Ayfer Tunç'un Yeşil Peri Gecesi adlı kitabını hevesle satın almıştım. Kitap çantama girdi çıktı, çalışma masamdan evdeki sehpaya sürüklendi. Okumadım. İnanınız, kitabın oku beni, oku beni diye fısıldadığını hissediyordum. Dayanamayıp elime alıyordum. Lakin her defasında sadece ön kapağını seyrediyor, aldığım yere bırakıyordum.
Gel zaman git zaman, Yeşil Peri Gecesi alınıp okunmayan kitaplarımın arasına yerleşti. Yoo... Karşıdan karşıya her daim bakışıyorduk. Kırgın gibiydi. Ne gam? Neticede çevresindekiler de okunmayı bekleyen kitaplar değil miydi? Her şeyin bir vakti zamanı var demezler miydi? Bekleyecektik.
Ramazan ayının üçüncü günü. Koronavirüs sebebiyle sokağa çıkmak yasak. Evdeyim. Oruçluyum. Üzerinize afiyet bugün nasıl açlık hissediyorum anlatamam. Feciyim. Hiiiç yiyeceklerin arasında dolanıp nefsime zulmetmeyeyim, dedim. Koşar adım mutfaktan çalışma odama geçtim. Kitaplarımın arasında dolaşmaya başladım ki, Yeşil Peri Gecesi ile göz göze geldim. Kitap bir kaşını kaldırıverdi, oku beni, gör gününü, tarzında meydan okuyan endam sergiledi.
Hiç tereddüt etmedim. "Yavrum baban nereli? Nereden bu kaşın gözün temeli?" dediğim gibi kitabı olduğu yerden kaptım çıkardım. Koltuğa yerleştim. Okumaya başladım.
Hiç tereddüt etmedim. "Yavrum baban nereli? Nereden bu kaşın gözün temeli?" dediğim gibi kitabı olduğu yerden kaptım çıkardım. Koltuğa yerleştim. Okumaya başladım.
On altıncı sayfaya geldim ki, o ne? Romandan buram buram yemek kokuları gelmedi mi? Yooo....
"Hiç adetim olmadığı halde kahvaltı hazırladım. Hem çay demledim, hem kahve yaptım. Bir cam kâseye üç yumurta kırdım, biraz süt, bir tutam tuz-karabiber ekledim, çıptım, çırptım, çırptım. Buzdolabından çıkardığım çok tahıllı, çok besleyici, çok sağlıklı ekmekleri çırptığım sütlü yumurtaya batırıp kızartmaya başladım."
Size bir şey söyleyeyim mi, yumurtalı ekmeğin hastasıyım... Okumayı sürdürdüm... On dokuzuncu sayfaya geldim ki:
"Plastik kutudan tam yağlı beyazpeyniri çıkardım. Porçini mantarlı kaşarı ince uzun dilimledim. Tulum ve rokfor peynirlerinin sert plastiğini mutfak makasıyla kestim. Yağlı kağıtlara sarılmış sucukları, fıstıklı karabiberlerli salamları, sebzeli jambonu, füme dili çıkardım. "
Yapılır mı bu bana? Roman bunca zaman bekledi ya... Bakar mısınız, ramazan orucunda yakaladı beni... Devaammm... Sayfa yirmi...
"Osman halime giderek hayret ederken petekli balı, Bodrum mandalinası, frambuaz ve taze ceviz reçellerini, çikolatalı fındık ezmesini, buz gibi suda yıkadığım fesleğen dallarını, Çengelköy bademlerini ve çeri domatesleri, İtalyan malı zeytin ezmesini ve halis tereyağı, kaymak, pekmez ve tahini tabaklara koydum. Bardakların en büyüklerinden ikisini sıktığım portakal suyuyla doldurdum."
"Açtığım dolapta bir yığın baharat bulunca sevindim. Ekstra sızma zeytinyağına çöreotu, haşhaş tohumu, anason ekledim. İri, parlak, siyah zeytinlerin üstüne limon kabuğu rendeledim. Yeşil zeytinlere sarmısaklı zeytinyağı gezdirdim. Birer avuç ceviz ve bademi, buğulanmış bir siyah salkımı peynir tabağına yerleştirdim."
Heey! Yoook artııık!!!
"Mutfaktan kavrulan soğanın, ezilen sarmısağın, pişen etin kokusu geliyordu." s44
"Badem ve çikolata yiyordu." s.44
"Yemeğe kalsana.. Tanya bölfstrogonof yapıyor," demişti Osman.
Tanya, harika bir aşçıydı. Kendi yöntemleri vardı. Mesela Rus salatasına kornişon yerine kapari çiçeği koyuyordu. Ispanağı sütle pişiriyordu. Pirinç pilavına limon sıkıyor, bir tane kesme şeker atıyordu. Borş çorbası, pojaskiye ve piliç kievskide kimse eline su dökemiyordu." s.45
Ayfer Tunç, Yeşil Peri Gecesi'nde roman tarzında bir yemek kitabı hazırlamış diyebilirim. İyi de, kitap kendini okutmak için ramazan gününü mü buldu? Pes vallahi. Bitiim ben... Bittim:)
"Ekmek tazeydi, tek eliyle ucunu kopardığında incecik bir buhar tüttü." s. 74
"Gelirken kitaptan başka, kıymalı börek, patlıcan- biber kızartması gibi şeyler de getiriyor."
"Babamın çok sevdiği işkembe, ciğer, yürek, böbrek, dil, paça, koçyumurtası, beyin, dalak, uykuluk gibi sakatatı ağzına bile sürmüyor. Oysa ben kekikli böbrek kızartmasına bayılırım, babam da harika arnavutciğeri yapar. " s.77
"Leylacık'ın henüz lise öğrencisi şapşal kızkardeşinin yemek yerken ağzını kapatmamasını, balon pide, ceviz, tulumpeyniri ve acur turşusunun diyet kolayla ıslanmış karışımını dudaklarının bir hareketiyle dişlerinden damağına itmesini görmeye hiç tahammül edemiyordu." s122
"Leylacık'ın henüz lise öğrencisi şapşal kızkardeşinin yemek yerken ağzını kapatmamasını, balon pide, ceviz, tulumpeyniri ve acur turşusunun diyet kolayla ıslanmış karışımını dudaklarının bir hareketiyle dişlerinden damağına itmesini görmeye hiç tahammül edemiyordu." s122
Diyeceksiniz ki, zulmetme kendine... Bırak kitabı... Orucunu açınca, yemek yiyince devam edersin, ne olacak yani, di mi? Yooo... Yapamam... Kitap hem lezzetli hem sürükleyici çünkü... Ağzımın suları aka aka okumaya devam:)