Fransa'da yaşayan Ayşe, Paris'e gideceğimi
duyunca, "Sana bir kargo gelse, gelirken getirir misin?" diye sordu. Tatlı, çalışkan, içten bir genç kadındır
Ayşe. Çok severim. Ötesini berisini hiiç sormadım. "Aaa! Sorulur mu?
Elbette getiririm!" dedim. En sevimli Ayşe sesiyle, "Şeey... Kargo
gelince içini açıp bakmanı, eksiği varsa haber etmeni rica edeceğim."
dedi. Bu kez "Hayırdır?" diye sordum. "Bizim küçük sünnet olacak
da... Burada sünnet kıyafetleri çok pahalı. İstanbul'dan sipariş edeceğim. Yurt
içinde kargo ücreti almıyorlar. Sana zahmet olacak, getirebilirsen çok
sevineceğim."dedi. "Olur tabii!" dedim. Kargo ofise geldi.
Paketi açtım. Bir kaftan, bir sarık, bir süslemeli plastik kılıç, patolon,
gömlek, yelek, maşallah bandı, ayakkabı. Sorun yok. Liste tamam. Ayşe'nin
dediğine göre bu padişah sünnet kıyafetiymiş. Pakettekileri görünce, diğer
sünnet kıyafetleri aklıma geldi. Pelerinli prens sünnet kıyafetleri...
Subay, asker sünnet kıyafetleri...
Sünnet dini bir merasim. Sadece islamiyette değil,
başka dinlerde de sünnet olduğunu biliyorum. İyi ama, sünnet olacak
erkek çocuklarına neden acaba padişah, prens ne bileyim subay,
asker kıyafetleri giydiriliyor? Bilerek ya da bilmeyerek cinsiyet
rollerimiz doğuştan itibaren belli kalıplarla şekilleniyor ya, sünnette padişah, prens, asker kıyafeti giydirmekle, acaba erkekler
hangi kalıplar içine sokuluyor? Bu kıyafetler erkek çocuğun kişiliğini
acaba nasıl etkiliyor? Böyle sorular zihnime tebelleş olunca,
toplumsal olarak, taa çocukluktan erkeklere biçilen rollerin masum ritüeller
içine nasıl yerleşmiş olduğunu düşündüm. Ayşe'nin oğluna padişah sünnet
kıyafeti giydirmesinin altında, ataerkil sistemin işlediği dünyamıza, bir tane
daha geleceğin egemen erkek karakterini yetiştimek niyeti yok
elbette... Gene de çocukluktan içselleştirilen rollere kafa yormam
gerekiyor sanırım... Du bakalım.