Ne zaman otursam gecenin başına… Ne zaman müziğin... Göçüyorum boş kağıdın sessizliğine… Kalbim, kapatılmış kireç kuyusu akıyor kendine… Bakıyorum gençliğim geçiyor uzaktan... Dudaklarında bir ıslık, kitapların on lira olduğu zamanlardan… Anayurdum gece, kalbimi yazdım mürekkebinle...
Hani
erken inerdi karanlık, hani yağmur yağardı inceden... Hani okuldan,
işten dönerken, ışıklar yanardı evlerde... Hani ay herkese gülümserken,
mevsimler kimseyi dinlemezken... Hani çocuklar gibi zaman nedir
bilmezken… Hani hepimiz arkadaşken, hani oyunlar tükenmemişken... Henüz
kimse bize ihanet etmemiş, biz kimseyi aldatmamışken… Hani şarkılar bizi
bu kadar incitmezken... Hani körkütük sarhoşken gençliğimizden... Daha
biz kimseye küsmemiş, daha kimse ölmemişken… Eskidendi, çok eskiden.
Şimdi ay usul, yıldızlar eski. Hatıralar gökyüzü gibi gitmiyor
üstümüzden. Geçen geçti. Geceyi söndür kalbim… Geceler de gençlik gibi
eskidendi. Şimdi uykusuzluk vakti…
Biterken bir yılın son günleri..
Biliyoruz takvimler belirlemez değişimin mevsimlerini.. Gençlik
ikindilerini, kargınmış bir çocuktuk büyüdüğümüzden beri. Bir yıl daha
bitiyor. Düşlerim, tasarılarım, yarım kalmış onca şey… Her yıl biraz
daha kısalıyor öncekinden. Bana mı öyle geliyor yoksa daha mı hızlı
ilerliyor zaman insan yaşlanırken? Kırdım mı, incittim mi birilerini?
Kimleri kazandım, yitirdiklerim kimler? Kendimi yineledim mi
yazdıklarımda? Yeniden düşünmeliyim. Dostluklarımı, ilişkilerimi…
Gözlerim çocukluk fotoğraflarında mı kaldı? Yitirdim mi yoksa
masumiyetimi? Borçlarımı ödedim mi? Doğru seçtim mi soruların
fiillerini? Tırnaklarım kesilmiş, dişlerim fırçalanmış, saçlarım
taranmış, giysilerim ütülü, odam düzenli mi? Ödünç aldığım kitapları
geri verdim mi? Geri verdim mi aldıklarımı? Aşkları, dostlukları,
sevgileri, güvenleri, bağları… Kitaplara, sayfalara, satırlara borcumu
ödedim mi? Yokladım mı duygularımı? Hala sevebiliyor muyum insanları?
Ovmalı gümüşlerimi, bakırlarımı… Cila geçmeli ahşaplarıma… Ovmalı
umutları.. Saklı tutmalı gelecek inancını, yarınları… Eksik etmemeli
ağzımızdan hançer kıvamındaki karamizah tadını…
Şimdi oturup uzun bir
hasretlik mektubu yazmalıyım… Sonra köşe başından bir demet çiçek alıp
öyle başlamalıyım akşama… Ama nedense her şeyin tadı
dağılıyor ağzımda.. Bir sap çiçek mi taşısam yoksa ağzımın kıyısında?
Aydınlık rengi vursun diye gözlerimdeki buluta… Biz gündüz sürgünleri!
Yazmakla tamamladık mı kendimizi? Yazmakla tanımladık mı? Kalemlerimizin
uçları yine de nar çiçeği.
Birgün hayatımı yazacağım... Herkes kağıt üstüne yazılanları benim hayatım sanacak. Ben de hayatımı saklamış olacağım böylelikle. Saklanmanın en iyi yolu fazla görünmektir, biliyor musun? Herkes seni gördüğünü sanır, sen de rahat edersin. Kasada oturan kız gibi! Herkes kasadaki kızı görür, ama kimse tanımaz. Günün birinde yazdıklarımdan bir perde çekeceğim hayatıma.
Birgün hayatımı yazacağım... Herkes kağıt üstüne yazılanları benim hayatım sanacak. Ben de hayatımı saklamış olacağım böylelikle. Saklanmanın en iyi yolu fazla görünmektir, biliyor musun? Herkes seni gördüğünü sanır, sen de rahat edersin. Kasada oturan kız gibi! Herkes kasadaki kızı görür, ama kimse tanımaz. Günün birinde yazdıklarımdan bir perde çekeceğim hayatıma.
Aslında bambaşka bir yazı yazmaktı niyetim. Şair effetsin beni, Murathan Mungan'ın bazı şiirlerinin bazı dizelerini yanyana getirerek bir deneme yazmaya gayret ettim. Umarım birbirleriyle uyumlu ve anlamlı bir kompozisyon çıkarabilmişimdir. Alıntı yaptığım Murathan Mungan şiirleri şunlar:
1- Gece ve Müzik
2- Eskidendi Çok Eskiden3- Bir Yılın Son Günleri
4- Gecenin Uzun Söylevi
5- Üç Aynalı Kırk Oda
Resimler Cennetteki Yabancılar adlı çizgi romanın kareleridir.
2012