Selda'nın yukarıdaki fotoğrafını gördüğüm an, "bittim ben!" diye düşündüm. Uzun zamandır bağlama çalmayı öğrenmek istiyorum. Ara ara nüksediyor bu arzum. Bu kez kolay uyum sağlamak niyetiyle, kendime hemcinsim bir rol model arıyordum. Düşünüyorum... Düşünüyorum... Aklıma bir tek eskilerden elinde bağlamayla şarkı söyleyen Selda Bağcan geliyor nedense. Artık kararlıyım ya bağlama öğrenmeye... Selda'nın bağlamalı fotoğraflarına bakmak istedim. Az önce sanal dünyada fotoğraflarını bulmak üzere dolanmaya başladım. Denk geldiğim ilk fotoğrafına baktım ki o ne? Bağlama değil de gitar yok muydu Selda'nın elinde. "Eyvah!" dedim. "Allahım bağlamalı bir kadın rol model bulamayacak mıyım yoksa kendime?" Tuhaf huylarım vardır. Biliyorum temkin süzgeçi eksik benim bünyemde. Bir şeye karar verirken bi dur bi etraflıca düşün di mi? Nerdee? Her bişeye kolay heves ettiğim gibi, moralman şıppadanak çökerim. Kendime inancım çapçacık yıkılır. Hemencik kör kuyularda merdivensiz, denizler ortasında yelkensiz kalmış gibi hissederim. Ne denir? "Savaşı kazanan kılıcı keskin iri savaşçılara sahip olan değil, morali
yüksek savaşçılara sahip olan taraftır." Bu sözü kim demiş diye sakın sorma. Laf aramızda inan bilmiyorum. Valla ne bileyim kalmış işte hafızamın tozlu bi çekmecesinde. Helee... Sen sen ol... Lütfen, bu söz ne alaka filan sakın deme. Bende yüksek moralli savaşçı ruhu olmayınca. Anlasana... Bittiğimin resmidir. Biterim... Biterim! Misal bu ya bağlama çalma hevesimden şıp diye vazgeçebilirim.
Neyse ki, Cumhur Canbazoğlu'nun, gelecek nesillere kaynak olsun diye yazdığı, Kentin Türküsü Anadolu Pop Rock adlı kitabı var şu an elimde. Şu kitap denen nesne var ya, her derde deva yeminle. Allah razı olsun Cumhur Canbazoğlu'ndan. Bu kitabı morasiz ruhuma ilaç gibi geldi... Bak şimdi. Kitabının 222. sayfasından itibaren altı sayfayı Selda'ya ayrılmış. Selda 1948 yılında Muğla'da doğmuş. Ortaokula giderken gitara ilgi duymuş. Bak burayı iyi dinlemelisin... Çünkü ismini ilk olarak bu kitapta okuduğum Catherina Valente'nin, Aşk ve Müzik filmini izlerken, Selda'nın içinde şarkıcı olma merakı uyanıvermiş. Al sana rol model durumu... Gördün mü, anlatmak istediğim budur işte. Sonra eve alınan teyp, radyoda dinlediği Latin şarkıları teybe kaydetmeler, sonra bu şarkıları söylemeye başlamalar filan... Yani bir bakıma eve alınan teyp sayesinde şarkıcı olmaya başlar. Lise bire giderken sahneye çıkar. Alpay'la tanışır. Alpay'ın sayesinde banda çekilen şarkıları Ankara Radyosu'na gönderilir. Rahmetli Fecri Ebcioğlu İstanbul Radyosun'da bu şarkıları yayınlar. Ailesinin ısrarıyla Ankara Üniversitesi Fen Fakültesi Fizik Bölümü'ne devam eder. Bu yıllar memleketimizdeki gençlik olaylarının yayıldığı, türkülerin ve Anadolu popunun canlanmaya başladığı yıllardır. Ünlü türkücü Saniye Can'dan dinlediği türküler sebebiyle halk müziğine gönül verir. Türküleri gitarıyla söylemeye başlar. Latince şarkı söylerken, birden Mahzuni'yi, Neşet Ertaş'ı, Aşık Veysel'i keşfeder. Ne güzel!
Cem Karaca'yla Barış Manço'nun, Selda'nın çalıştığı Ankara'daki kulübe uğramaları, hayatının yönünü İstanbul'a çevirir. Çünkü bu iki sanatçı kendisine plak yapmak için yardımcı olacaklarını söylerler. Tatlı Dillim, Katip Arzu Halim Yaz Yare Böyle, Çemberimde Gül Oya çok hoşlarına gider. Bu şarkılar banda okunup TRT ye gönderilir. Denetimden geçer ve radyolara dağıtılır. Türkan Poyraz'ın TRT için hazırladığı Mahpushaneler adlı programında Selda'nın Mahpushanelere Güneş Doğmuyor adlı şarkısı fon müzik olarak kullanılınca, ismi cismi belli olmayan fondaki ses çok beğenilir. Hatta Deniz Gezmiş'in eski nişanlısı olduğu söylentisi yayılmaya başlar. Deniz Gezmiş ve arkadaşları ise kısa bir süre önce yakalanmışlardır.
Plakçılar evinin kapısını aşındırmaya başlayınca, gitar dersleri alır ve türküleri tamamen doğal sesiyle söylemeye başlar. 1971 yılında ilk 45'liği çıkar. Plakları ilgiyle karşılanır. Adaletin Bu mu Dünya ile listelerin en üst sırasına yerleşir. Aynı dönemde TRT deki programdaki sesin Selda olduğu anlaşılınca, Deniz Gezmiş'le adı anıldığı için yayınlanamaz kararı verilir. Moğollarla çalışmaya başlar. Bir süre sonra yolları ayrılır. 1972'de Dışişleri bakanlığı tarafından Bulgaristan'daki Altın Orfe yarışmasına gönderilir. Dereceye giremez. İzmir Fuarı'nda sahneye çıkar. Denetim, Selda'nın şarkılarını onaylamaz. Arif Sağ'ın bağlamayla yer aldığı albümünde türkü kokan şarkılar söyler. Ortam gergindir. Sol müziğin bayraktarlığını yapmaktan vazgeçmez. Kaldı Kaldı Dünya adlı parçası Hey dergisi 45'likler listesinde 1 numaraya yükselir. 12 Eylül Askeri Müdahales'nde üç kez göz altına alınır. Söylediği şarkılardan dolayı yargılanır. 1980-1987 arasında pasaportuna el konulur. Yurt dışına çıkamaz. Uzun bir dönem TRT yasaklısı olur. Ancak 1992 yılında ekranlara çıkacaktır. Geçmişte ürettiği albümleri ve 45'likleri ulaşamadığı geniş kitlelere ve genç kuşak için tekrar değerlendirmeye karar verir. Ve muhtelif albümler çıkarır. 2000 yılında konsere giderken ağır bir kaza geçirir ve uzun süre tedavi görür. Cumhur Canbazoğlu, kitabında Selda'ya ayırdığı altı sayfalık yazısını şöyle bitirmiş: "2004 yılında Denizlerin Dalgasıyım albümüyle geçmiş günleri anımsatan yoğunlukta politik, duyarlı bir söylemle yeniden listelerde gözükür. Anadolu popun yorulmaz emekçisi olarak Selda, bayrağı hiç düşürmeyerek her dönem büyük saygı görür."
Heyy! Du bi... İşte Selda'nın elinde bağlamayla bir fotoğrafını buldum. Acaba Selda bağlama çalıyor mu ki? Yoksa Türkülerimiz plağı için mi böyle fotoğraf çektirmişti? Kentin Türküsü kitabında, Selda'nın bağlama değil gitar dersi aldığı yazıyordu. Hatta türküleri gitarıyla çalıp söylüyormuş. Bir ara gitara da heves etmiştim. Allahım ben ne şıp sevdi biriyim? Yooo. Enseyi karartmayayım, ne var? Olsun varsın...Şimdi gitarla tek şarkı çalabilirim. Romans!.. Arpejle Romans'ı çalmayı beceriririm. Hımm... Acaba bağlamayı bırakıp, gitarla türkü çalmayı mı denemeliyim? Kafam karıştı. İnan bilemedim. Geç oldu. Önce şu yalan dünyanın herşeyine meraklı, dikkati dağınık, bilgisi yarım yamalak bünyemi tımar edecek bir Neşet Ertaş türküsünü Selda'dan dinleyeyim. Neşet Ertaş'ın ruhuna rahmet göndereyim. Selda'yla, Cumhur Canbazoğlu'na mahsus selam edeyim. Sonra anne sözü dinler gibi masum... Tıpış tıpış uyumaya gideyim.