Haziranın
ilk haftaları, nasıl debdebeli çalışma dönemimdir anlatamam. Eh, işte... Dünkü son toplantımdı. Eğer sonuçlanmazsa... Eğer günlerdir emek sarf ettiğim... Şirketi için her yönüyle
avantaja çevirdiğime inandığım teklifimi onaylamayıp, muhabbeti yokuşa sürseydi var ya... Kararım karardı. En büyük müşterim demeyecek, pılımı pırtımı
toplayacak, "Haydi bana eyvallah" edasıyla, arkama bakmadan
vınlayacaktım.
Tüm hevesimle anlattığım sunumum bittiğinde, müşterim beklemedi, gözlerimin taa içine
bakarak; "Rakiplerinden pahalısın" dedi.
Sesimi çıkarmadım. Masanın üstündeki cihazlarımı çantama koymaya başadım. Yanıma geldi. Elini uzattığını görünce otomatikman uzattığım elimi avuçlarının arasına aldı.. "Lakin hiç akıl etmediğim klozlar eklemişsin, muafiyetleri güzelleştirmişsin, en önemlisi işini aşkla yapan birisin. İş senin." dedi. Heyy! Ağız dolusu gülümsediğimi hissettim... Teşekkür ettim. Gerisin geri döndüm. Asansöre binmedim. Merdivenleri hoplaya zıplaya indim. Göz açıp kapayana kadar, binanın önündeydim.
Sesimi çıkarmadım. Masanın üstündeki cihazlarımı çantama koymaya başadım. Yanıma geldi. Elini uzattığını görünce otomatikman uzattığım elimi avuçlarının arasına aldı.. "Lakin hiç akıl etmediğim klozlar eklemişsin, muafiyetleri güzelleştirmişsin, en önemlisi işini aşkla yapan birisin. İş senin." dedi. Heyy! Ağız dolusu gülümsediğimi hissettim... Teşekkür ettim. Gerisin geri döndüm. Asansöre binmedim. Merdivenleri hoplaya zıplaya indim. Göz açıp kapayana kadar, binanın önündeydim.
Hangi ara arabama bindim, hangi ara kontağı çevirip o ormanlık yola girdim, inanın
hatırlamıyorum. Burası neresiydi? Gelirken de bu yoldan mı geçmiştim? Garip bir
yadırgama hissettim. Camdan yumuşak bir aydınlık giriyordu. Devasa
ağaçlar ortama esrarengiz bir hava veriyordu. Daracık yol,
bir yılan bedeni gibi eğrile kıvrıla önümde akmaya devam ediyordu. Pencerenin
camını açtım. Dirseğimi pervazına dayadım.
Rüzgar tatlı tatlı esiyordu. Saçlarım rüzgarın ritmiyle uçuşuyordu. Ağır ağır, keyfini çıkara çıkara arabamı sürmeye devam ettim.
Ansızın o türküyü işittim. "Denizun dalgasini dereler savuşturur oy, dereler savuşturur... Ayrı düştüm yarumden, kim bizi kavuşturur oy, kim bizi kavuşturur?" Allahım yarabbim! Size bişi söyleyeyim mi, Karadeniz türküsü duydum mu var ya... Hele kemençe sesi duysam mesela... Of... Asla dayanamam... Dünyanın gelmişini geçmişini şıp diye unuturum.
Hemen arabamı kenara çektim, hemennn... Hızla arabamdan indim. Müziğin sesine doğru, ağaçların arasından koşar adım yürümeye başladım. O ne? İncecik suyu akan derenin kenarında, iki köylü kızı oturuyordu. Yanlarına koydukları telefondan, işittiğim türkünün sesi geliyordu. Kızlar kıkırdayarak hem türküye eşlik ediyorlar, hem de oturdukları yerde öne arkaya sallanıyorlardı. "Döndüm dere yukari, Aklum kaldi denizda oy, aklum kaldi denizda. Sevduğum arkamuzdan, neler dediler biza oy, neler dediler biza." Hahha! Bayıldım. Ağzımdan türkü tadında sözler döküldü. "Hey! Olur mu böyle oturmak! Fırlayın kizlar! Oynayalım üç ayak!" Söylediğime kendim güldüm:)
Ansızın o türküyü işittim. "Denizun dalgasini dereler savuşturur oy, dereler savuşturur... Ayrı düştüm yarumden, kim bizi kavuşturur oy, kim bizi kavuşturur?" Allahım yarabbim! Size bişi söyleyeyim mi, Karadeniz türküsü duydum mu var ya... Hele kemençe sesi duysam mesela... Of... Asla dayanamam... Dünyanın gelmişini geçmişini şıp diye unuturum.
Hemen arabamı kenara çektim, hemennn... Hızla arabamdan indim. Müziğin sesine doğru, ağaçların arasından koşar adım yürümeye başladım. O ne? İncecik suyu akan derenin kenarında, iki köylü kızı oturuyordu. Yanlarına koydukları telefondan, işittiğim türkünün sesi geliyordu. Kızlar kıkırdayarak hem türküye eşlik ediyorlar, hem de oturdukları yerde öne arkaya sallanıyorlardı. "Döndüm dere yukari, Aklum kaldi denizda oy, aklum kaldi denizda. Sevduğum arkamuzdan, neler dediler biza oy, neler dediler biza." Hahha! Bayıldım. Ağzımdan türkü tadında sözler döküldü. "Hey! Olur mu böyle oturmak! Fırlayın kizlar! Oynayalım üç ayak!" Söylediğime kendim güldüm:)
Ne
yaptılar dersiniz? Yeminle, fırladılar! Ömrümde görmedim bu kızları. Tanımam etmem. Ne gam! Memleketimin güzellikleri onlar... Keşke sizler de yanımızda olaydınız... Halimizi bi görseydiniz var ya... Yeminle şaşar kalırdınız. Bakın şimdi... Ne yaptık biliyor musunuz? Önce beklemeden elele tutuştuk. Sanki kırk yıldır birlikte oynuyormuşuz da birbirimize alışıkmışız gibi, aynı anda kollarımızı yukarıya kaldırdık. Sert ritmik tempoyla, kimi pat pat pat toprağa ayaklarımızla vura vura, kimi omuzlarımızı titretip sallaya sallaya, bazan kollarımızı aşağıya indirip yukarıya kaldıra kaldıra, türküye eşlik ederken bağıra bağıra... Üç ayak oynamaya bi başladık ki... Ohhooo hooo hooo... Kendimi kaybetmişim.
"Gemim geliyor gemim, duduguni çalmadan oy, dudugunu çalmadan. Azraile can vermem oy, azraile can vermem. Sevdiğimi almadan oy, sevdiğimi almadan... Oy gemim budanasun oy, yaktun beni yanasun. Bu köyün inadina oy, alup beni gidesun oy, alup beni gidesun":)
"Gemim geliyor gemim, duduguni çalmadan oy, dudugunu çalmadan. Azraile can vermem oy, azraile can vermem. Sevdiğimi almadan oy, sevdiğimi almadan... Oy gemim budanasun oy, yaktun beni yanasun. Bu köyün inadina oy, alup beni gidesun oy, alup beni gidesun":)
Fotoğraf- Google'dan