncü hiç görülmez kişiler tarafından mı çekiliyor. merakım bu :))

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Delal, ben de neyi merak ediyorum biliyor musunuz? Hep tanımadığım insanların, misal bu ya yoldan geçen birinin eline fotoğraf makinemi verip, fotoğraf çektiriyorum. Üstelik sırtımı dönüp çektiriyorum.

      Acaba ne zaman arkama döndüğümde, o kişi yerinde olmayacak. Fotoğraf makinemi alıp acaba ne zaman kaçacak:) Kaçmıyorlar... Üstelik "aaa, yüzünüz çıkmayacak mı?" diye soruyorlar.
      Fotoğrafımı çekip makineyi geri veriyorlar. Ne şeker insanlar anlatamam:)

      Sil
  5. örnek alınası bir insan Esra.. :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ne diyorsunuz siz Salyangoz İzleri, Esra şahane biridir.
      Hele tanısanız var ya:) Of! Neler yapabilirsin, bişi yapmıyorsun diye sallar silkeler yani
      öyle böyle değildir:))

      Sil
    2. Esra'yı tanımak isterdim Hayal Kahvem, ne yalan söyleyeyim kıskandım sizi böyle bir arkadaşa sahip olduğunuz için :)

      Yazı için teşekkürler :)

      Sil
  6. genelde gittiğiniz yerlerde çekindiğiniz fotoğraflar tekliği o kadar çağrıştırıyor ki bu ihtimal aklıma kim bilir neden gelmedi :) ( acaba niye yav )
    :)) demek makinasını veren hemen herkeste bu alıp gidecek duygusu var . ben o anlarda kaçma sahnesini bile bazen görüntülüyorum :)
    elinize sağlık ..

    YanıtlaSil